13 kurum ortak hazırladığı rapor ile çocuk istismarının önlenmesini konusunda yasal düzenleme önerilerini aktardı.
Çocuk istismarının önlenmesine yönelik çalışmalar yapan, hukuk, sosyal hizmetler, rehabilitasyon alanında uzman 13 kurumun hazırladığı ortak rapor, çözümün cezaların arttırılması ya da “idam, hadım, zina” gibi konuyu özünden uzaklaştıran tartışmalar olmadığını ortaya seriyor.
Evrensel'den Hilal Tok'un habrine göre, ‘Çocuğun Cinsel İstismarı Suçu ve Bu Suçun Yargılanması ile Çocuk Koruma Sistemine İlişkin Değişiklik Önerileri’ adlı rapor barolardan, tabip odasına, çocuk hakları derneklerinden, alanda çalışan sosyal hizmet, psikoloji ve psikiyatri derneklerine kadar pek çok uzman kuruluşun bir yıla yakın çalışması sonucu hazırlandı.
Rapor, çocuk istismarına ilişkin Türkiye’deki yasal mevzuatın değerlendirmesini yapıyor, suça ilişkin yargılama süreçlerinde yaşanan sorunlardan yola çıkılarak, çocuğun yüksek yararına en uygun yasal düzenlemelere ulaşmak için ne yapılması gerektiğinin yol haritasını çiziyor. 4 yasada somut 18 madde değişikliği sunuyor. Rapor, Meclise de bir kitapçık olarak gönderildi.
Rapor, Anayasa Mahkemesinin 2015 ve 2016 yıllarında yaptığı iki yasa iptali nedeniyle oluşan hukuki boşlukların özellikle çocuk istismarında failin de çocuk olması durumunda çocukları yetişkinlerle eşit görerek cezalandırılmalarına yol açtığına dikkat çekiyor. Çocuk istismarında failin bir yetişkin olmasıyla bir çocuk olmasının farklı değerlendirilmesi gerektiğine, eğer fail de çocuksa yargılama süreçlerinde çocukların cezalandırılmasına değil, iyileştirilmesi ve suçu tekrar etme riskinin azaltılmasına yönelmesinin önemine dikkat çekiyor. Bunun için de devletin hem yasal düzenlemeler açısından hem de sosyal koruma programlarını geliştirmek için somut olarak neler yapması gerektiğini anlatıyor. Raporda ayrıca ensest, çocuk yaşta evlilik gibi meselelere dikkat çekilirken, kamuoyunda yürüyen yanlış tartışmaların aslında çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında yargının ve idarenin yanlış tutumlarının da etkili olduğu ifade ediliyor.
FAİL DE MAĞDUR DA ÇOCUKSA...
Türk Ceza Kanunu’nun özellikle 103 ve 104. maddelerinde değişiklikler öneren rapor, failin çocuk olması halinde ‘Cezalandırıcı değil onarıcı adalet ilkelerinin öne çıkması’ gerektiğini vurguluyor. Cinsel istismar faili çocuklara yetişkinler gibi muamele yapılmaması gerektiğine dikkat çekilen raporda, buna uygun ıslah mekanizmaları oluşturulması öneriliyor.
* Çocuğun ister şüpheli/sanık olsun isterse mağdur olsun, yargılama sürecinin olumsuz etkilerinden korunması ve ikincil mağduriyetinin önlenmesi için alınması gereken önlemler yasalarda daha açık ve net şekilde vurgulanmalı.
* Cinsel istismar faili çocuklara yetişkinler gibi muamele yapılmamalı, cinsel istismara özgü ıslah mekanizmaları oluşturulmalıdır. Çocukların fail veya mağdur olduğu, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bakımından yapılacak düzenlemelerin çocuğun korunmasını amaçlaması gerekir.
* Cinsel dokunulmazlığa karşı yasalarda suç olarak ifade edilen noktalarda “Fail ile mağdur evlensin, suç ortadan kalksın” önerisi doğru değil. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda uygulanacak yaptırım veya tedbirlerin evliliğe bağlanması evlenmenin özgür iradeye bağlı olmasına engel olur. Böylesi bir evlilik ciddi sorunlara yol açar.
* Reşit olmayanla cinsel ilişki ve cinsel taciz suçlarının çocuk tarafından işlenmesi halinde, mağdur ile fail arasında yasalarda eğer bir yaş farkı ifade edilecekse, yasadaki “akran” ifadesi değiştirilmeli, fail ile mağdur arasında “Üç yaştan fazla yaş farkı bulunmaması gereği” düzenlenmeli.
ENSEST TARTIŞMASI YANLIŞ ZEMİNDE YÜRÜYOR
Son dönemde yaşanan olaylarda ensest ile çocuk istismarının birbirine karıştırıldığına dikkat çeken rapor “Hukuki anlamıyla ensest; aralarında evlenme yasağı olan iki yetişkin arasında, cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın yaşanan cinsel davranışlardır. Bir yetişkinin yakın aile bireyi olan bir çocuğa yönelik cinsel eylemleri ensest değil çocuğun cinsel istismarının ağır ve nitelikli halidir.” diyerek konuya açıklık getiriyor.
Çocuğun kendisiyle yakınlığı bulunan kişilere daha zor “hayır” diyebildiğinin de altı çizilen raporda yargının çocukta “irade ve rıza” aramasının da doğru olmadığı dile getiriliyor.
EHLİYET BİLE YOK AMA EVLİLİK MÜMKÜN!
Rapor, ulusal ve uluslararası düzeyde Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler ve anlaşmaları hatırlatıyor ve 18 yaşından küçük herkesin çocuk olduğunun altını çiziyor. Fail ile mağdur arasında evlenmenin gerçekleşmesinin yasalarca önünün açılmasının da doğru olmadığını vurgulayan uzmanlar “Kişinin seçme hakkını kullanması, sürücü belgesi alması, alkollü ürün veya tütün ürünü satın alması gibi pek çok düzenleme ergin olmaya değil on sekiz yaşın doldurulması şartına bağlı iken hukuk sisteminin bütünü ile çocuk saydığı ve bu nedenle pek çok şeyi yapamayacağını kabul ettiği bir bireyi evlenmeye ehil görmesi açık bir çelişkidir” diyor.
Türk Medeni Kanunu’na göre “Hakimin olağanüstü durumlarda ve önemli bir sebeple 16 yaşını dolduranların evlenmesine izin verebilmesi, olanak varsa karardan önce ana, baba ya da vasinin dinlenmesi” ise uzmanlara göre ciddi eksiklikler barındırıyor:
* Evlenmeye izin verecek hakimin nasıl bir inceleme yapacağı konusunda hüküm yok. Uzmanlar, TMK’de yapılacak değişiklikle evlenme ehliyeti yaşının muhakkak 18 olarak düzenlenmesi gerektiğini ifade ediyor.