16 Mart Katliamı 40.Yılında bombanın atıldığı Beyazıt Meydanı Eczacılık Fakültesi önünde bir kez daha lanetlendi. Hayatını kaybedenler arkadaşları ve genç öğrenciler tarafından anıldı.
Kerim Eren
Anmada ilk konuşmayı Beyazıt Katliamı tanığı 78’liler Girişimi üyesi Hüseyin Soylu yaptı. Beyazıt katliamında bire bir tanıklık ettiğini aktaran Soylu, “O gün bombalar üzerimize atıldığında bende sizin gibi İ.Ü’de iktisat fakültesinde öğrenciydim” diyerek sözlerine başladı. Dün olduğu gibi bugün de aynı karanlık süreçlerin devam ettiğini vurgulayan Soylu, emperyalist planların ve yeşil kuşak teorilerinin uygulanmaya çalışıldığı işgalci politikaların sürdüğünü kaydetti. Halkı, devrimcileri, işçi sınıfını ve öğrencileri susturmak için yapılan 1 Mayıs 77 katliamından tam 1 yıl sonra aynı senaryonun İstanbul Üniversitesinde cereyan ettiğine işaret eden Soylu, “16 Mart günü üzerimize bombalar atıldı; silahlarla tarandık. O gün de bugünkü hükümete benzer bir hükümet vardı ve İ.Ü işgal edilmişti. İşgalin kırılmasını tahammül edemediler ve üniversite gençliğini sindirmek için aynı 1 Mayıs’ta yaptıkları gibi burada da bir katliam yaptılar” dedi.
Daha sonra anma İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen Levent Dölek’in konuşmasıyla devam etti. Dölek, “Bu katliam faşist bir katliamdır, faşistler kullanılmıştır. Bu katliam emperyalizm destekli bir katliamdı. Dolayısıyla devletin ortak olduğu bir katliamdı. Ondan önce ve sonra yaşadığımız kanlı katliamlar gibi. Bugün burada 16 Mart’ı da unutmadığımızı haykırmak için bir araya geldik. Aslında emperyalizme, kapitalizm ve faşizme karşı mücadele kararlılığımızı hep birlikte ifade ediyoruz” diye konuştu.
Üniversite öğrencileri adına konuşan Melda Karaoğlu ise şunları söyledi: “Evet bugün eksiğiz, yanımızda kaybettiğimiz binler, milyonlar ve Bülent Uluer yok fakat onların akıllara kazınan konuşmaları, yaşamları, mücadeleleri ve bizlere bıraktıkları koskoca bir direniş tarihi var.”
Ortak basın açıklamasını okuyan Emre Sarıgül Beyazıt katliamının, sınıf mücadelesinin ve devrimci gençlik hareketinin yükseldiği, emperyalizme karşı mücadelenin güçlendiği bir tarihsel süreçte gerçekleştiğini vurgulayarak; “Sermaye sınıfı tüm saldırı mekanizmalarını devreye sokmuştur. Katliamlar düzenleyerek gençliği, sınıf mücadelesini, emekçi halkı, devrimcileri hedef almış ve sürdürülen mücadelenin önüne set çekmeye çalışmıştır” dedi. Beyazıt Katliamı’nda olduğu gibi Mart ayının, başta Berkin Elvan ve Kızıldere katliamı olmak üzere birçok devrimcinin katledilmesine şahit olduğunu ifade eden Sarıgül ; “Beyazıt Katliamından 10 yıl sonra Halepçe’ye atılan kimyasal bombalarlarla 5 bin kişi ölmüş, 10 binden fazlası da yaralanmıştır. Ne Beyazıt ilk katliamdı ne de Halepçe son oldu. Emperyalizm ve sermaye ne doğa tanır, ne çocuk, ne insan; saldırır, sömürür, öldürür. Bunu en iyi yaşadığımız coğrafyadaki halklar bilir, tanır ve yaşar” diye konuştu.
Sarıgül son olarak şunları söyledi: “Beyazıt hâlâ direnmek ile, isyan ile, kavga ile, mücadele ile anılmaya devam ediyor. Bu saldırılarla dün olduğu gibi bugün de faşist çeteler ve polis eliyle üniversiteler hizaya getirilmek isteniyor. Anti- emperyalist, savaş karşıtı ve demokrasi isteyen gençlerin sesleri kısılmaya çalışılıyor. Faşizmin gözünü diktiği üniversitelerde geçmişte nasıl ki katliamlara; mücadele, kararlılık ve umutla yanıt verildiyse bugün de gençlik örgütlenerek kendisine giydirilmeye çalışılan apolitik, pasif, kariyerist, kindar ve dindar, sistemin aklıyla donatılmış gömleği yırtarak mücadeleyi büyütüyor. 16 Mart’ta yitirdiğimiz arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz.”