İSTANBUL- Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi, başlattıkları iki aylık kampanyayı sonlandırdı. İmralı tecridine vurgu yapılan etkinlikte konuşan HDK Eş Sözücüsü Cengiz Çiçek, İmralı'nın devletin ilk yasadışı alanı olduğunu söyledi.
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) ve Dayanışma Ağı ortaklığıyla 19 Aralık Katliamı’nın 21’inci yıldönümü dolayısıyla Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın! İnfaz yakmalara son” şiarıyla bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğe, katliam tanıklarının yanı sıra Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, Barış Anneleri İnisiyatifi , Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube üyeleri ile çok sayıda kişi katıldı. Ayrıca etkinliğe Dostluk ve Kültür Derneği, Kaldıraç ve Devrimci Hareket de destekte bulundu.
Etkinliğin yapıldığı salona “Bijî berxwedana zindana”, “Garibe Gezer’i unutmayacağız, katillerini affetmeyeceğiz” ve “19-22 Aralık Hapishaneler Katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız” pankartları ile katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğrafları asıldı.
Saygı duruşu ile başlayan etkinlikte açılış konuşmasını Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı’ndan (BEKSAV) Ahmet Uçar yaptı. Uçar, katliamda yaşamını yitirenlerin adını tek tek okuyup andı.
Ardından katliam öncesi ve sonrası yaşananları konu alan sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. TDİ üyeleri daha sonra sahneye çıkarak kendilerini yalnız bırakmayanlara teşekkürlerini iletti. Etkinlikte ayrıca cezaevindeki tutukların gönderdiği mesajları da okundu. Tutuklular gönderdikleri mesajlar ile seslerini duyuranlara teşekkürlerini ileterek, direnişe devam ettiklerini belirtti.
Tutukluların mesajlarının okunmasının ardından 19 Aralık tanıklarından Muharrem Kurşun söz aldı. Kurşun, “19 Aralık’ın mesajı şuydu; bizi teslim almak istediler ama bizler teslim olmadık. Bu mesajımız netti” diyerek, cezaevlerinde Garibe Gezer şahsında yaşanan ölümlere sessiz kalınmaması çağrısı yaptı.
Daha sonra Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Elif Vural Yaş’ın sesinden şiirin yayınlanması salonda büyük ilgi ile karşılandı. Yaş’ın şiiri uzun süre alkışlandı.
Ardından etkinlik katliam tanıklarının gönderdikleri videoların izlenmesi ile devam etti. Katliam tanıklarından Hacer Arıkan gönderdiği mesajda, Nazım Hikmet’in “Yaşama dair” şiirini seslendirdi. Mesaj gönderen Fatime Akalın da “Dünyanın neresinde olursak olalım zulme ve zalime karşı direnmeyi tercih ettik. Direniş bayrağını yere düşürmedik. Spartaküsten aldığımız devrim bayrağını gelecek nesillere devredeceğiz” dedi.
TDİ adına söz alan katliamın tanığı Fatma Yıldırım, 19 Aralık’taki katliamda yaşamını yitirenleri andı. Yıldırım, “Sınıflar mücadelesi sürdükçe zindanlar mücadelesi de sürecektir. Bayrampaşa’ya 200 ceset torbası ile gelmişlerdi. Zaten yarımızdan fazlasını öldürmeyi planlamışlardı. 6 kadın yanımda canlı canlı yakıldı. Bizler şans eseri kurtulduk. Sistem oradaki okulumuzu parçalamaya çalıştı. Sistem devrimci tutsakları teslim alamadı. Bu günde her gün cezaevlerinden cenazeler çıkıyor. Ama tutsakların iradesini teslim etmiyor. Bu nedenle sistem yenilmiştir. Devrimci tutsakları sahiplenmek, seslerini duyurmak bizlerin en büyük sorumluluğudur. Gerçek özgürlük en son tutsak özgür olanca mümkün olacak. Bu da mücadele ile olacak” dedi.
Etkinliğin ilk bölümü Wernicke Korsakoff hastalığı ile mücadele edenlerden oluşan koro sahneye çağrılarak hep birlikte “Çav bella” şarkısını seslendirmesi ile son buldu.
Etkinliğin ikinci bölümünde ise kurum temsilcileri söz alarak konuşma gerçekleştirdi. TDİ Dönem Sözcüsü Ertan Çıta, yaşamını yitiren Bangin Muhammed, Garibe Gezer, Abdulrazak Suyur ve Halil Güneş’i anarak, “Hapishaneler ülkemizin genel politik atmosferinden bağımsız değil. Bugün hapishaneler devletin her saldırısından nasibini almaktadır. 2016’dan bu yana tutsakların her türlü hakları gasp edilmiştir. Parça parça uygulaya konan bu saldırı politikaları pandemi ile fırsata çevrildi. Tutsaklar iki yıldır gardiyanlar dışında kimse ile temas kuramıyor. Hasta tutsaklar ise tedavi edilmiyor” hatırlatmasında bulundu.
Daha sonra Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi Bedia Gökgöz, salondakileri selamladı. Gökgöz, “Barış Anneleri 21 yıldır sokaklarda barış çağrısı yapıyor. Barış anca birlikte olursak barışı getirebiliriz. Tecrit oldukça barış gelmeyecek. Kürdistan’da kirli bir savaş var bildiğiniz gibi. Kimyasal silah kullanılıyor çocuklarımıza karşı. Dünya bize karşı sessizdir. Ama bizler ne olursa olsun mücadelemize devam edeceğiz. Zindanlarda yaşamını yitirenleri anıyoruz. Bizler bu anlamda 26 Aralık’ta hasta tutsaklar, Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecride karşı Saraçhane’den Yenikapı’ya yürüyüş gerçekleştireceğiz. "şeklinde konuştu.
HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek de Maraş Katliamı, 19 Aralık Katliamı ve özyönetim direnişlerinde yaşamını yitirenleri andı. Çiçek, “Böylesi günlerde çok önemli tespit yapıldı; hafıza tazeliyoruz. Hafıza tazelemek devrimci faaliyet olarak adlandırılmalı. Hem zindanlarda hem de tüm yaşam alanlarında biz ezilenlerin hafızasını silikleştirmek istediklerini çok iyi biliyoruz. Bu bir kavga. Zindanlara durduk yere saldırılmadığını biliyoruz” dedi.
“Hafıza tazelemek nasıl devrimci eylem diyorsak bize kazandırmayan, kaybettiren pratiklerimizi göz önüne alarak özeleştirel yaklaşmalıyız” diyen Çiçek, “Aşama aşama devletin ve iktidarların başta cezaevleri olmak üzere bütün mücadele alanlarımıza girdiklerini gördük. F tipleri gelinen aşamada günümüz AKP faşist rejiminin geldiği durum şudur; tamamen hukuk dışına çıkan ceberrut bir iktidar ile karşı karşıyayız. Kötülüklerin zirvesindeyiz. ATK bir insanın ailesinin ve sevdiklerinin yanında ölmesini elinden alıyor. İnfaz rejiminde ‘toplum içinde tehlike ise serbest bırakılmaz’ denildi. Nasıl incelikli düşündüklerini görüyoruz. Tutsaklar ile dayanışma diyoruz ama bizler mücadelenin tam orta ve göbeğindeyiz. Birlikte mücadele sorunlarımızı çözmeliyiz. Zafer türkülerimizi, mücadele perspektifimizi oluşturmak zorundayız. Direnişin yanına toplumsal özgürlük inşasını, demokratik halk iktidarını koymadığımız sürece payımıza hep aynı şeyler düşecek. Biz devrimciler kollektif sözlerimizin üzerine ek bir söz etmedik. Sözümüzün üstüne söz söylemeyen bir kültürden geliyoruz. Bunu tüm halklara ulaştırmak zorundayız” şeklinde konuştu.
Garibe Gezer'in avukatı Jiyan Tosun da “Garibe’yi ölüme götüren kesinlikle tecritti” dedi. Gezer'in hikayesinin Kürt halkının hikayesi olduğunu belirten Tosun, “Garibe’ye bizler çok zor ulaştık. Sürekli sürgün ediliyordu. Hiçbir cezaevinde kendisine yöneltilen tecridi kabul etmedi. Bizler Ağustos ayında onla görüştüğümüzde süngerli odada bekletilen, cinsel işkenceye uğrayan ve bunu arkadaşlarına anlatamayan bir kadın ile karşılaştık. Tecrit altında tutuluyordu. Garibe’nin ölümünün sebebi bu tecrit. Garibe yaşadıklarını anlatabilseydi bugün yaşayacaktı. Garibe arkadaşları ile kalabilseydi bugün aramızda olacaktı” dedi.
ÇHD adına Meral Hanbayat söz aldı. Hanbayat, pandemi koşulları ile kapalı toplum anlayışının oturtulmak istendiğinin altını çizerek, cezaevlerine ses olmaya devam edeceklerini ifade etti.
ÖHD adına da Destina Yıldız kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Yıldız, infaz yakmalara değinerek, cezalarını tamamlamak üzere olan birçok tutsağın yeniden cezalandırdığının altını çizdi.
İHD Hapishaneler Komisyonu adına da Mehmet Acettin söz aldı. Acettin, odak noktalarının ağır hasta tutukluların serbest bırakılması olduğunu ifade ederek, aileler ve sivil toplum örgütlerinin ortaklığı ile mücadele yürüttüklerini belirtti. Kitle mücadelesi ile anca sonuca varabileceklerini aktaran Acettin, hasta tutuklular için ortak mücadele yürütülmesi gerektiğini kaydetti.
Etkinlik Grup İsyan Ateşi’nin seslendirdiği ezgiler ile son buldu.