F Oturması eyleminin 300. haftasında 19 Aralık Katliamı’na, tecride, işkenceye, hasta tutsakların durumuna dikkat çekildi.
Fotoğraflar Kerim Eren
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu tarafından her Cumartesi Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen F Oturması bugün 300. kez yapıldı. Bu haftaki eylemde F şeklinde oturmak yerine hasta tutsakların fotoğrafları yere serildi.
Eylemde ilk sözü hapishane komisyonu üyesi Muharrem Kurşun alarak her gün hak ihlallerine ilişkin tutsaklardan yeni başvurular geldiğini ifade etti. Ardından konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ise hasta tutsakların tedavi ve sağlık sorunlarının yanı sıra tecrit, işkence gibi hak ihlallerine karşı da mücadele ettiklerini ifade etti. Ancak son bulmayan bu hak ihlallerinin özellikle OHAL döneminde daha da tırmandığını söyledi.
17 yıldır tutsakların kimlikleri teslim alınmak isteniyor
Komisyon adına Tuncay Yiğit tarafından okunan basın açıklamasında ilk olarak, sermaye devletinin 19 Aralık 2000'de 20 hapishanede birden gerçekleştirdiği ve onlarca siyasi tutsağın diri diri yakıldığı katliam, yıldönümü vesilesiyle lanetlenerek şunlar söylendi: “19-22 Aralık’ta Türkiye genelinde 20 hapishanede yapılan bu operasyonla politik mahpuslar F tipi hapishanelere götürüldüler. F tipi dendiğinde ilk akla gelen tecrittir. 17 yıldır tecrit ve tretmana dayalı uygulamalarla mahpusların kimlikleri, kişilikleri teslim alınmaya çalışılmaktadır. Tecrit insan onuruna, insan haklarına aykırıdır, öz olarak işkencedir ve insanlık suçudur.”
Açıklamanın devamında ise “2000 yılında sadece 6 tane F tipi yani yüksek güvenlikli hapishane açılmışken bugün ülkenin her yerinde farklı harflerle (Örneğin L tipi, T tipi) olsa da 300’e yakın hapishanede her gün, her saat mahpuslara işkence uygulanmakta, insanlık suçu işlenmektedir. Birkaç tanesi istisna olsa da diğer kapalı veya açık hapishanelerde de yine iç karartıcı bir tablo karşımızdadır” ifadeleri kullanıldı.
Hasta tutsak sayısı bini aştı
2000’lerin ortasında İHD'nin 50-60 civarı hasta tutsak tespit ettiği belirtilerek “Hasta mahpus sayısı bugün bini aşmış olup yarısının sağlık durumu hem ciddi hem de her geçen sürede kritik bir hale gelmektedir” dendi. Tecrit nedeniyle tutuklu ve hükümlülerin beden sağlığı kadar ruh sağlığının da bozulduğuna dikkat çekilerek bugün yüzlerce ağır şizofreni hastasının, kim olduğunu, nerede olduğunu, acıktığını dahi bilemeyecek haldeyken, bu devletin kin ve nefreti nedeniyle dört duvar arasında tutulduğu belirtildi.
Devletin dayattığı tecrit ve hapishane koşulları nedeniyle hiçbir sağlık sorunu olmadan cezaevine girenlerin pek çoğunun kanser ve tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yakalandığı; verilen yemeklerin sağlıksız ve kalitesizliği nedeniyle mide, bağırsak rahatsızlıkların genel bir soruna dönüştüğü aktarıldı.
“Tek tip elbise herkesin tek tipleşmesidir!”
OHAL sürecinde artan baskı ve hak ihlallerine dikkat çekilen açıklamada, bunu devletin yöneticilerinin bildiği ve hatta teşvik ettiğine dikkat çekilerek şunlar söylendi: “Çünkü devletin hapishanelere bakış açısı; zapturapt altına alma, mevcut hakları ortadan kaldırma, her türlü insanlık dışı uygulamayı ‘zor’a başvurarak yapma ve yok etme politikasıdır ve bu politikanın her daim yürürlükte olduğu gerçeği tekrar ve tüm somutluğu ile bir kez daha karşımıza çıkartılmıştır. Cumhurbaşkanının Tek Tip Elbise söylemi çok ciddidir, tek tip elbise ile sadece mahpusların değil toplumun muhalif güçlerinin ve muhalefet unsuru taşıyan herkesin tek tipleştirilmesidir.”
“Zulüm ve baskıya direnmek haktır”
Açıklamanın sonunda; Türkiye'deki mevzuatın insan haklarına uygun olarak düzenlenmesi, tecrit politikalarına son verilmesi, hasta tutsakların tedavilerinin sağlanarak ağır hastalığı olanların serbest bırakılması, hasta tutsakların ring aracı yerine hasta nakil aracı ya da ambulansla hastaneye götürülmesi, Adli Tıp Kurumu’nun resmi bilirkişi olarak varlığına son verilmesi, hapishanelerde yaşamını yitirenlerle ilgili etkin bir soruşturma yapılması talepleri sıralandı. İnsan Hakları Beyannamesi'nde belirtildiği üzere “Eğer hakları korunamıyorsa herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnme hakkına başvurabileceği belirtilir” sözleriyle açıklama sonlandırıldı.
"Hasta mahpuslar serbest bırakılsın! ", "Tecrit işkencesine son!", "Tedavi haktır engellenemez!", "İçeride dışarıda direnmek haktır! " sloganlarıyla eylem sonlandırıldı.
Haber: Ömür Eğribel