İzmir Barosu dünyada 200 milyon, Türkiye'de ise 2 milyon çocuk işçi olduğunu ifade etti.
İzmir Barosu “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü” kapsamında adliye baro biriminde basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada, dünyada 200 milyona yakın Türkiye' de ise 2 milyona yakın çocuk işçinin bulunduğu ifade edildi.
Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO)12 Haziran 2002 yılında çocuk işçiliğinin olumsuz ve ağır koşullara dikkat çekmek amacıyla "Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü" ilan etmesine ilişkin İzmir Barosu adliye baro biriminde konuyla ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklamayı İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi adına Avukat İlke Erol okudu. Dünyada 200 milyona yakın Türkiye' de ise 2 milyona yakın çocuk işçinin bulunduğu dile getiren Erol, çocuk işçiliğinin hem dünyada hem de Türkiye'de kronikleşen bir insan hakları sorunu haline geldiğini söyledi.
Farklı kanun ve mevzuatlar ile çalışma yaşının 12 veya 14-15 olarak belirlendiğini söyleyen Erol, tek bir mevzuat ile çocuk işçilerin adaletli ve sağlıklı çalışma koşullarına acilen kavuşturulmasının önemli olduğunu belirtti. Çalışma hayatında çocuk işçilerin ağırlıklı olarak tarımda istihdam edildiğine dikkat çeken Erol, “Çalışan çocukların yarıya yakını tarım alanında çalışmakla birlikte bu çocukların da yine yarıya yakını ücretsiz aile işçisi olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Tarım işçisi olarak çalışan çocuk işçilerin kayıt altına alınması ve acil olarak çalışma şartlarını düzeltici ve haklarını sağlayıcı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Kamuoyunda 4+4+4 olarak ifade edilen zorunlu eğitimdeki değişiklik de çocuk işçiliğini artmasına neden olmuştur" dedi.
İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi verilerine göre iş kazası sonucu hayatını kaybeden çocuk işçi sayısının her geçen gün artığını belirten Erol, 2012 yılında 32, 2016 yılına ise 56 çocuğun iş cinayetleri sonucu hayatını kaybettiğine söyledi. Erol, "İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak; çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemeleri için uluslararası düzenlemeler çerçevesinde mevzuat değişikliği ile birlikte denetimlerinin yapılması konusunda tüm kamu otoritelerini göreve davet ediyoruz" dedi.
Basın Açıklaması1 İzmir Barosu olarak; çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemeleri için uluslararası düzenlemeler çerçevesinde mevzuat değişikliği ile birlikte denetimlerinin yapılması konusunda tüm kamu otoritelerini göreve davet ediyoruz. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO);12 Haziran Gününü çocukişçiliğinin olumsuz ve ağır koşullara dikkat çekmek amacıyla “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü”ilan etmiştir.Bu amaçla 2002 yılından itibaren çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda toplumsal bilincin arttırılması amacıyla çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Dünyada halen 200 milyona yakın Türkiye’ de ise 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmaktadır.Bu durum çocuk işçiliğinin, hem dünyada hem ülkemizde kronikleşen bir insan hakları sorunu haline geldiğini gözler önüne sermektedir.
Avrupa Sosyal Şartı, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ile İLO Sözleşmeleri çocuk işçiliği ile ilgili düzenlemeler içermektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü de, çalışma hayatında çocukların korunmasına ilişkin birçok karar ve sözleşme kabul etmiştir.
Ülkemizde çocukların ve gençlerin korunması,insan hakları sözleşmelerinden doğan temel insan haklarından birisidir. Ayrıca Anayasa’nın 50. Maddesinde çocukların çalışma koşullarının korunması anayasal bir ödev olarak düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, “kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler, kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” denilmektedir. Bununla birlikte yine mevzuatımızda Umumi Hıfzıssıha Kanunu, İş Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gibi çocuk işçiliği ile ilgili önemli yasal düzenlemeler bulunmaktadır.
Ancak söz konusu yasal düzenlemeler arasında ciddi bir dağınıklık mevcuttur.Bu dağınıklık hukuki düzenlemeler ile çocukların sosyal insan haklarını güvence altına alınmasının aksine çocuk işçileri mevzuat girdabına sürüklemektedir. Kanuni düzenlemeler arasında mevcut olan farklılıklar, farklı kanunlara tabi çocuk işçiler arasında eşitlik ilkesinin ihlal edilmesine neden olmaktadır.Bir düzenlemede çalışma yaşı 12 kabul edilirken diğer kanunda çalışma yaşı 14- 15 olarak belirlenmiştir. Özellikle Basın İş Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu kapsamında çalışan çocuklara ilişkin düzenlemelere yer veren Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, İş Kanunun gerisinde kalan esaslar içermektedir. Bu nedenlerle tek bir mevzuat ile çocuk işçilerin adaletli ve sağlıklı çalışma koşullarına acilen kavuşturulması önem taşımaktadır.
Çalışma hayatında çocuk işçilerin ağırlıklı olarak tarımda istihdam edildiği bilinmektedir.Çalışan çocukların yarıya yakını tarım alanında çalışmakla birlikte bu çocukların da yine yarıya yakını ücretsiz aile işçisi olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.Tarım işçisi olarak çalışan çocuk işçilerin kayıt altına alınması ve acil olarak çalışma şartlarını düzeltici ve haklarını sağlayıcı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Kamuoyunda 4+4+4 olarak ifade edilen zorunlu eğitimdeki değişiklik de çocuk işçiliğini artmasına neden olmuştur.Zorunlu eğitimin kesintisiz olmaktan çıkarılması ve zorunlu eğitim çağının 14 yaşından 13’e indirilmesi çocuk işçi sayısını arttırmıştır. Öte yandan Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve yine Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklik, zorunlu eğitimi kesintiye uğratarak erken yaşta çocukların iş hayatına atılmasına neden olmaktadır. Oysaki 14-15 yaşındaki çocukların, çırak adı altında 4-5 gün mesai saatleri belli olmaksızın çalıştırılması, bu yaştaki çocukların uzun süreler yetişkinlerle aynı ortamda olması son derece sakıncalı sonuçlar doğurmakta ayrıca bu yaştaki çocukların el kol koordinasyonlarının yeterince gelişmemiş olması iş kazalarını arttırmaktadır. Çocuk işçiliği ile mücadelede önemli bir araç olan zorunlu eğitim ile ilgili düzenlemelerin öncelikle ideolojik ve politik gayelerle değil bilimsel amaçlarla yapılması ve kesintisiz zorunlu eğitimin öngörülmesi çocuk işçiliği ile mücadelede önemli sonuçlar doğuracaktır. Yasal düzenlemelerdeki belirtilen bu eksiklikler ve denetimlerin yetersizliği çocuk iş kazalarının artışına neden olmaktadır.Türkiye'de çocuk işçi kazalarına ve ölümlerine maalesef sıklıkla rastlanmaktadır. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi verilerine göre iş kazası sonucu hayatını kaybeden çocuk işçi sayısı her geçen gün artmaktadır. 2012 yılında 32 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmişken, 2016 yılına gelindiğinde 56 çocuk iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetmiştir.Bunun en can alıcı örneği Adana'da mobilya atölyesinde çalışan 16 yaşındaki çocuk işçi Ömer Faruk Sever’in 1 Mayıs günü yaşanan iş cinayetinde asansörde sıkışarak hayatını kaybetmiş olmasıdır. Diğer önemli bir grup ise bazen “mülteci”, bazen “sığınmacı” bazen de“misafir” olarak tanımladığımız Suriyeli aileler ve onların çocuklarıdır. AFAD (Afet ve Acil Durum) verilerine göre Türkiye’de kayıtlı Suriyeli mültecilerin %55’i 0-18 yaş grubunda yer almaktadır. Bir başka kaynağa göre ise 90 bin kayıtlı, ilkokul çağında Suriyeli çocuk vardır. Mendil satan, cam silen, hamallık yapan çocuklardan her gün en az bir tanesiyle bir yerlerde karşılaşıyoruz. İzmir’de ayakkabı imalat atölyelerinde bu çocuklar günde 12 saat ve üzeri çalışmaktadırlar. Mülteci çocuklar kimi zaman orada uyumakta veya ayakkabıları eve götürüp aileleriyle işi sürdürmektedirler. Meslek hastalıkları kliniğine sevk edilen bu çocukların birinde, kullanılan yapıştırıcıya bağlı düşük ayak hastalığı görülmüştür. Ayrıca felç ve his kaybı olan çocuklara meslek hastalıkları tanıları konamamıştır. Kayıt dışı çalışan tüm çocuklar için kayıp bir neslin oluşmaması amacıyla acil koruma tedbirleri alınmalıdır. Tüm çabaların ve yasal düzenlemelerin ortak nihai amacı, çocuk işçiliğinin tamamen sonlandırılmasıdır. Ancak bu amaca kısa vadede ulaşmak mümkün olamayacağından İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak; çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemeleri için uluslararası düzenlemeler çerçevesinde mevzuat değişikliği ile birlikte denetimlerinin yapılması konusunda tüm kamu otoritelerini göreve davet ediyoruz. |