3. Havalimanı’nda köle koşullarında çalışmayı protesto ettikleri gerekçesiyle 2.5 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan işçiler ve sendika temsilcileri Eğitim-Sen 6 No’lu Şube binasında basın toplantısı düzenledi.
3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu’nun organize ettiği toplantıya HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ve çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı.
Salona “3. Havalimanı işçilerinin haklı isyanı yargılanamaz. Daha önce biz kazandık yine kazanacağız” yazılı pankart asıldı.
3. Havalimanı işçisi Teyip Baran Kırğın, Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, İnşaat-İş Sendikası yöneticisi Özkan Özkanlı, İnşaat- İş Sendikası Basın Danışması Uğur Karadaş’ın konuşmacı olarak yer aldığı toplantıda, kapitalist düzene karşı Fransa’nın dört bir yanında mobilize olan Sarı Yeleklilerin protestolarının başını çektiği Paris’e telefon ile bağlanıldı.
2.500 MAAŞ VAAT ETTİLER 1.800 VERDİLER
Toplantıda ilk sözü alan işçilerinden Teyip Baran Kırğın, 3. Havalimanı’nda tabi tutuldukları sömüründen hukuksuz tutuklanmaya ve cezaevlerinde maruz kaldıkları koşullara kadar yaşanan süreci anlattı.
Silivri Cezaevi’nde 2.5 ay tutuklu kaldıktan sonra 5 Aralık günü 30 işçi arkadaşıyla birlikte tahliye olan Kırğın, bu zor süreçte kendilerini yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederek sözlerine başladı.
Urfa Siverek’te yaşayan 21 kişilik bir ailenin ferdi olduğunu belirten Kırğın, internette gördüğü bir iş ilanı üzerine 3. Havalimanı’nda çalışmaya karar verdiğini aktardı. Söz konusu ilanda işçilere 2.500 TL maaş vaat edilse de kendilerine 1. 800 TL maaş verildiğine dikkat çeken Kırğın, “Fırsatçılık yaptılar. Ben 1.200 kilometre yoldan gelmişim, cebindeki tüm paramı yola harcamışım birde böyle bir durumla karşı karşıya kaldım” dedi.
1 AYDA ÜÇ KEZ ZEHİRLENDİM
Çalışmaya başladığı ilk günden itibaren sorunlar meydana geldiğini belirten Kırğın, 3. Havalimanı’nda tabii tutuldukları kötü koşulları şöyle anlattı:
“Yemek yemek için yüzlerce metre kuyrukta 1 saat bekliyorduk. Dışardan getirilen yemekler konusunda itiraz edildiğinde İGA CEO’su Kadri Samsumlu, ‘Gelin bakın pilav, kuru fasulye var, daha ne kadar menünün genişletilmesini istiyorsunuz’ diyordu. Orada hiçbir işçinin menüyü genişletmek gibi bir talebi olmadı; biz Kürdistan’dan gelen insanlarız ve zaten şatafat içinde yaşamıyoruz, bizim menüyle değil, yemeklerin temiz ve sağlıklı olması konusunda bir sorunumuz vardı. Özellikle kahvaltıda verilen ambalajlı ürünlerin çoğunun son kullanma tarihi geçmişti, o yüzden de yemiyorduk. Aynı şekilde getirilen yemekler çok kötü olduğu için 1 ay içerisinde tam üç kez zehirlendim ancak revire gittiğim zaman kusmama rağmen sadece ağrı kesici verilerek geri gönderildim.”
ÖLÜMDEN DÖNDÜ AMA NE HASTANEYE KALDIRILDI NE DE TUTANAK TUTULDU
Kırğın şöyle devam etti: “Yemekhanede olduğu gibi sabah servis beklerken de yağmurun altında 1 saat otobüs bekledik günlerce. Bizi taşıyan bu 1990 model otobüslerin kapıları kapanmadığı için kaza yaptık, bir çok arkadaşımız yaralandı. Yine iş ve sağlık güvenliğinden yoksun çalıştırıldığımız için enerji odasında gözümüzün önünde kaynakçı olan bir işçi arkadaşımıza elektrik çarptı, ölümden döndü ama çağırdığımız iş güvenlik uzmanı ne hastaneye kaldırıldı, ne de tutanak tuttu. Çıktığımız merdivenlerde aydınlatma sistemi olmadığı için 20 kiloluk panel taşırken ben de kaza geçirdim; parmağım ezildi ama yine tutanak tutulmadı. 30-40 TL’lik bir tepe lambası talep ettim ancak buda karşılanmadı. Maaşlı çalışmamıza rağmen zorunlu ek mesai uygulamasına tabii tutulduk. Her gün bir odayı bitirmek zorundaydık. Günde en az 15 saat bu Ortaçağ koşullarında çalışıyorduk. Yattığımız koğuşlar da çok kötüydü. Ranzalar tamamen kir ve pas içindeydi; öyle ki insan dokunmaya iğreniyordu. Yataklarımızda koca koca lekeler, üzerine bir çarşaf serilmiş. Tahtakuruları yüzünden bir çok arkadaşımızın vücudunda yaralar çıktı. Bu koşulların düzeltilmesi için kamp birliğine dilekçe yazıyorduk ancak hiçbiri dikkate alınmıyordu.”
MÜCADELEYE DEVAM VURGUSU
Gözaltı sürecinde büyük baskıya maruz kaldıklarını, bir çok işçi arkadaşının darp edildiğini, polislerin HDP kadın milletvekillerinin arkasından cinsiyetçi küfürler ettiğini anlatan Kırğın, cezaevinde ise uyuşturucu çetecilerinin içine konulduklarını aktardı.
İnsanca çalışma koşullarına kavuşana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini ve kazanacaklarını vurgulayan Kırğın, “Biz bir ezberi de bozduk. İşçiler sadece öldüklerinde gündeme gelmeyecekler artık, bundan sonra direnişleriyle de gündeme gelecekler” dedi.
Sendika temsilcilerinin teker teker söz alıp süreci değerlendirdiği toplantıda, mücadeleye devam vurgusu yapıldı.