13 Mayıs 2014’de Soma’da iş cinayetinde katledilen 301 maden işçisi 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu’nun çağrısıyla Kadıköy sokaklarında yapılan yürüyüşle anıldı.
SERPİ ÜNAL
Yürüyüş ve Mehmet Ayvalıtaş Parkı’nda yapılan basın açıklamasında Soma’da yaşamını yitiren maden işçilerinin unutulmadığı, devletin katliamdan sorumlu olanları koruması teşhir edilerek iş cinayetlerine karşı mücadelenin sürdürüleceği vurgulandı.
İSTANBUL - Soma’da 13. Mayıs 2014 tarihinde Soma Holding tarafından işletilen maden ocağında, tüm uyarılara rağmen İSİG önlemlerinin alınmaması nedeniyle yaşanan iş cinayetinde katledilen 301 maden işçisi, yaşamlarını yitirmelerinin 5. yılında 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu tarafından yapılan çağrı üzerine Kadıköy sokaklarında yapılan yürüyüşle anıldı.
3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu’nun çağrısı üzerine Kadıköy Zeki Göker Kültür Merkezi önünde toplanmaya başlanıldı. (DİSK’e bağlı Devrimci Yapı İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev-Yapı İş), İnşaat İş Sendikası Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyelerinin kitlesel katıldığı eyleme devrimci örgütler ve siyasi partilerde de katıldı.
Seçim protestosu değil İş cinayetleri protestosu...
“301’in Hesabını Soracağız” yazılı pankart açılarak ve baretlerle ve ışıklarla yürüyüşe geçilerek Kadıköy sokaklarında “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Soma’yı Unutma, Unutturma’, “301’in Hesabını Soracağız”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “İş Kazası Değil, Bu Bir Cinayet” sloganları atıldı. Kadıköy sokaklarında sloganlarla yürünerek Kadıköy halkı Soma katliamını protesto etmek ve iş cinayetlerinin önlenmesi talebiyle sokaklara çıkmaya çağrıldı. Altıyol’da Boğa Heykeli önünde YSK’nın İstanbul yerel seçimlerini iptalini protesto için yapılan yürüyüşe gelenler de “Herşey Çok Güzel Olacak” pankartı ile ve “Yaşasın Sınıf Dayanışması”, “Soma’yı Unutma Unutturma” sloganlarıyla baretleri ve ışıklarla gelen kitleyi karşıladı. Ve Soma için yürüyen kitleyle birleşildi.
Burada Soma’da yaşamını yitiren işçilerin isimlerinin bulunduğu dev pankart da açılarak Bahariye Caddesi’nden Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na doğru yürüyüşe geçildi. Fakat bir süre sonra emniyet amirleri ile bir grup sivil polis gelerek İstanbul’da Valilik kararıyla eylem yasağı olduğu fakat sadece seçimlerle ilgili yürüyüşe izin verildiği Soma Katliamı’na ilişkin pankartlarla yürünemeyeceği söylendi.
Polisin pankart engeline “faşizme karşı omuz omuza” sloganı
Avukatlar ve sendika temsilcilerinin polislerle görüşmesi tartışmaya dönüştü. Avukatlar kitleye “Arkadaşlar pankartı kaldırırsak yürüyüşe izin vereceklerini söylüyorlar” demesi üzerine kitle “301’in Hesabını Soracağız”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza” sloganlarını gür bir şekilde atarak ıslıklarla ve alkışlarla da protesto etmeye başladı. Bir süre kitlenin yürümesine izin veren polis bir kaç kez yine kitleyi engellemeye çalıştıysa da her seferinde “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganları gür bir şekilde atılarak yola Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na gelindi.
“Sermaye sahibi mahkemeyi tehdit etti”
Burada ilk olarak Cağdaş Hukukçular Derneği’nden ve Soma Davası Avukatlarından Tamer Doğan, Doğan, Soma Katliamı davasının ilk gününden itibaren ailelerin yanında olduklarını bundan sonra da birlikte olacaklarını ifade etti. Soma davasında devletin sorumluluğu olduğunu ancak bu sorumluluğun bizzat yargı eliyle aklandığına dikkat çekti.
Soma katliamından sorumlu Can Gürkan’ın mahkemede, mahkeme heyetinin yüzüne yaptığı bir konuşmayı da paylaşan Doğan, Gürkan’ın “Beni yargılarsanız, kapitalistler artık maden ocaklarına yatırım yapmaz” dediğini aktardı.
Doğan davayı takip eden avukatlara ‘Neden davayı takip ediyorsunuz’ diye sorulduğunu belirterek ÇHD avukatlarının bu davalara baktığı için 10 yıldan fazla hapis cezalarına çarptırıldığını aktardı.
“Saraylardan adalet çıkmıyor ama sokaklar var”
Ailelerin ve avukatların tüm çabalarına rağmen Can Gürkan’ın her işçi için 5 günlük bir hapis cezası verildiğini ve 5 yıl gibi kısa bir sürede tahliye olmasının sağlandığını vurgulayan Doğan, iş cinayetinden sorumul olanların cezalandırmak yerine ödüllendirildiğini ifade ederek sözlerini Soma Davasında anlaşılmıştır ki, adalet saraylardan çıkmayacak fakat unutulmasın ki sokaklar var” diyerek sonlandırdı.
“Soma’da suç cezasız kaldı”
Basın açıklamasını okuyan DİSK’e bağlı Dev-Yapı İş Genel Sekreteri Nihat Demir, bundan 5 yıl önce Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamlarından birinin yaşandığını hatırlatarak “Bu felaketin üzerinden geçen beş yıl sonra kazanın sebepleri ortaya çıkarılsaydı, failleri hak ettikleri cezaya çarptırılsaydı, yasalar düzenlenip tedbirler alınsaydı madende katledilen kardeşlerimizden geriye kalan kederli ailelerinin acılarını paylaşmakla yetinirdik” dedi.
“Devlet sermayedarların tedarikçisi”
Demir, maden işçilerinin sermayedarların en fazla karı elde etmek için insanlık dışı çalışma koşullarına zorlandığı belirterek devletin de sermayedarların tedarikçisi olduğunu vurguladı ve “Hangi şartlarda olursa olsun, ne kadar kömür çıkarırsan satın alma esasına dayalı anlaşmayı yapan ve işçi kanı üzerinden kömür patronlarına en fazla kârı garantileyen devlet; alınması zorunlu güvenlik ekipmanlarını, önlemlerini almadan madeni çalıştırdığı ve madeni denetlemediği için bu felaketin sorumlusudur” dedi.
“Tahliye kararı iktidarın sermayenin güdümünde olduğunun kanıtı”
Devletin Soma davalarında patronları can siperane bir şekilde korumaya çalıştığını belirten Demir, bu yüzden sorumluların etkin bir şekilde yargılanmasının önüne geçildiğini belirtti. “301 işçinin ölümünden birinci dereceden sorumlu patron Can Gürkan tahliye edilerek ödüllendirildi. Beş yıl sonra verilen bu karar hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Bu karar mahkemelerin, iktidarın ve sermayenin güdümünde hareket ettiğinin en açık ve somut göstergesidir. Bu karar yeni iş cinayetlerine yargı eliyle davetiye çıkarmaktır. 301 işçinin ölümünden sorumlu Can Gürkan yeniden maden işletebilecek, yeni iş cinayetlerine sebep olabilecektir. Çünkü suç cezasız kalmıştır” dedi.
“İşçiler olarak iş cinayetlerine karşı sokakarda olacağız”
Soma Katliamı’nın beşinci yılında o günden bu yana iş cinayetlerinin devam ettiğini, işçilerin sendikalaşmasının engellendiğini belirten Demir buna karşı işçi sınıfının talepleriyle yine alanlarda olduğunu vurguladı. Son olarak “bir kez daha yineliyoruz: Soma’nın Hesabını Soracağız!” diyerek açıklamasını sonlandırdı.
“Hukuk ve yargı bağımsızlığı sermayenin çıkarına işliyor”
ÖHD İstanbul Yöneticisi Ezgi Çakır, tutuklu bulunan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlığ’nın mesajını okudu. Soma’nın hep aklında olduğunu belirten Kozaağaçlı “Ailelerle haberleşmeye devam ediyorum” dedi. Kozaağaçlı mektubunda onlarca günahın Soma’yla ilişkilendiğini düşünürsek Soma davası hukuk devleti, yargı bağımsızlığı gibi fikirlerin sermayenin çıkarına işlendiğini gösteriyor” dedi.
“Baygınlık geçirinceye canlı arkadaşlarımızı aradık”
Mektubun ardından Soma Katliamı için hazırlanan belgesel gösteriminin ardından “Son Nefes” adlı belgesel gösterimi başladı. İlgiyle izlenen belgeselde; madenden sağ kurtulanlar ve ölen işçilerin yakınlarının konuşmaları yer aldı.
Patlamanın günü aktarıyor bir işçi, baygınlık geçirene kadar içerde arkadaşlarını aradıklarını canlı bulamadıklarını anlatıyor...
“Dua ederken, birbirlerine sarılırken ölmüş arkadaşlarım”
Bir başka işçi “Savaş sonu faciası gibiydi. Baretlerin üzerindeki ışıkların herbiri başka bir yere bakıyordu ışık doluydu içerisi. Bir yanıyla yığılı üst üste ölmüş arkadaşlarım. Başka bir yerde ellerini açıp dua ederken yahut birbirine sarılmış vaziyette zehirlenmiş, yanmış arkadaşlarım...” diyordu.
“Mahkemeleriniz buna nasıl kaza diyebiliyor”
Maden ocağındaki bütün risklerin farkında olduklarının altı çizilen belgeselde Soma A.Ş.’nin bütün tehditlere rağmen üretime devam ettilğini anlatıyor işçiler. “Sürekli artan oranlı üretim yaparak riskleri de arttıklarını biliyorlardı. Aşağıda 800 işçi çalıştırırken yangının geleceğini bilerek çalıştırıyorsunuz. Ateşe attığınız işçiler ölürken Can Gürkan’a 6 ay önce emekli olan babasına beraat verildi. Milli servetimizin genişletilmesi için ağır koşullarda çalışan işçilerin haklarını alamadıklarını da mahkeme hükmetti. Eğer bu bir kaza değilse mahkemeleriniz nasıl kaza diyebiliyor.
“Siz hiç zenginlerin topluca öldüğünü gördünüz mü?”
Mahkeme salonuna alınmayan ve buna karşılık zorla da olsa girebilen aileler, az ötesinde sevdiklerinin katili sermaye sahipleri takım elbiselerini giyip mahkemede kuzu postuna büründüğünde arkana dön yüzümüze bak diye isyan ediyor. Siz hiç zenginlerin topluca öldüğünü gördünüz mü diye isyan ediyordu madenden çıkartılan çocuğunu elindeki dövmesinden tanıyan emekli bir maden işçisi.
“İsyanımız ne zaman yerini bulacak?”
“301 ailenin gözyaşları ne zaman dinecek isyanımız ne zaman yeri bulacak. Eylemler yapacağız, biz bu yola canımızı koyduk. Kesinlikle bu yoldan dönmek yok. En ağır cezaları almalarını istiyoruz. Bize amacınız ne diyorlar başka canlar yanmasın istiyoruz” diyor emekli maden işçisi.
“Hakkını arayan terörist olur”
“Çocuklarımız hep yorgun geliyordu. Oksijensiz ortamda çalışınca baş ağrıları yapar, uyku yaparmış. Yaşlı insanlar gibi uyumanı istemiyorum çık bu iş yerinden dediğimde haklarımızı yiyorlar. Hakkımı alınca çıkacağım” diyen oğlunu anlatıyor bir anne. “Denetimciler rakısını içti, yemeğini yedi gitti. Sen jeeplere bin diye burada işçiler 1000 liraya çalıştı. Bir yere gidin örgütlenirsen eviniz basılır işinizden olursunuz. Hak arayanlar terörist olur...” diyerek yaşadıklarını anlatıyordu bir başka işçi...
“Son Nefes” belgeseli sona erdiğinde belgeseldeki işçilerin ve ailelerin isyanı, aralarında bir çok inşaat işçisinin de bulunduğu kitleye yansıdı. Ve belgesel bitiminde bir kez daha “301’in Hesabını Soracağız”, “Kaza, Kader Değil Cinayet”, “İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek” sloganları attılar. İş cinayetlerine karşı sokaklarda olmaya devam edeceklerini söylediler.