İkbal Eren Yazıcı... Öğretmen...Gözaltında kaybedilen ağabeyi Hayrettin Eren'i 37 yıldır bıkmadan usanmadan aramaya devam ediyor...
22 yıldır da her hafta Galatasaray meydanında... Umutla aramaya devam ediyor...Hem de "Galatasaray'da ağabeyimin fotoğrafını tuttuğum süre içersinde kalp atışlarımın nasıl yükseldiği anlatılamaz" diyerek...
Bu hafta yine Galatasaray Meydanı'ndaydı...Ağabeyi Hayrettin Eren'i görmeyeli 37 yıl, 2 ay, 8 gün olmuştu...Duygularını sosyal medya şöyle dile getirdi...
"Son bir hafta yaşadıklarım sanki 40 yılın özeti gibi. Ağabeyim Hayrettin Eren'i görmeyeli 37 yil, 2 ay, 8 gün oldu. Babamın ölümünü üzerinden altı yıl geçti. Kaybettiklerime üzülürken kızımın mezuniyetiyle sevindim. Sevinebildiğimiz nadir günlerden biriydi.Arkasından Nuriye ve Semih açlik grevini sonlandıdı, sevincimiz katmerlendi. Umarım tez zamanda sağlıklarina kavuşur sosyal yaşama dönerler. Sevinçlerimiz uzun sürmez. Günlerden Cumartesi. Her hafta giderken ayaklarımın titrediği, Galatasaray'da ağabeyimin fotoğrafını tuttuğum süre içersinde kalp atışlarımın nasıl yükseldigi anlatılamaz, sanki biz otururken köşeyi dönüp geliverecekmiş gibi bakarım. Sanki o fotograflarin hepsi ayağa kalkıp çekilin oradan biz kendi işimizi hallederiz diyeceklermiş gibi gelir ve nabzım yükselir. Bu hafta gittiğimde arkadaşlarımın yüzündeki hüzün her zamankinden daha fazlaydı. Öğrendim ki benim gibi, Irfan, Maside, Ali, Mikail, Umut, Faruk gibi 22 yıldır kardeşinin akıbetini soran MEHMET DEMIR'in yüreği dayanamamış daha fazla. Mehmet ağabeyi kaybettik dedi arkadaşlar. Meydan anneler, babalar, eşler yolcu etmisti ama hatırladığım kadarıyla ilk defa bir kardeş yolcu ediyordu. Bu hafta cok zordu, cok ağır geldi. Bitmedi aynı gün akşam Akyazı'da emperyalizme karsi mücadele verirken yakalanan ve 29 Ocak 1983 de idam edilen ÖMER YAZGAN, ERDOGAN YAZGAN, MEHMET KANBUR ve RAMAZAN YUKARIGÖZ'u andık.
Bu dört güzel insanIn inandıkları değerlerden bir adım geri atmadan, gülerek gittikleri idam sehpasIndan verdikleri mesajı almak ve anlamak biz kalanlara düşüyor.
Bu gece Aysel anne için, Yılmaz kardeş için, Yazgan ve Kanbur aileleri için zor geçecek.
ASLA UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ."
...
HAYRETTİN EREN KİMDİR?
1954 doğumlu Hayrettin Eren, 1970’li yıllar boyunca sosyalist hareket içinde yer aldı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 21 Kasım 1980’de babasına ait otomobille Haşim İşcan geçidine geldi. Burada gözaltına alınarak Karagümrük Karakolu’na götürüldü.
Ailesi, gözaltı olayını öğrenince gittiği Karagümrük Karakolu’ndaki gözaltı defterinde Hayrettin Eren’in adını gördü. Karakol yetkilileri Hayri ve aynı operasyonda yakalanan 8 kişinin Gayrettepe'deki Siyasi Şube'ye götürüldüğünü söyledi.
Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren, Gayrettepe'deki polis binasına gittiğinde kapıdaki polisler ona “Burada Hayrettin Eren diye biri yok, gözaltına alınmadı" dedi. Ancak Elmas Eren siyasi polis karargahının bahçesinde otomobillerini gördü. "İşte arabamız burada, oğlum da burada olmalı" diye ısrar edince oradan tartaklanarak uzaklaştırıldı.
Elmas Eren, Karagümrük Karakolu'na döndüğünde gözaltı defterinde Hayrettin Eren'in adının yazılı olduğu sayfanın yırtılıp yok edildiğini gördü. Tekrar Gayrettepe'ye gittiğinde artık otomobilleri de orada değildi.
Hayrettin Eren ile birlikte gözaltına alınan 8 kişi çıkarıldıkları askeri mahkemelerde Hayri'nin de kendileriyle birlikte olduğunu, onun da kendileriyle birlikte yargılanması gerektiğini söylediler, ancak hiçbir yanıt alamadılar.
Ailesinin başvurduğu tüm makamlardan “Hayrettin Eren gözaltına alınmadı” cevabı aldı. Oysa onu günlerce Gayrettepe'deki siyasi şubede görenler var. Tanıklar Hayri'nin günlerce ağır işkencelerden geçirildiğini anlattı. Mahkemeler tanıkların ifadelerini bile almadı.
Uzun yıllar Eren ailesine Hayrettin Eren adına seçmen kağıtları ve askerlik celbi gönderildi. Eren’in babası geçen hayatını kaybettiğinde veraset ilanı çıkarmak isteyen aileye “Hayrettin nerede?” diye soruldu. Açılan dava sonucu mahkeme bu yıl gaiplik kararı verdi.
Hayrettin Eren'in öğretmen kardeşi İkbal Eren Yarıc, 22 yıldır her cumartesi Galatasaray’da şu soruyu yineliyor: “Kayıplarımız belli, failler nerede?”
“Hayri'nin akıbetinin açıklanmasını istiyoruz. Devletten İşkencede öldürüldüyse gömüldüğü yerin bize bildirilmesini istiyoruz. 12 Eylül cuntasının en tepedeki generalinden karakoldaki polislerine kadar bütün görevlilerini bu cinayetten ve cinayetlerden sorumlu tutuyoruz."diyor.