CHP stanbul Milletvekili Gamze İlgezdi annesiyle birlikte cezaevinde kalan çocukları raporlaştırdı.
Adalet Bakanlığı’nın Gamze İlgezdi'nin bilgi edinme talebine verdiği cevaplara göre 2017 yılı Nisan ayı itibariyle, Türkiye’de ceza infaz kurumlarında çocuğuyla kalan mahpus sayısı:171’i tutuklu; 345’i hükümlü olmak üzere 516.
Yine aynı verilere göre cezaevlerinde birden fazla çocuğuyla kalan anne mahpus sayısı; 16’sı tutuklu; 28’i hükümlü olmak üzere 44’tür.
Anneleriyle beraber bazen doğumdan, bazen de doğumdan kısa süre sonra cezaeviyle tanışan çocuklar, ceza infaz sisteminde karşılaşılaşılan en can yakıcı sorunlardan biri.
Türkiye’de, annesi hüküm giyen veya tutuklanan 0-6 yaş grubu çocukların önünde 3 seçenek bulunuyor:
* Dışarıda kendisine bakacak yakınları varsa onların yanında kalabilmekte
* Kendilerine bakacak kimse yoksa hapishanede anneleriyle tutulmakta
* Annelerinin kabul etmemesi durumunda, “devlet koruması altında olan” çocuk yuvalarına yerleştirilmekte
Bununla birlikte, çocuklarından ayrılmak istemeyen anneler çoğunlukla, dışarıda çocuklarına bakacak aile fertleri olsa dahiemzirme çağında olmaları veya güvenlik gibi nedenlerle hapishane koşullarına rağmen çocuklarının yanlarında kalmasını istiyor.
Anne mahpusların yanında, hapiste tutulan 0-6 yaş arası çocuk sayısı 291’i erkek, 269’u kız çocuğu olmak üzere toplam 560.
Cezaevlerinde birçok mahpus, çocuk sesine tahammül edemediği için çocuklu mahpuslarla birlikte kalmak istemiyor. Rahatsız olan mahpuslar koğuş değiştiriyorlar. Bu durum da mahpus anneler ve çocukları üzerinde baskı oluşturuyor. Sürekli “Sus” denildiği için konuşmaları engellenen çocuklar, dertlerini işaretlerle anlatmaya çalıştıkları için kimi zaman konuşmayı dahi öğrenemiyorlar.
Cezaevlerinde, beslenme her zaman ve herkes için en ciddi sorunların başında geliyor. Annelerinin yanında kalan çocuklar içinse durum daha katlanılmaz hale geliyor. Bu çocuklar için cezaevlerinde özel mönü hazırlanması ve dengeli beslenmelerinin sağlanması gerekirken ayrı ekmek hakları dahi olmuyor. Çocuklu anneler, kendileri için verilen günlük bir ekmek ile hem kendi karınlarını hem de çocuklarını doyurmak zorunda bırakılıyor.
Sayılı olarak verilen börek, tatlı, balık, meyve vb. yiyeceklerde de çocuk yok sayılıyor. Ayrıca çocuklara uygun çatal kaşık verilmiyor. Büyükler için verilen keskin, ince, büyük metal kaşıklarla yemek yemeye çalışıyorlar.
Kreşlerde yeterli oyuncak olduğu gerekçesiyle koğuşlara peluş oyuncaklar haricinde oyuncak sokulmasına izin verilmiyor. Bu nedenle 0-3 yaş çocuklar, kreşe gidemediği için oyuncaksız büyüyor.
Cezaevlerinde pilli radyoya ve kuşlar için ahşap kafeslere izin veriliyorken; anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalan çocukların oyuncaklarına, “onun pili var, bu ahşap” gibi komik güvenlik gerekçesiyle yasaklar koyuluyor. Yasaklar sadece bunlarla sınırlı değil. Hediye gelen oyuncaklar ise cezaevlerinin teknik personelleri tarafından tek tek açılarak kontrol ediliyor. Bu nedenle oyuncaklar kullanılamaz hale getiriliyor.
Boya çeşitleri ve oyun hamuru “hapishanenin kreşi var, orada boyasınlar” gerekçesiyle yasak. Oyuncak konusuna mahkumlar, kendi yaptıkları bez bebeklerle çocuklarını avutmaya çalışarak çözüm bulmaya çalışıyorlar.
Çocuklar, kreş dahil bir çok yere giriş çıkış yaparken defalarca “mahkum kabul” denilen x-ray cihazından geçerek gidiyorlar. Ayakkabısı ya da tokası yüzünden cihaz her öttüğünde; ayakkabı ve tokalar çıkarılıyor, tekrar tekrar zorla geçiriliyor. Koğuş sayımları ve aramalar çocukların gözleri önünde ve çocukların da aranması şeklinde yapılıyor. Bu durumda travmatik etkiler yaratıyor.
Çocuklar için yeterli hijyen, ısı, havalandırma koşulları sağlanamıyor. Bu nedenle sık sık hasta olma durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Her koğuşun revir günü ve saati dışında, hasta da olsan revire çıkılmasına izin verilmiyor. Bu acil durumlar hariç çocuklar içinde geçerli. Çocuklar için dahi ilaç yazılsa en erken 2 gün sonra getiriliyor.
Cezaevlerinde sürekli doktor bulunmadığı için bazı prosedürler sonrası çocuklar hastanelere sevk ediliyor. Bu sevkler sırasında bazı cezaevlerinde, çocuklar annesinden alınarak hastaneye götürülüyor ve ciddi bir travma yaşayabiliyor.
Çocukların yok sayıldığı diğer bir konu ise anneleriyle 1 kişi sayıldıkları için verilmeyen yataklar. Ayrı yatak hakları olmadıkları gibi dar bir yatakta anneleriyle beraber yatıyorlar. Adli koğuşlarda hiç tanımadıkları insanlarla aynı ranzayı paylaşıyorlar. 2 kişilik hücrelerde çocuk için bir de çocuk olunca hücre yetersiz kalıyor. Çocuk; eşyaları, ihtiyaçları, varlığı yok sayılıyor. Oysa bir çocuk yetişkinden çok yer kaplıyor. Bu nedenle emekleme çağında dar alanlarda olduklarından emeklemeyi öğrenemeyen, fiziksel gelişimini sağlıklı tamamlayamayan çocuklar, 3 yaşına geldiklerinde bile yürümekte zorlanıyorlar.
Çocuklara ayrı yatak ve ekmek hakkı tanımayan cezaevi idareleri, çamaşırlarının yarı yıkanmasına da izin vermiyor.
Zihinsel gelişimin sağlanması için, yaşıtlarıyla yan yana gelebilme, oyuncaklarla oynayabilmesi, oyun parkı, kreş gibi en temel haklarından mahrum bırakılıyorlar. Cezaevindeki erkek çocuklar ise hemcinslerinden uzakta ve sürekli kadınların arasında yaşadıklarından cinsel kimlik bunalımı yaşayabiliyorlar. Kadınları taklit ettikleri görülen erkek çocuklar; ağda, makyaj gibi eylemlere eğilim gösterebiliyor.
Annesinin yanında kalan çocukların yaşlara göre dağılımı ise şöyle:
0-12 - 53 erkek – 61 kız - 114
1 yaş - 73 erkek – 55 kız - 128
2 yaş - 59 erkek – 55 kız - 114
3 yaş – 48 erkek – 33 kız - 81
4 yaş – 36 erkek – 34 kız - 70
5 yaş – 11 erkek – 20 kız - 31
6 yaş – 3 erkek – 2 kız - 5
Bilinmeyen – 8 erkek – 9 kız - 17
Toplam – 291 erkek – 269 kız - 560
Adalet Bakanlığının açıkladığı verilere göre hapishanelerde annesinin yanında yaşamak zorunda kalan 560 çocuktan yalnızca 100’ü açık havayı görebiliyor. Açık hapishanede kısmen de olsa dışarıdakine benzer bir ortamda yaşayan bu çocukların dışında kalan 460 çocuk ise bir bölümü yüksek güvenlikli olan hapishanelerde, kuşları, bulutları öğrenemeden, gri duvarların ve dikenli tellerin ardında yaşamaya çalışıyorlar.
Sonuç olarak anneleriyle cezaevlerinde kalmak zorunda olan çocukların, haksız mahkumiyetinin Çocuk Hakları Sözleşmesinin, 'her tür işlemde çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiği' ilkesine ters düştüğü açık. Bu nedenle çocuklar cezaevlerinde mahkum gibi değil, diğer çocuklar gibi yaşaması için gerekli koşulların sağlanmasının zorunlu olduğu bilinmeli.
Bu durum çocukları mağdur etmekte, anneleriyle 6 yaşına kadar hapiste büyümek zorunda kalan çocukların, dış dünyayla tanıştıklarında korkmasına, uyum sorunu yaşamasına ve bir çoğunun hapse geri dönmek istediğine şahit olunuyor.
İlgezdi raporunu şöyle tamamlıyor: “Devlet illa küçük çocuklu kadınları hapsedeceğim diyorsa kadınların bebeğiyle sağlıklı bir ilişki kurarak annelik hakkını kullanabileceği, bebeğin fizyolojik ve zihinsel gelişimini sağlıklı şekilde tamamlayacağı bir ortam oluşturmalı. En önemlisi çocukların kreşe gitme imkanı sağlanmalı, bu kreşler hapishane dışında olmalı. Çocukların kreş dışında da sosyalleşme olanakları artırılmalı, oyuncak sınırlaması kaldırılmalı. Çocuğun babasıyla uzun sürelerle annenin de var olacağı açık görüş imkanı sağlanmalı hatta bu durum hapishane dışında da yaratılmalı.
İkinci öneriyse çocuklu kadınlara göre dizayn edilecek yeni bir cezaevi… Çocukların koğuşlarda farklı suçlardan ceza almış ve ruh halleri bozuk yüzlerce kadın arasında büyümesi yerine kendileri gibi çocuklu annelerin olduğu cezaevlerinde, ev ortamını aratmayacak koşullarda yaşaması.”