Ölüm orucundaki Grup Yorum üyelerine yönelik polis müdahalesine tepki gösteren Açlık Grevlerini İzleme Heyeti, eylemcilerin taleplerinin derhal yerine getirilmesi çağrısında bulundu.
Maruz kaldıkları baskı ve engellemeler nedeniyle cezaevinde başladıkları ölüm orucu eylemlerini tahliye olduktan sonra Sarıyer’de bulunan “Direniş Evi”nde sürdüren Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek, 10 Mart gecesi polisler tarafından zor kullanılarak Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştı.
Açlık Grevlerini İzleme Heyeti, yaşanan bu durumu protesto etmek, Gökçek ve Bölek’in sağlık durumuna dikkat çekmek amacıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi.
"Yaşamı ve insan onurunu savunuyoruz, açlık grevindeki Grup Yorum üyelerine zorla müdahale tehdidine son verilsin” pankartının asıldığı açıklamaya, itirafçı B.E.’nin verdiği ifadelerle öldürülen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alanlara “Silah temin etmek” ve “Anayasal düzeni bozmak” iddiasıyla 11 Temmuz 2019 tarihinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan ve yeniden yargılanma istemiyle bulunduğu cezaevinde başlattığı ölüm orucunda 253’üncü günü geride bırakan Mustafa Koçak’ın anne ve babası Zeynep ile Hasan Koçak da katıldı.
‘SORUMLULARA SESLENİYORUZ’
Ortak açıklamayı okuyan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Doktor Murat Ekmez, ölüm orucu eylemlerini sürdüren Grup Yorum üyelerinin zorla hastaneye götürülmesinin Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesi uyarınca etik ilkelerine aykırı olduğunu ifade etti.
Dr. Ekmez, Helin ve İbrahim’in zor kullanılarak hastaneye yerleştirilme nedeni olarak gösterilen Medeni Kanunu’nun 432’inci maddesinde yer alan “Akıl sağlığı, akıl zayıflığı, alkol, uyuşturucu bağımlığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık ve serserilik” sebeplerinin, birinin ancak “toplum için tehlike oluşturan” kişilerden olması ve ilgili resmi sağlık kurulu raporuna sahip olması halinde uygulanabileceğinin altını çizdi. Ekmez, “İbrahim Gökçek’in sol bacak venlerindeki tromboz, kendisinin hareket etmesini yaşamsal tehlikeyle karşı karşıya kalmasına neden olunmuştur. Biz sağlık çalışanları ve insan hakları savunucuları olarak yaşamın kutsallığına saygı göstermenin etik bir zorunluluk, hastanın kendi alığı karara saygı göstermenin ise görev olarak tanımlanması; Helen Bölek’in ve İbrahim Gökçek’in protestolarını sona erdirmesi için muvafakatleri olmadan müdahale edilmesinin mümkün olmaması nedeniyle sorunu çözmeleri için sorumlulara sesleniyoruz” dedi.
BİLİMDEN, HUKUKTAN, ETİKTEN UZAK
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, Helin ve İbrahim’in ölüm oruçlarını sürdürdükleri evden zorla alınması ve sonrasında götürüldükleri hastanede maruz kaldıkları hak ihlalleri üzerinde durdu.
Dayatılan alıkoyma ve zorla müdahale olayının hukuksuz olduğunu söyleyen Şebnem, Helin ve İbrahim’in hastanede bulunan doktorlar tarafından bilimden, hukuktan ve etikten uzak uygulamalara maruz kaldığını ifade etti. Fincancı, “Grup Yorum üyelerinin konser yapmak gibi basit bir talebini görmezden gelip onun yerine polisiye bir yöntemle hastanede zorla alıkoyma, rehin tutma davranışı kabul edilemez. ‘Güvenlik’ perspektifiyle davranan siyasi irade yerine insanca, özgür bir ortamının sağlanmasını hep beraber mutlaka başarmalıyız. Herkesin bu seslere kulak vermesi ve bu seslerin yanlarında olması gerektiğini düşünüyorum” diye belirtti.
‘ADİL YARGILAMA İSTİYORUZ’
Ardından konuşan Mustafa Koçak’ın annesi Zeynep Koçak da, oğlunun cezaevinde başlattığı ölüm orucunda 253’üncü günü geride bıraktığını hatırlatarak, adil yargılanma talebini yineledi. Anne Koçak, “Evimde, ocağımda su dahi kaynatamaz hale geldim. Çocuğum gözlerimin önünde ölüyor. İstediği yeniden yargılanmak, adalete açız” ifadelerini kullandı.
OYUNCU AYDIN: BUNA FAŞİZM DENİR
Açıklamaya katılan Oyuncu Orhan Aydın ise, ölüm orucunda bulunan Grup Yorum üyesi sanatçıların ve Mustafa Koçak’ın taleplerinin derhal yerine getirilmesi çağrısında bulundu. Aydın, “İçişleri Bakanlığı ve Saray’ın emriyle yapılan bir faşist dayatma olduğunu görüyorum. Büyük bir zülüm. Dayatılan baskılara açık bir şekilde faşizm denir. Buna karşı net bir şekilde bütün sanat alanlarındaki aydınların, yazarların, insanların birlikte mücadele etmesi gerekir” diye seslendi.