Cumartesi Anneleri 868 hafta açıklamasında, gözaltında kaybedilen Hakkı Kaya'nın dosyasını kamuoyuyla paylaştı. Adaletsizliğin bir "norm" olarak kabul edildiğini belirten Cumartesi Anneleri, bu durumun toplumu savunmasız bıraktığını vurguladı.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetlerini soran ve faillerin yargılanması için mücadele yürüten Cumartesi Anneleri 868. haftasında, adaletsizliğin 25 yıldır bir "norm" olarak kabul edildiği Hakkı Kaya dosyasında adalet istedi.
868 haftadır devletin gözaltında kayıplarla ilgili olarak etkin soruşturma metotlarını uygulamaması, halka yönelik işlenen suçlarda hukuksuzluk ve adaletsizliğin "norm" olarak kabul edilmesinin toplumu savunmasız bıraktığını kaydeden kayıp yakını Maside Ocak bu haftanın basın metnini okudu.
'VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Covid-19 salgını nedeniyle bu haftada online düzenlenen basın açıklamasında Ocak, "868. haftamızda Hakkı Kaya'nın akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun failleri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini talep ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Hakkı Kaya için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 169 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz"dedi.
NE OLMUŞTU?
47 yaşındaki sekiz çocuk babası Hakkı Kaya Diyarbakır'da yaşıyordu.16 Kasım 1996 günü saat 15:00 sularında iki arkadaşı ile birlikte şehir merkezinde yürüyordu. Orman Müdürlüğü binasının önünden geçerken 06 EKN 22 plakalı beyaz toros araç kendilerine yaklaştı. Araçta sivil giyimli, telsiz taşıyan ve kendilerini polis olarak tanıtan üç kişi bulunuyordu. Bu kişiler, Kaya ve arkadaşlarına kimlik kontrolü yaptı. Ardından Hakkı Kaya'yı ifade vermek üzere polis karakoluna gelmesi gerektiğini söyleyerek zorla Beyaz Torosa bindirip götürdüler.
Hakkı Kaya'yı sormak için karakola giden ailesine "Biz almadık, bizde yok!" denildi. TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu'na başvuran aileye komisyon; Kaya'nın gözaltında olmadığı, zorla bindirildiği aracın üzerindeki plakanın da iddia edildiği gibi Toros marka bir araca değil, Fiat Şahin marka bir araca ait olduğunu ve araç sahibinin Ankara'da ikamet ettiğini söyledi. İlgili tüm mercilere başvuran aile hiç bir sonuç alamadı.
Ailesi Hakkı Kaya'nın bulunması için defalarca ilgili mercilere başvurdu. Ancak iddalarının ciddiyetine rağmen yetkililer tarafından verilen yanıtlar Hakkı Kaya'nın gözaltına alındığının reddinden ibaret oldu.
Adli makamlar ise AİHM'in de tespit ettiği gibi; olayın aydınlatılması ve faillerin açığa çıkarılmasını sağlayacak etkin bir soruşturma yürütmedi. Uygulamada güvenlik güçlerinin yurttaşa karşı işlediği suçlarda dosyayı sürüncemede bırakmanın bir yolu olarak kullanılan "daimi arama kararı" vermekle yetindi.
2004 yılında Ülkede Özgür Gündem gazetesinde JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan ile yapılan röportajlar yayınlanmaya başladı. Röportajda Aygan, Hakkı Kaya'nın Diyarbakır JİTEM Grup Komutanlığında sorgulanarak öldürüldüğünü ve cansız bedeninin çuval içerisinde detaylarıyla tarif ettiği bir virajdan atıldığını söyledi.
Bunun üzerine aile İHD'ye başvurarak Aygan'ın tarif ettiği bölgede kazı çalışması yapılması için yardım talebinde bulundu. Başvurunun ardından İHD olay yerinde incelemelerde bulundu. İHD'nın ulaştığı tanıklardan biri 1996 yılının ekin biçme zamanı sözü edilen yerdeki uçurumda yedi ceset gördüğünü ancak dönemin koşullarından dolayı korktuğu için bir yere müracaat etmediğini söyledi. Diğer tanık da aynı yerde çok sayıda ceset bulunduğunu, köylülerin haber vermesi üzerine cesetlerin jandarmalar tarafından götürüldüklerini söyledi.
İHD tanıkların beyanları ve konuyla ilgili basında yer alan haberlerle birlikte ailenin vekili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine iki kazı çalışması yapıldı. Ancak kazılarda ulaşılan kemiklerle Kaya Ailesi'nin DNA örnekleri uyuşmadı. Daha sonra dosyada bir gelişme olmadı."