Güncel

Ah nasıl güzeldir satır satır akmak içinin rengini kâğıtlara geçirmek

ama biliyorum ki bunu fark etti ya içim; o perdeyi kaldıracağımdır yine... oturup bir mektup yazacağım, ama bilmem ki zamanı nedir. şırıngayı yaptım ya kendime yakındır dökülmesi..

27 Haziran 2019 Saat: 15:35
Ah nasıl güzeldir satır satır akmak içinin rengini kâğıtlara geçirmek
Ah nasıl güzeldir satır satır akmak içinin rengini kâğıtlara geçirmek

AYNUR ULUÇ

geçmişin geleceğin şimdinin mektuplarda öpüşmesi.. ah nasıl güzeldir satır satır akmak içinin rengini kâğıtlara geçirmek.

geçen akşam oturdum bir hayli mektup okudum. 1958 ve 1962 yılları arasında babamın anneme yazdığı mektupları hep merak etmiştim ama hiç okuyabilir miyiz bile dememiştik anneme, özeldi çünkü.. annem öleli nerdeyse beş yıl olmuş, mektupları ben almıştım öldüğünde olduğu gibi ama ben o mektupları ellemedim bile hiç. o garip dokunulmazlık hali devam etti sanki kendi suyunca. yıllar geçti arada çıkarıp içinde saklandığı bez zarfa baktım kaç kez ama oturup okumadım onca birikmiş meraka rağmen. belki de o merak yüzünden okuyamadım..

zamanı mı geldi şimdi, vakti mi tamam oldu, bilmem. bilemem… evde öylesine bir evrak ararken, baktım saklandığı sarı bezin içinde bir koca tomar mektup.. öylece duruyorlar yıllardan beri. uzandım aldım, elimde tuttum biraz. ve açtım bu kez.. başladım okumaya.. .film karesi gibiydi kendi resmim gözümde. yere oturmuş bir kadın ve mektup okuyor.

oturdum halıya öyle ve okudum… bizlerin var olmasına sebep olan o aşkın mektuplarını usul usul okudum. hepsini okumadım ama, hayli çoklardı. sırasını bozmadım ama sırasız okudum mektupları ben. onlar da sırasızmışlar zaten. bir 1962'ye gidiyoruz bir 1958' e...pat araya 1961 ler giriyor.. babam askeri okulda öğrenci; annem köyde o zaman. aşkları, kavuşmaları kavuşamamaları var hep mektuplarda. başkalarından saklanmaklar yüzünden kavuşamamaklar. eller fazladan konuşunca arada söz olmalar, göz olmalar ve aşkı üzmeler hep var.. bir tek bakışlık özlem için günlerce nöbet tutuş ve nasıl bir heves aslında. postayla yürütülen aşkın çıkaracağı tüm olası sorunlar. el ele değmeyince bir türlü boşalamayan kıvam..

anneminkileri babam saklamamış ya da sakladı da sakladığı yeri biz hiç bilmiyoruz. ama babamın yazdıklarından annemin yanıtlarını da anlıyor insan. hatta dışarıdan bir göz olduğumdan mıdır nedir duruma, hiç okumadığım yanıtların derinliğini babamdan iyi anladım gibi bile geliyor bana.. ki nasıl özenli bir dil babamda. kırmaktan üzmekten nasıl müteessir oluyor kelimenin tam anlamıyla bu bir ihtimal dahilinde bile olsa.... babamı bir de buradan tanıdım sanki ölümünden yıllar sonra.. aşkının burgacında kıvranırken tanıdım.. çok ama çok garip, tılsımlı bir duyguydu yaşadığım.

gözüm dolmadı hiç okurken. daha çok garip bir dinginlik hali oldu sanki üstümde. ben de dedim mektuplar yazmak istiyorum. sonra yine unuttum bu isteğimi, unuttum dediysem bu bir gün önceydi çok zaman değil.. ki mektuplar benim için hep ne önemliydi.. halâ da önemlidir de sanki üstlerinde bir bulut perdesi var şimdi imgelerimin. nasıl anlatabilirim, neden olduğunu bilemediğim bir perde, bir çekingenlik hali sanki..bir eli gitmeyecekmiş gibi olmak. belki korkmaktır şeffaf olmaktan..

ama biliyorum ki bunu fark etti ya içim; o perdeyi kaldıracağımdır yine... oturup bir mektup yazacağım, ama bilmem ki zamanı nedir. şırıngayı yaptım ya kendime yakındır dökülmesi..


şair, yazar, ressam, anlatıcı, eczacı... ancak kendisi bu kimliklerin ifade ettiği anlamların sıkıştırılmış kalıplarının ötesinde bir biçimle ilişkileniyor tüm bu alanlarla. “eğer dünya daha yaşanılır bir yer olsun diye uğraşacaksak sanat bir yol, bir araç olmak zorunda. sanat, araya mesafeler girmediğinde hayatın içinde kalır, o yüzden etkin bir yoldur” diyerek anlatıyor sanata bakış açısını. ve ekliyor “sanatçı olmak gerekmiyor üretmek için...”niyet hayatı usulsakin yakalamak ve aynı şekilde doğallıkla çıktığı yerden ifade etmek olunca her yer üretim yerine, ele geçen her malzeme ayrı bir üretime dönüşüyor." aynur uluç’un 2003’ten bu yana edebiyat dergilerinde ve gazetelerde yazı ve şiirleri; 2013’te ‘gezi‐anı‐deneme‐öykü ve şiir’ türlerinden tatlar içeren ‘az gittim çok döndüm’ isimli melez kitabı, 2015'te beden-mekân-zaman ilişkisinin kadın dili ile ifadesinin yolculuğu olarak tanımladığı“yer yatağı” isimli şiir kitabı yayımlandı. kitapeki sitesinde düzenli olarak kitaplar ve sanat ile ilgili yazıları yayımlanmakta. kitaplarını imzalarken her okur için ayrı bir resim çizmesiyle başlayan çizme yolculuğu, yolda izde, vapurda, otobüste çizdiği resimlerle devam ediyor. ilk kitabında her okur için ayrı bir resim yapması sonrasında yayımlanan "yer yatağı" isimli kitabında da her okur için ayrı bir mektup yazıyor. bu mektuplar hem o okura yönelik oluyorlar; hem de tema olarak ayrı ve uzun bir mektubun farklı kişilere düşen parçaları gibiler. temas ettiği her şeyin birbiri ile harmanlandığı bu üretimlerde şehir ve doğa sesleri üzerine bıraktığı doğaçlamalar da ayrı bir arşiv olarak birikiyor. zaman zaman farklı şehirlerde müzik ve şiirin iç içe geçtiği etkinlikler düzenliyor. sanatına da yansıyan şifalandırma isteği mesleğinin de temelini oluşturuyor denilebilir. kişiye özel yapma ilaçlar hazırladığı eczanesinde eczacılık mesleğini halen aktif olarak sürdürmekte.

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız