Alevi Derneği Buca Şubesinin 8 mart nedeniyle düzenlediği etkinlik Buca Cemevi salonunda gerçekleştirildi.
ERKAN SOYLU
Etkinlik yaşamını yitiren kadınlar için saygı duruşu ile başladı. Etkinliğin açılış konuşmasını Alevi Kültür Dernekleri Buca Şubesi Başkanı Dede Hüseyin Gökçe yaptı. Ardından Alevi Kültür Dernekleri Buca Şubesi Kadın Kolları Başkanı Şenay İşkar Düzgün bir konuşma yaparken, etkinliğin konuk konuşmacısı Eğitim-Sen iş yeri temsilcisi Şükran Soylu 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle geniş bir anlatıda bulundu.
Alevi Kültür Dernekleri Buca Şubesi Başkanı Dede Hüseyin Gökçe konuşmasında, gerçekleştirdikleri etkinlik hakkında bilgiler verirken, 8 Mart Kadınlar Gününü kutlarken, etkinliğe emeği geçenlere teşekkür etti.
Alevi Kültür Dernekleri Buca Şube Başkanı Dede Hüseyin Gökçe
Alevi Kültür Dernekleri Buca Şubesi Kadın Kolları Başkanı Şenay İşkar Düzgün de yaşanabilir bir dünya için, kadınların önündeki engellerin kaldırılması için ortak mücadele çağrısı yaptı.
Alevi Kültür Dernekleri Buca Şubesi Kadın Kolları Başkanı Şenay İşkar Düzgün
8 Mart kutlamasının konuşmacısı Eğitim-Sen Temsilcisi Sükran Soylu, Konuşmasına, 8 Mart’ın ataerkil sistem içerisinde, insan haklarından yoksun olan, yok sayılan kadının mücadelesinde bir dönüm noktası olduğunu, salt bir kadınlar günü söyleminden çok daha fazlasını ifade ettiğini dile getirerek başladı.
Eğitim-Sen Temsilcisi Sükran Soylu
8 MART NEDEN MÜCADELE GÜNÜ OLDU?
Konuşmasına 8 mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihçesine yer vererek devam eden Soylu, “ABD’nin New York kentinde, dokuma fabrikasında, kadınların eşit işe eşit ücret talebiyle, 16 saatlik çalışma koşulların 10 saate indirilmesi için greve başlayan kadınlar, 8 Mart 1857’de fabrikada çıkan yangında fabrikaya kilitlenerek katledilmişlerdir. Bu katliamda, 129 işçi kadın yaşamını yitirmiştir. Bu katliamın ardından, Clara Zetkin, 1910’da II. Enternasyonal’e 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan edilmesi önerisi sunmuştur. Dikkat çekici talepler arasında; kadın işçilere günde sekiz saatlik çalışma süresi, hamile kadın işçilere doğumdan önce 8 haftalık doğum izni, emziren kadınlara süt izni, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması, işsiz kadınlara sosyal güvenlik ve kadınlara oy hakkı da bulunmaktadır” dedi.
Soylu, 8 Mart “Dünya Kadınlar Günü” 1957’de ise Birleşmiş Milletler tarafından ilan edildiğini, ancak Sovyetler Birliğinde Lenin döneminde 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda 8 Mart’ın tarihi kesinleşirken adı da, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlendiğine dikkat çekti.
Soylu konuşmasında şunları söyledi:
8 Mart, ülkemizde ise “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaktadır. 8 Mart, emekçi kadınların kanıyla yazılan tarihin, kadının mücadele belleğinin birikimidir ve kapitalist-ataerkil sistemin, 8 Mart’ta katledilen kadınların unutturulması gayretine, kadın mücadelesinin içinin boşaltılmasına, belleklerden silinmesine bir tepkidir. Zira, II. Enternasyonal’in ilanından 47 yıl sonra 8 Mart’ın, Birleşmiş Milletler tarafından tekrar ilan edilmesinin amacı, günün anlamının ve değerinin boşaltılmasından başka bir amaç gütmemektedir.”
KADINLAR ALANLARI TERK ETMEYECEK
Kapitalist ideolojinin bu topraklarda da benzer yaklaşımlar ve tutumlar içerisinde olduğunu geçtiğimiz yıllarda herkesin gördüğünü, şiddet ve korku rüzgarları estirerek, kadınları kazandıkları sokaklardan süpürmek ve mücadelelerini sindirmek istediklerini anlatan Şükran Soylu “Ancak, bu boşuna bir çabadır. Kadınlar bulunduğu alanları terk etmedi ve etmeyecek” dedi.
Soylu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yükselişte olan gerici ideolojinin, kadınlara yönelik uyguladığı yok sayma, hapis, tecrit, cinayet ve katliamlar, yasaklamalar artarak devam ederken. Bu politik hava içerisinde haklarından ilk olarak vazgeçirilmek isteneler de yine kadınlardır. Kadınların can ve kan bedeli kazandığı haklar bir bir ellerinden alınmaya çalışılmaktadır.”
EĞİTİM SİSTEMİ SORUNLU
Eğitim sistemindeki yanlışlara da dikkat çeken Soylu, kesintili eğitim sistemi ve MEB yönetmeliklerinde yapılan değişikliklerle özellikle kız çocuklarını evlilik adı altında istismara maruz bırakarak eğitimden kopardığını, ÇEDES gibi projelerle bilimsel eğitim yok edildiğini, çocuklara çok küçük yaştan itibaren katı cinsiyetçi iş bölümünü yeniden üretecek pratikler öğretildiğini, fetvalarla, Diyanet’le bu sistemin desteklendiğini, öylece erkek egemen sistemin yeniden üretilmesi ile cinsiyetçi politikaların müfredata girdiğini vurguladı.
Konuşmasında, kapitalizme, eşitsizliğe, yoksulluğa, kadın emeğinin ve bedeninin değersizleştirilmesine karşı ancak örgütlü direnişle kazanım elde edebileceğine yer veren Soylu, konuşmasının bir bölümünü de 6 şubat depremine ayırdı.
Soylu şöyle konuştu:
6 ŞUBAT DEPREMİNDE KADINLAR
“6 Şubat depreminin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti ne acımız, yasımız dindi, ne öfkemiz bitti. Depremin yaşandığı kentlerde yaşam hala çadırlarda, konteynırlarda oldukça zor koşullarda sürüyor. Kışla, yağmurla, selle daha da zorlaşan koşullarda kadınların omzuna yüklenen sorumluluklar, bakım emeğinin kadınların görevi sayılması nedeniyle arttıkça artıyor. Türkiye’de de uzunca bir zamandır etkisi açıkça hissedilen neoliberal politikalardan en fazla kadınlar etkileniyor. Çalışma biçimlerinin esnekleştirilmesi, sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılması, iktidarın ekonomik, siyasal ve sosyal politikaları kadınların ev içindeki ve emek piyasasındaki konumunu olumsuz etkiliyor.”
KADINI KORUYAN SÖZLEŞMELERE DÜŞMANLIK
Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca çıkıldı. 6284 Sayılı Kanun’un yerli ve milli olmadığını her fırsatta dillendirenler, kadın ve LGBTİ+ düşmanlığını, nefret söylemini yaygınlaştırdığının da üzerinde duran Soylu, “Medeni Yasada yer alan kadınların lehine maddeleri hedef alanlar, kadınların mücadele ederek aldığı hakları gasp ediyorlar” dedi.
Özellikle kadınların katledilmesi ve cezasızlık üzerinde duran Şükran Soylu, “Her gün en az 3 kadın katlediliyor. Faillerse cezasızlık, korumasızlık ve hukuksuzluk nedeniyle etrafta gezmeyi sürdürüyor. ”dedi.
Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı kanun etkin uygulandığı takdirde kadınları koruduğunu vurgulayan Soylu, “Kadınları korumak ve şiddeti önlemek için getirilen 6284 sayılı kanun bu yüzden hedef haline getirildi”dedi.
KADINLARIN TALEPLERİ
Konuşmasının sonunda, tüm kadınları cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürüye karşı mücadele alanlarını güçlendirmeye, kadın mücadelesi üzerinde tahakküm kurmak isteyen ataerkil, kapitalist sistemin temsilcileri ve üreticileri zihniyetine karşı mücadele etmeye çağıran Soylu, kadınların taleplerini ise şöyle sıraladı:
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasa’nın etkin bir şekilde uygulanması için,
Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılığın terk edilmesi için,
Güvenceli iş, güvenli gelecek demek için,
Yetki ve karar mekanizmalarında eşit temsiliyet sağlanması için,
Kadın istihdamın önündeki engellerin kalkması için,
Kapatılan kamu kreşlerinin açılması için,
8 Mart’ın kadınlar için ücretli izin günü sayılması için,
Kadınlar ve LGBTİ+’lara yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önleyen yasal düzenlemeler yapılması için,
Eşit ve özgür olduğumuz, sömürünün baskının ortadan kaldırıldığı bir gelecek için,
Hayatlarımıza sahip çıkmak için,
Savaş ve işgal politikalarına geçit vermemek için,
Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz bizimdir demek için
Doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için tüm kadınlar, tüm renklerimizle bir arada olmalı, haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip çıkmalıyız.
Soylu konuşmasını, evde, işte, tarlada emeği ve hakları için mücadele eden tüm kadınların 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma gününü kutlayıp tamamladı.
8 Mart Emekçi kadınlar Günü’nün tarihsel anlatısını içeren belgesel gösterimin ardından şiirler okunurken, Alevi Kültür Dernekleri Buca Şubesi Korosu da türküleri ile etkinlikte yerini aldı.