her durum için hazır sözleriniz var de mi. her ölüm için takınılacak hazır yüzleriniz ceplerinizde.. biri mi ölmüş, ışıklar içinde uyusun dersiniz olur biter...
Aynur Uluç
her durum için hazır sözleriniz var de mi. her ölüm için takınılacak hazır yüzleriniz ceplerinizde.. biri mi ölmüş, ışıklar içinde uyusun dersiniz olur biter. ne bu şimdi. nur içinde yatsının ateistçesi mi...toprağı bol olsun da demek icap ederse hani değişiklik olsun. tabii canım siz herkesin dediğini demeyin. toprak sevinsin olabilir, ne bileyim toprak şu olsun yok bu olsun; bir şey olsun işte velhasıl. aman deyim üzülmeyin üzüldüm hiç demeyin ne gerek var; hiç şiirsel değil.. mesela, kuşlar ötsün, deyin mezarında yapraklar ışıldasın falan da filan. birisi ölmüş işte ne güzel... en havalı edebiyat zamanı…
düşünelim birlikte; toprağı bol olsun desek, aa yok olmaz o, dini jargon; ışıklı olsun filan gibi ortaya şöyle yanarlı dönerli bir sözcük verin abime. ki cümle içinde kullansın, kenarını parlatsın. edebi cümle patlatınca sorun yok nasıl olsa. hem asfalt ağladı be… ay pardon o başka sahanın cümlesiydi, devrelerim karıştı.
ne diyorduk, hah aynı cümleyi bolca servis etmekte beis yok nasılsa araya zaman girer kimseler hatırlamaz diyorduk. tamam da yine kafam karıştı benim, ışığı ne olacak demiştik; ışık çok önemli. hah anımsadım evet evet bol olacaktı.. kimse demez ki yaw kardeşim ışıkta nasıl rahat uyusun. gözüne gözüne batar. şimdi siz böyle deseniz malmışsınız gibi bakarlar bir de size. ayy mecazdan da hiç anlamıyor bu bakışlarıyla. hayattan, ölümden, neşeden keyiften, kederden çok çok derin anlayan bu arkadaşlar hemen ayıplar sizi; içlerinden o manidar bakışlarından da bolcana fırlatırlar. öyle ki sanal ortamda bile iliklerinizde hissedersiniz.
ve onlar her zamanki seslerle sevişmeye, aynı caddelerden işlerine gitmeye, hatta bununla övünmeye, ayrı elbiseler giyince farklı yaşıyorum zannetmeye devam ederler. ayrı elbiselerdedirler ama hep aynı pozu verirler, hep aynı yönden, aynı şekil bakarlar. haydi haksızlık etmeyim on adete kadar bakışları çıkanlar vardır aralarında. bir o kadar da el kol hareketleri. dikkat edin, hep ama hep kendileri.
bir adam ölmüş diyorlar. farkında mısınız bir adam öldü ve artık yaşamıyor. eskiden birbirimizi arardık vefat haberlerinde. birbirimize haber verirdik. cenaze sahibi acısından arayamaz bilirdik, duyanlar duyamayana haber ederdi. şimdi artık face var ya. haber filan lüzum yok, facede paylaşıldı ya duysaydın modu. demek dedim artıkın böyle yürüyor işler. face'e iki gün bakmasan demek, namazı kaçırıcan. hah pardon bizimkiler namaz da kılmaz, arkada öylece dikilirler. dikilseler yine iyi.. epeydir konuşamadıkları konular birikmiştir, konuşurlar bol bol hazır gelmişken. ne iyi oldu değil mi şu ölenin öldüğü. demezler tabii açık... kibardırlar bir o kadar uyanık. ayrılırken pek tabii ki şöyle de söylemezler: vallahi konular hiç yetişmedi bu kez de, artık bir başka ölüme diyelim nasip.
nasip mi dediniz pardon demediniz ama deseniz ne derdiniz düşünsenize nasip olamaz; o dini jargon. nasibe henüz bir entel kuntin söz bulamadık mıydı daha; dur yazayım bunu bir not edeyim kenarda dursun yakında lazım olur, hımm demek yok.. bulurum ben ona bir süslü afili söz. merak etmeyin bulurum o iş bende; tamamdır, o kadar şairiz diyoruz boşa mı olduk. bulmak bize yakışır. ama siz yine de aman deyim face’e de sık sık bakın. yoksa şimdiden söyleyeyim ben haber maber edemem; bilirsiniz, racon artık böyle. kendi ölünüzü dirinizi kendiniz kovalayın.