Güncel

aynur uluç: cemal’in dipsiz kuyusu…

içinin kıpır kıpırlığını anlatacaktı resimler… bir zamanlar oturduğu evin yanıbaşına kurulu bir sergiye raylar döşenecekti içimden geçen…

12 Şubat 2018 Saat: 20:52
aynur uluç: cemal’in dipsiz kuyusu…
aynur uluç: cemal’in dipsiz kuyusu…

kadıköy cemal süreya sokak no 39’daki cemal süreya‘nın ve şiirlerinin tema edildiği resimlerden oluşan “hayat kısa kuşlar uçuyor” isimli resim sergisinden bu kare… sergi cemal süreya çalışmaları ile dolu… 30 ocak’a kadar ziyaret edebilirsiniz. ki ziyaret edin derim ben… sergideki çalışmaları gördüğümdeki ilk duygum şu oldu. owww ne güzel artık aynı fotoğrafları paylaşıp durmak zorunda değiliz süreya’dan. bir an ışıltılı gözlerle resimleri tarayacaktım ama girer girmez kapının karşısındaki çalışma özellikle ilgimi çekti… çiçekli bir basma üzerine süreya’yı çalışmış ragıp basmazölmez. yüzüme bir tebessüm geldi birden, dedim işte bu canlılık ancak böyle verilebilirdi. bu naif çiçeksilikle…

süreya’yı da her şeyde olduğu gibi tek yönüyle anlamaya ve anlatmaya meyilliyizdir bu toplumda. şiirlerindeki erotikliğini görenler o şiirlerin içindeki derin travmayı görmek istemezler. travmayı görenler bakışlarındaki şeytan tüyünü… efkârını görenler zekâsını… zekâsını görenler acısını… dilini görenler mizahını… bu liste böyle sürer gider… ocakın 9’unda şiirlerinin aynı yerden dillenip durması gibi yansıyan seçilmiş örnekleri ile dolu bir cemal şiir gecesine gideceğime buraya; bu sergiye geldiğim için sevindim birden… ben kendimle çok konuşurum içimden. ve o anda tam da bunları teker teker içimden geçiriyordum ki o karmaşa içinde bile olsa bir çalışmanın önüne geldiğimde birden bir şeyler oldu bende. resmen bir hâlden başka hâle geçmek denir ya; işte öyle bir şey… dipsiz bir kuyu gibi çekti içine siyah. belli belirsiz harfleri bir okur gibi olup bir okunmaz duran aralık nefesimi kesti. süreya’nın “tarih öncesi köpekler havlıyordu” dizesini sökmem yetti harflerin arasından. o karanlığın içinden bulup çıkarmam yetti…

cemal küçük bir çocukken, o ve ailesinin kürtlüğü sebebiyle topraklarından ve dillerinden sürgün edildiklerinde zorla bindirildikleri tren vagonundaki anısını anlattığı çocukluk travması ve şimdi karşısında dururken bir görünüp bir belirsizleşen muğlaklık içimi deldi sanki. boğazımda düğümlerle uzaklaşamadım da ordan, duramadım da daha fazla…

dışarda keskin bir rüzgâr vardı. bir hava almaya çıktım hemen. ya da kendimi dışarı attım diyelim; kimseler fark etmeden… serginin devamını gezmeye devam edemedim bir süre. döndüm, ilk iş tekrar baktım resme ve bu kez resmi yapan isime: çalışma raziye kubat’a aitmiş. daha sonra tanışma imkânım da oldu kendisiyle hatta o gün. ama kendisine anlatamadım içimde beliren derinliği. belki de gerek yoktu kim bilir. bazı gerçekler sadece hissedilebilir. düşündüm ki; anlatmaktan daha direk bir ifade biçimi resim ve görsellik sanki. ve zihnimizde oluşturduğu algı… ve kocaman bir boşluk olup içine düştüğüm, araf gibi içinde sıkıştığım siyahın dipsiz huyu… hepsi ama hepsi o tren vagonundaydı ve cemal çocuk o vagonun içinde… “kan var bütün kelimelerin altında” diyecekti ilerde… ve o renkli basmaya resmi yapılacaktı. içinin kıpır kıpırlığını anlatacaktı resimler… bir zamanlar oturduğu evin yanıbaşına kurulu bir sergiye raylar döşenecekti içimden geçen…

Not: KitapEki.com yazarı Aynur Uluç yazılarında büyük harf kullanmamayı tercih etmektedir.

http://kitapeki.com/cemalin-dipsiz-kuyusu/#prettyPhoto

Aynur Uluç

şair, yazar, ressam, anlatıcı, eczacı... ancak kendisi bu kimliklerin ifade ettiği anlamların sıkıştırılmış kalıplarının ötesinde, insandaki “başarı” hazzının başkasının başarısızlığı, mutsuzluğu üzerine kurulduğunu belirterek “eğer dünya daha yaşanılır bir yer olsun diye uğraşacaksak sanat bir yol, bir araç olmak zorunda. sanat, araya mesafeler girmediğinde hayatın içinde kalır, o yüzden etkin bir yoldur” diyerek anlatıyor sanata bakış açısını. ve ekliyor “sanatçı olmak gerekmiyor üretmek için...” niyet hayatı usulsakin yakalamak ve aynı şekilde doğallıkla çıktığı yerden ifade etmek olunca her yer üretim yerine, ele geçen her malzeme ayrı bir üretime dönüşüyor.
aynur uluç’un 2003’ten bu yana edebiyat dergilerinde ve gazetelerde yazıları ve şiirleri; 2013’te ‘gezi‐anı‐deneme‐öykü ve şiir’ türlerinden tatlar içeren ‘az gittim çok döndüm’ isimli kitabı, 2015'te beden-mekân-zaman ilişkisinin kadın dili ile ifadesinin yolculuğu olarak tanımladığı“yer yatağı” isimli şiir kitabı yayımlandı. kitaplarını imzalarken her okur için ayrı bir resim çizmesiyle başlayan çizme yolculuğu, yolda, izde, vapurda, otobüste çizdiği resimlerle devam ediyor. öte yandan şehir ve doğa sesleri üzerine bıraktığı doğaçlamalar da ayrı bir arşiv olarak birikiyor. zaman zaman farklı şehirlerde müzik ve şiirin iç içe geçtiği etkinlikler düzenliyor. kişiye özel yapma ilaçlar hazırladığı eczanesinde mesleğini halen sürdürmekte.

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız