Fırat Alkış hocam.. sana bir mektup yazmak istedim; açık alanda açık bir mektup...
canım hocam... belki çalışkan bir öğrenci olamadım erbanede ama istikrarlı bir öğrenci olduğumu anımsattı karşıma çıkan eski bir video şimdi. derse gelmeyi hiç bırakmadım biliyorsun bu süre zarfında. ne koşulda olursam olayım hangi şehre ne için gitmiş olursam olayım geldim… ders bitimi erbanesini yerine koyup diğer derste kılıfından çıkaran bir öğrenci olarak yapamadım diye üzülmek yerine yapabildiklerimin kıymetini anlattı bana facede karşıma çıkan bu video şimdi. bir yıl önceki halimi izleyince, şimdi yapamadım diye üzüldüğüm tekerleme gibi uzun düm tekleri yapamayışımı görmek bile gelişmedir onu fark ettim... artık onu yapıp yapamama gelmiş sıra.
ve dün akşam biliyorsun derste ben çok üzüldüm, biliyor musun başka sebeplerle değil tam da dersle ilgili üzüldüm.. belki de ilk kez yapabileceğimi ta derinde anladığım için üzüldüm... kendimi göz göre göre harcadığım için ağladım derste. ve şimdi sana bu açık mektubu da ağlayarak yazıyorum. işte itiraf ediyorum en içimden ben nasılsa yapamam diye diye geldim hep ben derslere. itiraf ediyorum işte açıkça sana... nasılsa yapamam diyerek geldim hep… beceriksizim yeteneksizim diye değil. biliyorsun bu konulardaki tavrımı. yetenek diye bir şey yok çalışmak vardır derim hep.. ama benim koşullarımda vaktim yok çalışamam o yüzden de nasılsa başaramam gibi bir dip düşünme biçimiyle geldim...
dediğim doğru da çıktı. ne kadar istesem de bir şekilde hep bir şeyler oldu hiç bakamadım ben çektiğimiz videolara. derste biliyorsun, bazen çok iyiyim canavar gibi kafam, bir seviyorum kendimi öyle olunca.. enerjimi, yerimde duramayışımı seviyorum çok.. ama bazen de balık hafızası gibi anında gidiyor dümler tekler kafamda... söylüyorsun ritmi ve gidiyor anında işte öyle zamanlar olduğunda.. kafamda o kadar çok mevzu var ki hep. derse bir türlü giremiyor sanki algılayışımın kapıları açılmıyor.. sanki bir sis perdesi arkasından geliyor gibi oluyor sesin öyle zamanlarda, çalıyorsun ve anında bulanıklaşıyor gibi ritmi anında kaybediyorum…
sesli söyle, n’olur ağzınla söyle deyip döküşlerim o yüzden hep ritmleri... ama ilk kez, evet ilk kez yapabileceğimi fark ettim dün gece biliyor musun... kafamda niye tutamıyorum diye sinirimden ağladım derste… kafamı bulandıran her şeye isyanımdan ağladım için için.. çünkü yapmak istedim dün akşam ilk kez o kadar güçlü… hakikaten yapabilmek o anda değil sadece o aleti bihakkın çalabilmek. ilk kez gerçekten ben bu işi başarmak istedim... kendimi sınıftan attım imgelemimde böyle gidersem; biletimi kestim, arkadaşlarımdan ayırdım ve buna ağladım.
içimi bir hayli karıştırdım ben hocam… ama bunu fark ettim ya, içimi ilk kez kulak verip dinledim ya bihakkın… eve gelişim görme değişikti bir dün akşam... yürüyüşüm değişmişti resmen; bunu fark ettim.. hırs yaptım sanki biraz kendime karşı...
tekrara vakit yok diye bir şey yok illâ ki vardır… açık alanda söz veriyorum ki tutacam ben sözümü hocam. 20 dakika prensibi diye bir video izlemiştim geçen gün boşa değilmiş.. ingilizce öğrenmek üzerineydi ama temel bir metodu anlatıyordu. o metodu uygulayacağım ve her gün 20 dakika çalışacağım artık... her gün 20 dakika az değil... 15 değil, 25 değil.. istikrarlı bir 20 dakika… anlatılan metotta olabiliyorsa fazlası da oluyor gün içinde, o ayrı bir şey. ama o istikrarlı giden o temel 20 dakikayı takip ediyorsun sadece…
yapıcam… göreceksin bendeki farkı... hiç bir şey söyleme şimdi. bana dikkat kesil hocam... farklarımı fark etmen için söylüyorum zaman içinde… çok çok sarılır yanaklarından öperim. seviyorum çok seni. biliyorsun harbiden seviyorum… ve grup arkadaşlarımı çok seviyorum. ne diye ayrılcakmışım sizden.
sevgimle
aynur uluç
arkadaşlarıma dip not: sevgili arkadaşlarım bu mektubu okuyanınız olursa sizden de tek bir ricam olacak, benimle bu konuda konuşmamanız. hele ki akıl verirseniz, ya da bak biz de çalışmıyoruz gibilerden teselli.. n’olur bana bunu yapmayın. ya da böyle dedim diye fark etmeden gardiyanım olmayın… bak çalıştın mı çalışmamışsın gibi bir baskıya dönmesin iş üzerimde.. bu konuda konuşmalar olursa içimdeki yolculuğum kesilir biliyorum o zaman. yine içimle bağım kopar. normalleşir yalama olur yeniden sözcüklerim… ve ben bundan korkarım. içimi hem size, hem herkese açık edebilecek kadar cesur olmak istiyorum ben sadece. hepsi hepsi bu. bu yüzden yazdım bu mektubu… bir de dedim ya, sizleri seviyorum.