Gözaltında kaybedilenlerin aileleri ve hak savunucuları bugün, Gözaltında Kayıplar Haftası'nın ilk gününde Adalet Bakanlığı önünde toplanarak kayıplarının akıbetini sordular.
Kayıp yakınları ve hak savunucuları, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın “Yargının kendini check etmesi için bundan sonra her yıl yargıya güven anketleri, yargıdan memnuniyet anketleri yapacağız, yargının adeta her yıl bir tomografisini çekeceğiz” dediğini, kendilerinin de gözaltında kaybetme fiillerinde, yargının kendileri tarafından çekilen tomografisini açıklamak için Bakanlık önünde olduklarını ifade ettiler.
Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi,Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi tarafından yapılan basın açıklamasında bu topraklarda gözaltında kaybetme suçunun yaygın ve sistematik bir biçimde işlendiği halde savcılar, gözaltında kaybetme suçlarında gerçeğin açığa çıkarılması, sorumluların tespit edilmesi ve cezalandırılmaları için gereken etkin bir ceza soruşturması yapmadıklarına inandıklarını, yargıçların gözaltında kaybetme davalarında hukukun üstünlüğünü ve adaletin gerçekleşmesini sağlama görevini yerine getirilmediğini, bu yüzden kayıp dosyaları takipsizlik kararları ile kapatıldığını binbir emekle yargıya taşıdıkları az sayıda kayıp davası tanıklıklara, belgelere ve AİHM mahkûmiyetlerine rağmen beraat kararı ile sonuçlandığını ileri sürdüler.
Açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Salih Bozışık'ın kaybedilmesinden bu güne 80 yıldır güvenlik güçlerinin gözaltında kaybetme suçuyla itham edildikleri durumlarda, sanıkların korunması, mağdurların iddialarının çürütülmesi yönündeki adli uygulama kesintisiz devam ediyor.
Buradayız çünkü; Türkiye’de hukuk devleti ve adalet yok hükmünde. Bizzat Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, yargıya güvensizliğin % 70 düzeyine düştüğünü açıkladı.
Yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin ön koşulu ve âdil yargılanmanın temel garantisidir. Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bağımsız ve tarafsız olmayan hukuk sisteminin faaliyetleri, yargı fonksiyonu olarak kabul edilemez. Bu nedenle “Türkiye'de hukuk devleti yok!” “Türkiye'de yargı yok!” diyoruz.
Siyasal erkin etkisinde şekillenen bir yargı; bağımsızlığını, tarafsızlığını, saygınlığını kaybeder. Bu nedenle “Türkiye'de yargı yurttaşın hak ve özgürlükleri koruma fonksiyonunu kaybetti” diyoruz.
Devletin gözaltında kaybettiği sevdiklerinin peşinde bir ömür tüketenler ve onların eşlikçileri olarak yaşadıklarımızdan biliyoruz; yargıyı toplum üzerinde bir baskı aracı olarak gören zihniyet değişmeden; devlet eksenli değil, yurttaş eksenli, hak eksenli, adalet eksenli bir hukuk sistemi tesis edilmeden, hukuk devletinden söz edilemez. Yerleşik bir kültür halini alan cezasızlık son bulmadan adaletten söz edilemez.
Türkiye’deki yargı faaliyetleri; “Yargı Erkinin Bağımsızlığı Hakkındaki Birleşmiş Milletler Temel Prensipleri"nden ve diğer uluslararası belgelerde belirtilen temel standartlardan uzaktır.
TALEPLERİMİZ
Tarafgirlik, bağımlılık, adaletsizlik üreten yargı sistemi son bulmalıdır. Yargısal sistemin işleyişi acilen kabul edilmiş uluslararası standartlar seviyesine getirilmelidir.
Gözaltında kayıp soruşturmaları ve yargılamalarında kaybedilenlerin akıbetini açığa çıkaracak, uluslararası hukuka aykırılığı ortadan kaldıracak, ceza adaletini sağlayacak yargısal irade gösterilmelidir.
Gözaltında Kayıplar Haftası'nı başlatırken Adalet Bakanı'na sesleniyoruz;
Yargıya güven anketi, yargıdan memnuniyet anketi yapmadan önce tanıklara rağmen, delillere rağmen, TBMM raporlarına rağmen, AİHM mahkûmiyetlerine rağmen yargı eliyle cezasız bırakılan kayıp dosyalarını inceleyin.
Memnuniyet anketi yapacaksanız, 35 yıldır oğlunu arayan Elmas Eren, 34 yıldır oğlunu arayan Zeycan Yedigöl, 21 yıldır oğlunu arayan Hanife Yıldız, 21 yıldır oğullarını kaybedenlerin cezasız kalmaması için mücadele eden Asiye Karakoç ve Emine Ocak'tan başlayın.
Önce onların "Adalet nerede? Kayıplarımız nerede?” sorusunu cevaplayın.
Unutmayın; her türlü etkiden uzak, etkin, hesap verebilir ve şeffaf bir yargı sistemini oluşturmak hem hükümetin hem de yargı yönetiminin öncelikli görevidir.