Aralarında İzmir, Antalya, Adana, Diyarbakır ve Van barosunun da bulunduğu 20 baro infaz yasasına ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, “Düzenleme ; icraata‘af’, düşünceye ise ‘ceza’ olacaktır” ifadelerine yer verildi.
Barolar yaptıkları ortak açıklamada, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan eşitlik ilkesi gereğince infaz yasasında bir ayrıma gidilmeden, kanun önünde eşitliğin sağlanmasını talep ettikleri vurgulandı. Anayasanın 10’uncu maddesinin hatırlatıldığı açıklamada, “Adına ‘infaz değişikliği’ denilen ancak özünde ‘af’ niteliğinde olan düzenleme, bu haliyle Anayasanın 10. maddesinde ‘Herkes, dil, irk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir’ ifadelerine yer verilmek suretiyle anayasal güvence altına alınan eşitlik ilkesine de apaçık aykırı olacaktır. Adil yargılanma ilkesinin son dönemlerde ihlal edildiği ve uygulanmadığı, Türkiye’de yargıya güvenin yüzde 20’lerin altına düştüğü bir ortamda, düzenlemenin kamuoyuna yansıdığı içerikle gerçekleşmesi; icraata ‘af’, düşünceye ise ‘ceza’ olacaktır” denildi.
‘HUKUK KURALLARINI İHLAL EDEN DÜZENLEMELER’
Baroların ortak açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanacaktır. Kamuoyuyla paylaşılan infaz yasasında değişikliği öngören yasa teklifi incelendiğinde; düzenlemeyle sadece bazı suçlar kapsamında infazda indirim yapılmayacağı, infaz yasasında esaslı birtakım değişikliklere de gidildiği görülmektedir. Taslakta infazın uygulanmasına ilişkin bir kısım lehe düzenlemelerle birlikte evrensel hukuk kurallarını ihlal eden düzenlemelerin de olduğu görülecektir.
‘RİSKİ ALTINDA OLAN ALANLARIN BAŞINDA’
Ülkemizde cezaevleri mevcut olağan kapasitelerinin çok üzerinde bir doluluktadır. Cezaevinde bulunan yaklaşık 300 bin kişi ile ülkemiz, Avrupa ülkeleri arasında, Rusya’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Koronavirüsün küresel salgın boyutuna varması ile hepimizin hayatının risk altında olduğu bu kötü günlerde; resmi açıklamalara göre 06.04.2020 tarihi itibariyle ülkemizde 30.217 kişinin virüse yakalandığı, 649 yurttaşımızın da hayatını kaybettiği bilinmektedir. Bu nedenle düzenlemenin bir gerekçesi olarak da, cezaevlerinin salgın hastalık riski altında olan alanların başında gelmesi gösterilmektedir.
‘BİRÇOK ÜLKEDE AYIRIMSIZ TAHLİYELER BAŞLATMIŞTIR’
Nitekim Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği üye devletlere ‘cezaevlerindeki insan sayısını azaltmaları için acil harekete geçme’ konusunda çağrıda bulunarak; ‘hükümetler şimdi, her zamankinden çok daha fazla, yasal bir temel olmadan hapsedilen, siyasi mahkumlar ve sadece eleştirel ya da muhalif görüşler ifade ettikleri için hapsedilenler dahil her kişiyi serbest bırakmalıdır’ şeklinde tavsiyede bulunmuştur. Bu tavsiyeler doğrultusunda Covid-19 salgınının görüldüğü birçok ülkede hükümetler cezaevlerinde ayırımsız tahliyeler başlatmıştır. Siyasi iktidara eleştirel bakış açısından, muhalif kimliklerinden, siyasi faaliyetleri ve düşüncelerinden ötürü pek çok yurttaşımız ,uluslararası hukuk kriterlerine aykırı Terörle Mücadele Kanunun, katı ve taraflı uygulanmasının mağduru olarak cezaevlerinde bulunmaktadır.
‘KORONAVİRÜS AYRIM GÖZETMEKSİZİN’
Cezaevlerindeki tüm tutuklu ve mahkûmların yaşamı devlete emanettir ve tüm dünyayı küresel çapta etkisi altına alan salgının sonuçları dikkate alınmalıdır. Sağlık kaynaklı bir durumda ayrım yapılması doğru ve adil olmayacaktır. Koronavirüs ayrım gözetmeksizin her kesimden insana bulaşmaktayken, infazda eşitsiz ve ayrımcı bir düzenleme yapılması, bazı suçtan mahkum olanlara siz cezaevinde kalın, hayati tehlikeniz sürsün; denilmesi anlamına gelir ki, bu durum sosyal, demokratik hukuk devletinde mazur görülemez ve asla kabul edilemez. Kaldı ki yasa teklifi bu haliyle meclisten çıkıp kanunlaşsa dahi hukukun eşitlik ve ayrımcılık yasağı ilkelerini ihlal nedeniyle Anayasa Mahkemesince kapsamın genişletilmesi kuvvetle muhtemeldir. Unutmamak gerekir ki, her suçun işlenişine ve ağırlığına göre ceza verilmesi, yani cezanın kişiselleştirilmesi, ceza hukukunun görevidir ; infaz hukukunun değil.
‘KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİĞİN SAĞLANMASINI TALEP EDİYORUZ’
Biz aşağıda imzası bulunan Baro Başkanları ; Bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülecek olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde değişikliğe gidilerek, herkese uygulanabilecek bir düzenlemenin vakit kaybetmeksizin bir an önce hayata geçirilmesinin yasal ve insani bir zorunluluk olduğunu, cezaevlerinde bulunan 300 bin yurttaşın can güvenliğinin devletin sorumluluğunda bulunduğunu bir kez daha hatırlatır; Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan eşitlik ilkesi gereğince infaz yasasında bir ayrıma gidilmeden, kanun önünde eşitliğin sağlanmasını talep ediyoruz.
Açıklama yapan barolar:
- Adana Barosu Başkanı Av. Veli KÜÇÜK
- Adıyaman Barosu Başkanı Av. Mustafa KÖROĞLU
- Ağrı Barosu Başkanı Av. Salih AYDIN
- Antalya Barosu Başkanı Av. Polat BALKAN
- Artvin Barosu Başkanı Av. Ali Uğur ÇAĞAL
- Batman Barosu Başkanı Av. Abdulhamit ÇAKAN
- Bingöl Barosu Başkanı Av. Hanifi BUDANCAMANAK
- Bitlis Barosu Başkanı Av. Fuat ÖZGÜL
- Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan AYDIN
- Gaziantep Barosu Başkanı Av. Bektaş ŞARKLI
- Hakkari Barosu Başkanı Av. Ergün CANAN
- İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan YÜCEL
- Mardin Barosu Başkanı Av. İsmail ELİK
- Mersin Barosu Başkanı Av. Bilgin YEŞİLBOĞAZ
- Muş Barosu Başkanı Av. Feridun TAŞ
- Siirt Barosu Başkanı Av. Nizam DİLEK
- Şanlıurfa Barosu Başkanı Av. Abdullah ÖNCEL
- Şırnak Barosu Başkanı Av. Nuşirevan ELÇİ
- Tunceli Barosu Başkanı Av. Kenan ÇETİN
- Van Barosu Başkanı Av. Zülküf UÇAR