Dumanı içine tüten bacasız sesler gibiyiz... Rağmen… İyiyim…
"Kafka kırıkları ciddiye aldı. Toplayıp birleştirerek gözlük yaptı. Ve bu anlam camlarının ardından, anlamı boşaltılmış dünyaya bakışı betimledi." (Günther Anders, Kafka'dan Yana Kafka'ya Karşı)
Ömür, kenardan ortaya doğru aşınıyor. İyiyim. Yasalar, yasaklar gizlendikleri gölgeden çıktılar. İyiyim. Ne hikmetse biz kendi gölgemizden, içimizden çıkamadık… İyiyim.
Hikâye anlatmaya ortadan başlayan ama başa mı sona doğru mu anlatacağını bilemeyen birini tanımıştım. Hikâyeden özür diliyordu. İyiyim.
Sorup soruşturdum, neyin “asıl” ve “hakikat”, neyin “yalan” olduğunu kimse bilmiyordu. İyiyim. Bildiğimi sandıkça hiç bilemedim. İyiyim. Teoride “doğru” söyleyip pratikte şaşanlar bizim mahallede çoğunluktaydı. İyiyim.
Varoluş krizi yaşayan Dünyalılar, çemberi kıracakları yerde çemberin dışına çıkmaya çalışıyor. Dünyayı yorumlama ve değiştirme seferine çıkanlar, muhasebe yapacakları yerde, tarihten hesap/vergi kaçırıyor. İyiyim...
“Yanlış ormanlar”, her derde deva, “mutlak” cevaplarının keyfini çıkaradursun, onlara itiraz ettikçe azarlanan “tek ve hür” ağaçların giderek soyu tükeniyor. İyiyim. Nelerin yitirildiğini biliyoruz ama neleri bulacağımızı henüz bilemiyoruz. İyiyim. Nelere üzüleceğimizi biliyoruz lakin nelere sevineceğimizi unuttuk. İyiyim.
Yürünecek yolu biliyor olsaydık ayaklarımızı bizi yanlış anlamazdı. İyiyim. Saatin tersi yönünde dönen Plaza De Mayo annelerinin ne demek istediklerini anlasaydık… Her hafta, bulunana kadar kayıp biriyle tango yapan tangocunun bize hangi mecazı ve hakikati bahşettiğini keşke okuyabilseydik… İyiyim… Arada bir ezberden vazgeçip, pusula yerine karınca, saat ve zaman yerine kum fırtınası kullansaydık. İyiyim…
Dili sürçen şair oluyordu, kalbi sürçen âşık… İyiyim… Düğümü çözen kendini iyi hissedip hafiflese de düğüm ağırdı ve çözüldüğü rivayetti. İyiyim.
Her şeyin bir ilki var. İlk şiddet tarih boyunca sürekli tekrarlanıyor ve Dünyalılar “son” diye avunmanın teorisini yapıyor. İyiyim.
Sırtımız karşılıksız “hatır senetleriyle” doluyken kim kime kefil olabilir. Hangi sokak hangi eve, hangi ev hangi odaya… Hangi anahtar hangi kapıya kefil olabilir. Hangi masal, hangi masalcıya, hangi şiir hangi şaire, hangi yara hangi yaraya kefil, dil denen “yalancı meme!” hangi sözcüklere kefil olabilir… Kabuk ketumdur söylemez; yaralar da ıslak imzadır. İyiyim.
Dün bir çiçeğin bir dağı sırtında taşıdığını gördüm… İyiyim.
Dumanı içine tüten bacasız sesler gibiyiz... Rağmen… İyiyim…