Bir gün, çözülünce birlikteliği ellerinin, aksak bir tökezlenişin umut kanaviçelerini as dallarıma Çaykooooo-Nayro!!. Her gidişin pusatlarına sakla bilge duruşlarımı ve Dersim dağ rüzgârlarına fısılda meselsiz sessiz yakarışlarını. Ufuk çizgilerine varınca gözlerin yorgun kanatlarıma değecek, esirgenmemiş cümlelerle kelepçe gibi sıkacağız birbirimizin bileklerini. Çünkü, değişse de mevsimler, değişse de iklim, senin dağlarında, senin yüreğinde yetişen güllerin kokusu hiç değişmeyecektir.
Aksak dilindeki türkülerinle, yorgun gönlündeki utkularınla dola demli bir çayı içer gibi parmaklarını bardağına.
Al götür kendini, gülüşlerinin terli iklimlerine. Notlar düştüğün bir yaşanmışlığın defterlerini yırt at . Göçebe bir dünyanın kirli mintanlarını çıkar üzerinden. Bil ki ; ‘ölmek üç günlük ağıt, sakla kendini yüreğinin doğurgan ve ölümsüz topraklarında’. Bırak, ihtilaller çıksın teninde, sesini içinde sakla suskunluklarının. Bir dağ yamacına ek en ulu tohumlarını. Çıplak ayaklarınla ez, bir yaşamak türküsü gibi dol ezgili yüreklere ve dilersen, kaldır başını, kavuşma yıldızlarını indir, çığırtkan çığlıklarında bir pişmanlık ezgisi burkar kimi yüreğimizi. Acı turunçlarımızın esmer gecelerine saklanmalarımız fayda etmez. Gözlerindeki yakamozların hesaplaşmalarında ağla . Parmakların öksüz, dili sözsüz,değil ruhum dünsüzlüğe dönüşür sonsuz. İşte böylesi anlarda yurdumun pazarlarında öfkemin tezgâhlarını yerle bir ederek yüreğine değmeye çalışırım. Zifir yalnızlığımın tutsak çağrılarına doludizgin koşumlar yaparak.
Sokakların günaydınları unuttuğu ve mavilerin turuncuya düşman kesildiği anlara günaydınlarla bulduk biz birbirimizi . Çektiğimiz onlarca hüzün ağlarında yine de başladığımız yerde değil miyiz söyle? .Yaşamın öç alımlarında lüks ve çılgın bir yaşama küfredişimiz de bundan değil midir?
Bu başkaldırılar dergâhında takatim kesilene dek ışığına yürüyüşüm bitmeyecek. Umudunu suyundan alan, kavı gözlerinde çakan ve ruhumu okyanusa çeviren dalgalarda bu sevda mintanını asla çıkarmayacağım.
Yastık beni bekledikçe sızımın katmanlarından rüzgâr değer göğsüme. Bulutlar yürür güzümden, sırnaşık bir sorguyla paralar içimi.. Kırık bir içlenişle hüzzamı fısıldıyor Ekim yorgun gönlüme, aynı gecenin saklısında yıldızlara bakarken ben,yorgun bulutlar biriktirdim sabahın terkisine..