İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından yapılan açıklamada, "Kayıplarımızı istiyoruz! Faillerin cezalandırılmasını istiyoruz! Barış istiyoruz!"denildi.
Fotoğraflar: Kerim Eren
649. Hafta Galatasaray Meydanı'ında oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, kayıplarını isteyip barış talebini dile getirdi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından yapılan açıklamada, "Gerçek sevinçlere ve gerçek bayramlara ulaşabilmemiz için toplumu hak ve özgürlüklerini sahip çıkmaya çağırıyoruz. Devleti yönetenleri baskı ve şiddet uygulamalarına son vererek demokrasinin ve hukukun sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz. Kayıplarımızı istiyoruz! Faillerin cezalandırılmasını istiyoruz! Barış istiyoruz!"denildi.
Birleşmiş Milletler 21 Aralık 2010 gün ve 65/209 sayılı kararıyla 2011’den sonra 30 Ağustos’u Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü ilan etti. 649. haftamızda bir kez daha hükümete sesleniyoruz:
İnsanlığa karşı işlenen bu suçu ortadan kaldırmak için Birleşmiş Milletler’e imzalanacağı taahhüdü verilmesine rağmen bu güne kadar adım atılmayan “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme” derhal imzalansın!
Zorla kaybedilme pratiği tek bir bölge ile sınırlı olmayan bir insan hakkı ihlalidir. Savaşların, silahlı çatışmaların ve ihtilafların giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz. İşte bu yüzden 1 Eylül Dünya Barış Günü ertesinde tekrar ediyoruz: barış insan onuruna yaraşır bir yaşamın temel unsurudur. Barış hakkı, bireyler açısından da bir insan hakkıdır. Barış, bu meydanda fotoğraflarını taşıdığımız mezarsız bırakılanlarımız için bir armağan olacaktır.
Bugün bayram ve bu bayrama da “çiçek bırakacağımız bir mezar” düşümüzü gerçekleştiremeden girdik. Bu bayramda da hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız.
Çünkü her sevincin eksik ve buruk yaşandığı mezarsız ölüler coğrafyasında bizi mezarsız lığa değil; bayramsızlığa mahkûm ettiler. Bayramları, huzur ve sevinç günleri olmaktan çıkartıp; bize yaşatılan haksızlığa, hukuksuzluğa ve bize yaşatılan derin acılara isyan günlerine çevirdiler.
Bayram vesilesiyle bir kez daha hatırlatıyoruz: Bizi mezarsız bırakan, evlatlarımızı kaybedenleri cezasızlıkla koruyan politikalar yalnız bizi etkilemekle kalmıyor; Türkiye’nin demokratikleşmesini de engelliyor.
Bayram vesilesiyle devleti yönetenlere sesleniyoruz: Adaletin gerçekleştirilmesi; her insana istisnasız ve eşit olarak insan haklarının sağlanması ile mümkündür. Herkes için huzur ve barış, herkes için bayram sevinci yaşanabilmesi için Türkiye’nin önce insan haklarına ve adalete ihtiyacı var. Yurttaşların hak ve özgürlüklerini esas alan adil bir yönetime ihtiyacı var. Bunu gerçekleştirmeden, bunun için çaba harcamadan bayramdan, huzur ve barıştan söz etmek hakikati öldürmektir. Ülkeyi hakikatten koparmaktır. Toplumu yalanlarla yaşatmaktır.
Biz topluma dayatılan yalana karşı hakikati savunmak için, toplumsal hafızayı bu yalanlara karşı korumak için Galatasaray’dayız. Bu bayramda da dileğimiz toplumsal barışın sağlanması, bu topraklarda yaşayan herkesin hak ve özgürlükleriyle onurlu bir hayat sürmesidir. Bu dileğimizin gerçekleşmesinin tek koşulu insanlık onurumuza saygı gösteren bir yönetim anlayışının egemen olmasıdır. Hak ve özgürlükleri saldırı altında olan bir toplumun bayramı olmaz.
Yönetenlerin toplumun taleplerine karşılık vermediği koşullarda huzur ve güvenden söz edilemez.
Gerçek sevinçlere ve gerçek bayramlara ulaşabilmemiz için toplumu hak ve özgürlüklerini sahip çıkmaya çağırıyoruz. Devleti yönetenleri baskı ve şiddet uygulamalarına son vererek demokrasinin ve hukukun sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz. Kayıplarımızı istiyoruz! Faillerin cezalandırılmasını istiyoruz! Barış istiyoruz!"