İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Çalışma Yaşamı Komisyonu tarafından iş cinayetleri ile ilgili bir araştırma raporu yayınlandı.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Çalışma Yaşamı Komisyonu tarafından yayınlanan raporda şu görüşlere yer verildi:
İnsanca çalışma ortamı sağlanmaması işçilerin geleceğini tehdit ediyor. Şubat ve Mart ayında da iş cinayetleri ve iş kazalarında ölümler hız kesmedi. Şubat ayında en az 123 işçi, Mart ayında en az 122 işçi çalışma koşullarına bağlı nedenlerle yaşamını yitirdi.
Şubat ayında; İşçi Sağılığı ve İş Güvenliği(İSİG) Meclisi, basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan alınan bilgilere dayanarak tespit edildiği kadarıyla en az 123 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 123 emekçinin 102’si ücretli (işçi ve memur), 112’si erkek işçi, 11 kadın işçi, 15-16 ve 17 yaşında olan 3 çocuk çalışırken can verdi. Ölen çocukların 3’ü tarım emekçisi. Yılın ilk iki ayı değerlendirildiğinde çocuk işçi ölümlerinde geçen seneye göre artış söz konusu. Yaşamını yitiren işçiler arasında savaş nedeniyle yurtlarından göçmek zorunda kalan 2 Suriye'li ve 1 Irak'lı 3 mülteci/göçmen işçi de bulunuyor.
Ölümler en çok inşaat, tarım, taşımacılık, metal ve ticaret/büro iş kollarında gerçekleşti. Diğer yandan OHAL sonrası yapılan araştırmalarda tespit edilen sanayi işkollarında iş cinayetlerindeki oransal artışı devam etti. En çok iş cinayeti Kocaeli, İstanbul, Hatay, Aydın, Denizli, Mersin, Samsun, Antalya, İzmir ve Zonguldak’ta yaşandı.
Mart ayında; yaşamını kaybeden 122 emekçinin 105’i ücretli (işçi ve memur), 17’si kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor. Ölenlerin 6’sı kadın işçi, 116’sı erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri taşımacılık, tarım, konaklama ve ev işçiliğinde gerçekleşti. 15 yaşında olan bir çocuk çalışırken can verdi. Bolu Kıbrısçık Çok Programlı Anadolu Lisesi 9.sınıf öğrencisi Mehmet Bağatır, ailesinin büyükbaş hayvanlarına çobanlık yapmak için okulu bıraktı. Hayvanları otlatırken 50 metrelik vadiden dereye düştü, öldü. Yaşamını kaybedenlerden 8’i mülteci/göçmen işçi. Mülteci/göçmen işçilerin 3’ü Suriyeli, 2’si Afgan, 2’si Ukraynalı ve 1’i Kırgız…
Ölümler en çok inşaat, taşımacılık, tarım, metal, madencilik, ticaret / büro ve konaklama işkollarında gerçekleşti. OHAL sonrası ilk defa Mart ayında sanayi işçilerinin iş cinayetlerindeki oransal artışında azalma görüldü. En fazla ölüm nedeni yüksekten düşme, trafik/servis kazası ve ezilme/göçük. En çok iş cinayeti İstanbul, Konya, Çorum, Antalya, Bursa, İzmir, Manisa, Adana, Ankara, Bolu ve Diyarbakır’da yaşandı.
Şubat ayı gündeminde yine, uzun ve yoğun çalışmaya bağlı kalp krizi / beyin kanaması sonucu iş cinayetleri var.
Sendikasızlaştırma, OHAL gerekçesiyle işçi grevlerinin ertelenmesi ve Kanun Hükmünde Kararname(KHK)lerle işten çıkarmalar ve hak ihlalleri çalışma yaşamını kuşatırken Şubat ayı çalışanların gündeminde yer alan aşırı çalışma sonucu ölümler/ Karoshi, iş cinayetleri basında neredeyse hiç yer bulmadı. Aşırı, yoğun ve fazla çalışmaktan kaynaklanan ölüm ilk kez 1970’li yılların sonlarında Japonya’da tanımlandığı için literatüre Japonca adıyla’’Karoshi’’olarak geçti. Karoshi; 4 hafta ya da daha uzun sürede, haftada ortalama 65 saat ve üzeri ya da 8 hafta ve daha uzun sürede, haftada 60 saat veya üzeri çalışma sonucu, aşırı iş yükü ile beraber, yüksek tansiyon, damar sertleşmesi gibi sağlık sorunlarının bir araya gelmesiyle oluşan miyokard enfarktüsü(kalp krizi) gibi akut kalp yetmezliği ve akut beyin-damar hastalıkları sonucu ölüm ya da /kalıcı sakatlık olarak tanımlanır.
Türkiye’de kalp krizi/beyin kanaması sonucu iş cinayetleri, aşırı, yoğun ve fazla çalışmaya bağlı ölümler yeterince ele alınmamıştır. İSİG Meclisi verilerine göre: 2013 yılında en az 48 işçi, 2014 yılında en az 121 işçi, 2015 yılında en az 155 işçi, 2016 yılında ise en az 217 işçi, 2017 yılında en az 183 işçi kalp krizi ya da beyin kanaması geçirerek yaşamını yitirdi. Çalışma koşullarındaki zorluklara rağmen yaygın işsizlik, 8 saat çalışma ve daha az süre çalışma hakkını gündemleştirme çabalarına engel olmaktadır. Oysa Türkiye’de haftalık çalışma saati ‘’ortalama’’50 saatin üzerinde ve çoğu işyerlerinde sağlık ekibi ve ambulans yok.
Çalışma yaşamında hala güvenli iş koşullarının yaratılmaması sonucu yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin acı tablosuyla karşılaşmaktayız.
Esnek güvencesiz kadrosuz çalıştırma ücretlerin zamanında ödenmemesi, sendikaya üye olduğu için işçinin işten atılması, alınmayan ve denetlenmeyen önlemler nedeniyle işçilerin “iş kazası” adı altında iş cinayetlerinde öldürülmesi hak ihlalidir, derhal önlenmeli, göz ardı edilmesine ve olağanlaştırılmasına izin verilmemelidir.
Pek çok örnek olmakla beraber; Evrensel gazetesinin 29 Mart Perşembe günkü haberine göre, " Zeytinburnu'nda bulunan Yedi Mavi şantiyesinde Taşdemir isimli taşeron firmaya bağlı olarak çalışan işçilerin ücretleri aylardır ödenmedi. Kişi başı 50- 90 bin lira alacakları olduğunu söyleyen işçiler iş bıraktı." İşçilerin ücretleri derhal ödenmelidir.
Yine, "Bartın’ın Amasra ilçesinde Hattat holdinge bağlı Hema Maden’de çalışırken, 148 işçi iş akitleri sonlandırılarak işten atıldı." İş akitlerinin sonlandırılmasından bu yana yasal işlemlerinin başlatılmadığını tazminatlarının ödenmediği dile getiren işçilerin mağduriyetleri derhal giderilmelidir.
Çalışanların haklarının gasp edilmesine gerekçe edilen OHAL kaldırılmalıdır.
İnsan onuruna yaraşır çalışma koşulları sağlanmalıdır.
Sağlıklı çalışma ortamı temel bir insan hakkıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO) sözleşmesi dikkate alınarak, gerekli düzenlemeler ve uygulamalar yapılmalıdır.