İnsan Hakleri Derneği İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, dernek binasında, Ocak-Şubat-Mart 2019 Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporunu basın ile paylaştı.
İSTANBUL-Raporda şu bilgilere yer verildi:
Bu rapor; ağırlıklı olarak Marmara bölgesinde bulunan hapishanelerden İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne 2019 yılının ilk üç ayında yapılan hak ihlali başvurularının derlenmesi, gönüllü dernek avukatlarımızın hapishanelere yapılan ziyaretlerinden edindikleri bilgilerin derlenmesiyle oluşmuştur. Marmara bölgesi dışından derneğimize gelen ve takibi yapılan başvurular da söz konusu olup bu başvurular da ayrıca gösterilmiştir.
Raporumuza temel teşkil eden başvurular; hak ihlallerinin yaşandığı hapishanelerde tutuklu veya hükümlü bulunan mahpuslarca mektup veya faks yoluyla veya mahpus aileleri tarafından telefon, mail veya derneğe gelmek suretiyle yapılmıştır.
Bu yılın ilk 3 ayında 21 farklı cezaevinden komisyonumuza başvuru yapılmıştır. Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü, Tekirdağ 1 ve 2 No lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu (CİK), Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı CİK, Bakırköy Kadın Kapalı CİK, Metris R Tipi Kapalı CİK, Kırklareli Hapishanesi, Kandıra F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı CİK, Düzce T Tipi CİK, Maltepe L Tipi CİK, ,İzmir Menemen CİK, Ümraniye T Tipi CİK, Düzce L Tipi, Denizli T Tipi CİK, Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK, Trabzon T Tipi CİK, Van F Tipi CİK, Bandırma 1 Nolu T Tipi CİK, Antalya L Tipi Kapalı CİK, Bafra T Tipi CİK, Trabzon E Tipi CİK, Şakran T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarından gelen başvurulardan oluşmaktadır.
Ocak ayında 37, Şubat ayında 63, Mart ayında 21 olmak üzere Derneğimize üç ay boyunca toplam 121 başvuru yapılmıştır.
Bu üç ay boyunca yoğunluklu olarak Silivri, Tekirdağ 2 nolu F Tipi, Gebze M Tipi ve Bakırköy Kadın Hapishanelerinden hak ihlalleri şikayetleri alınmıştır.
Bu başvurular birden çok alanda hak ihlali içermekte olup, tespit ettiğimiz ihlal sayısı toplam 713 dür.
Başvuruların ihlal başlıklarına göre dağılımı
Sağlık ve Tedavi Hakkı |
85 |
Kötü muamele, darp, işkence |
137 |
Çıplak arama |
27 |
Disiplin cezaları |
21 |
Muayene sırasında kelepçelerin çıkarılmaması |
28 |
Sürgün sevk |
49 |
Hücre cezası |
25 |
Tehdit, küfür, ırkçı söylem, onur kırıcı davranışlar |
45 |
Süreli- süresiz yayınlar ve kitap yasakları |
52 |
Sohbet, spor, ortak kullanım alanları |
15 |
Mektup yasakları |
37 |
Yer değişikliği talebi |
12 |
Tekmil dayatması |
9 |
Resmi kurumlara yazılan yazılar ve suç duyurusu dilekçelerinin gönderilmemesi |
20 |
Süngerli hücreye koyma |
12 |
Hücreli ring aracıyla mahkeme ve hastaneye götürülme |
27 |
Görüş yasağı |
17 |
Yeni gelen eşyaların (giysi vb.) alınırken eski giysilerin toplanarak çöpe atılması |
15 |
Özel alanların kamerayla izlenmesi |
21 |
İnfaz yakma |
12 |
Havalandırmaların üzerinin tel örgüyle kapatılması |
9 |
Kürtçe konuşma yasağı |
11 |
Kantin sorunları; bozulmuş sebze ve meyvelerin satılması, çeşit azlığı, pahalı satılması, resim kalemleri ve renkli kırtasiye malzemelerinin yasak olması, temizlik maddelerinde kısıtlama vb. |
23 |
Yaşam hakkı |
2 |
Toplam |
713 |
|
|
Sağlık hakkı ihlali 85, çıplak arama 27, muayene sırasında kelepçelerin çıkarılmaması 28, hücre cezası 25, mektup yasakları 37, süreli- süresiz yayın ve kitap yasakları 52, sohbet, spor, ortak kullanım alanlarına çıkartılmama 15, yer değişikliği talebi 12, tekmil dayatması 9, resmi kurumlara yazılan mektup ve suç duyurusu dilekçelerin gönderilmemesi 20 ,süngerli hücreye koyma 12, hücreli ring aracıyla mahkeme ve hastaneye götürme 27, görüş yasağı 17, yeni gelen eşyaların(giysi vb.) alınırken eski giysilerin toplanarak çöpe atılması 15, özel alanların kamerayla izlenmesi 21, İnfaz yakma 12, havalandırmaların üzerinin tel örgüyle kapatılması 9, Kürtçe konuşmaya müdahale 11, kantin sorunları 23, yaşam hakkı ihlali 2, kötü muamele, darp, işkence, disiplin cezaları 137, disiplin cezaları 21, sürgün sevk 49, tehdit, küfür, ırkçı söylem, onur kırıcı davranışlar 45.
Başvuruların takibi:
Başvurular Komisyon tarafından değerlendirilmekte ve sorunun çözümü için Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü (CTE), Cezaevleri idareleri ve cezaevinin bulunduğu ilin İl İnsan Hakları kurullarına yazılar yazılmaktadır. İlk üç ayda yazdığımız yazı sayısı 79 dur. Bunların 29’u Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü (CTE), 24 Cezaevi idaresi, 24’ü cezaevin bulunduğu ilin İl İnsan Hakları Kurulları’na yazılmıştır. Yazdığımız yazılara CTE den 12, cezaevi idarelerinden 7, İl İnsan Hakları Kurullarından 12 olmak üzere, gelen cevap sayısı ise hali hazırda 30’dur.
Özetle:
Ekte sunduğumuz raporumuzun ayrıntılarında da görüleceği gibi; üç ay boyunca mahpuslara yönelik fiziki saldırılar, tehdit, darp ve işkence artarak devam etmiştir. Bunun yanında ayakta sayım dayatması, ters kelepçe uygulaması, sayım ve telefon görüşmelerinde tekmil ve askeri nizam dayatması, karşıt görüşlü mahpusların aynı ring aracıyla hastane ve mahkemeye götürülmesi, hapishane içerisinde karşıt görüşlü mahpusların karşı karşıya getirilerek provakasyon ortamının yaratılmak istenmesi, çıplak aramaya zorlanma, sürgün sevk yine bazı hapishanelerde mahpusların özel alanlarını da görecek biçimde kameraların konulması, bazı hapishanelerde havalandırmaların üzerlerinin tel kafesle kapatılması, Sohbet ve spor hakkının kullandırılmaması, mektupların engellemesi, eşyaların “amaç dışı kullanım” olarak disiplin suçu oluşturması ve bunlara el konulması (kalem, mendil, yoğurt kabı, süpürge sapı vs), hücre ve disiplin cezaları, infaz yakma, gazete ve dergilerin verilmemesi, yemeklerin az verilmesi, yine aşırı doluluk nedeniyle birçok hapishanede mahpusların yerlere yatak koyarak yerde yatmak zorunda bırakılmaları, bazı hapishanelerde mahpusların Kürtçe konuşmalarına müdahale edilmesi, koli veya ailelerin getirdiği giysi, ayakkabı vb. alınmasına eskilerin çöpe atılması zorunluluğu getirilmesi, mahpusların mahkemelere giderken yanlarında götürmek istedikleri savunma dilekçelerine el konulması vb.sorunlar devam etmektedir.
Bazı hapishanelerde ırkçı yaklaşımların endişe verici şekilde öne çıktığı, örneğin Düzce cezaevi müdürünün politik mahpuslara dönük, ‘’ Ben Telafer Türküyüm, ceddimiz sizi tir tir titretti, Türk’ün gücünü göreceksiniz, hukuk yok ben varım ’’ biçiminde söylemleri olduğu mahpusla tarafından bildirilmiştir.
İhlal alanlarına göre örnek başvurların ayrıntıları:
İşkence, darp, kötü muamele
Hapishanelerdeki işkence ve kötü muamele had safhaya varmış durumdadır. Bakırköy cezaevinde kalan mahpus Leyla Akyıldız, bulunduğu kurumdan Okmeydanı Diş Hastanesine diş tedavisi için götürülmüş, diş röntgeni çekilmesi esnasında kelepçelerinin açılmasını istemiş, röntgen teknisyeni ve doktorun da İstanbul protokolü’nü hatırlatarak kelepçelerin açılmasını talep etmelerine rağmen, ring aracının komutanı “sen terör suçlususun, ben senin kelepçelerini açamam” diyerek bu talebi reddetmekle kalmamış, Leyla Akyıldız’ı saçlarından tutarak duvara çarpmış, boyun ve bel kısmına vurarak işkence etmiştir.
Tekirdağ 2 nolu F Tipi Hapishanesinden mahpusların gönderdiği mektupta ise; “Saldırı ve işkence olağanlaştırılmak istenmektedir. Sudan bahanelerle insanlara saldırılıyor ve “süngerli oda” diye tabir edilen hücreler, işkence hücreleri olarak kullanılıyor. İnsanlar, elleri-ayakları kelepçelenerek koridor ve maltada sürüklenip bu hücrelere götürülüyor ve saatlerce işkence görüyor. Selmani Özcan, kapı altında kolunda saat olduğu için saldırıya uğradı, Servet Göçmen’e, gardiyana soru sorduğu için saldırıldı ve “süngerli hücre”ye atılıp işkenceye orada devam edildi, Hıdır Bakır protesto için kapıya vurması nedeniyle süngerli hücreye atılarak işkence gördü, Cemal Bozkurt’a “ne bakıyorsun” denilerek saldırıldı, Onur Kara revirden kaldığı hücreye kadar ayaklarından çekilip betonda ve merdivenlerde sürüklenerek işkenceye uğradı, Hüseyin Kütük’e slogan attığı için matlada saldırıldı. Vb” denilmiş ve bu saldırı ve işkenceler sonucunda mahpusların ciddi şekilde yaralanmış olmalarına rağmen, hastaneye götürülmeyerek işkence raporu alınmasının önüne geçildiği, sonuç olarak da saldırı ve işkence rutin hale getirilmek istendiği, yapılan suç duyurularına ise yanıt verilmediği eklenmiştir.
İletişim Yasakları
Mahpusların bu dönemde en çok ihlal yaşadıkları konulardan biri de iletişim yasaklarıdır. Kitap gazete, dergi gibi süreli ve süresiz yayınların verilmemesi, dışarıdan gönderilen gazete ve dergilerin alınmaması, yine mahpusların yazdığı mektupların hiçbir gerekçe gösterilmeden gönderilmemesi ve mahpuslara gönderilen mektupların verilmemesi sorunları artarak devam etmektedir.
Başvurucuların anlatımlarına göre ayrıca; mahpuslara telefon görüşmelerinde zorunlu kılınan tekmil uygulaması (önce kendi adını sonra konuştuğu kişinin adını bağırarak söylemesi), yine bazı hapishanelerde avukatların müvekkilleri ile yaptığı görüşmelerin cihazla sesli ve/veya görüntülü olarak kaydedilmesi, görüşmeyi izlemek amacıyla bir görevlinin hazır bulunması, avukat ile mahpusun birbirine verdiği belgeleri inceleme ve el koyma, görüş gün ve saatlerinin keyfi olarak kısıtlanması söz konusudur.
Kantinde satılan resim yapmak için kullanılan sulu boya kalemleri, renkli yazan tükenmez kalemleri vs mavi ve siyah hariç tüm renkli kalemlere (amaç dışı kullanım bahanesiyle) el konulmaktadır.
Yine mahpusların bize gönderdiği mektuplardan örnek verecek olursak, Silivri hapishanesinden gönderilen bir mektupta; “Mektuplaşmamızın önüne sürekli bir takım engeller çıkarılarak haberleşme özgürlüğümüz engellenmektedir. Mektuplarımız; 0n-yirmi veya otuz gün keyfi olarak idarede bekletiliyor, cümlelerin üzeri karalanarak “ben çizdim” diye yazılıyor, mektup içinden “hoşa gitmeyen” sayfalar alınarak eksik gönderiliyor, zarf üzerindeki adres numaraları rakam eklenerek değiştiriliyor, postacının isim ve imzası olmayan zarfın üzerine “adres hatalı, geçersiz” ve “adresten taşınmıştır” gibi ibare yazılı mektuplarımız iade olarak getiriliyor, Bu tür şaibeli durumlar hakkında bilgi almak için yazılan dilekçeler PTT’ye gönderilmiyor, savcılığa yazılan suç duyurusu dilekçeleri kaybediliyor, mektuplar hakkında sudan bahanelerle soruşturma açılıp tamamına el konuluyor”
Gazete, Dergi, Kitap Vb. Basılı Eserler hakkında toplatma kararı olsun veya olmasın, hapishane idaresinin inisiyatifi ile birçok hapishanede dışarıdan kitap, dergi veya süreli yayınların alınması durdurulmuş, kısıtlanmış veya geciktirilerek verilmektedir.
Örneğin Edirne F Tipi Hapishanesinde idare tarafından her odada sadece 15 kitap bulunabileceği, bu kitapların da idare tarafından belirleneceği söylenmiştir.
Görüldü damgalı yazılara, Dilekçe, Faks veya Mektuplara yapılan oda aramaları ve bu aramalarda, mahpusların kitap veya dergilerden yaptıkları alıntılardan oluşan el yazmaları, yine idare tarafından görülmüştür damgası vurulmuş yazılı metin veya fotokopilere el konulması genel sorunlar arasındadır.
Öyle ki, Edirne F tipi Hapishanesinde, idare tarafından 80 TL’ye fotokopisi çekilerek mahpuslara teslim edilen metinlere birkaç ay sonra yine idare tarafından “sakıncalı” gerekçesi ile el konulmuştur
Sağlık ve Tedavi Hakkının İhlali
Her raporumuzun önemli bir bölümünü oluşturan sağlık hakkının ihlalleri devam etmektedir. Tüm hapishanelerde, mahpuslar, etkili bir revir hizmeti alamadıklarını, tam teşekküllü hastanelerin bulunmadığını, bulunanlara da aylar sonra sevk yapılabildiğini belirtmişlerdir.
Şikayetler; revire sevk edilmeme ya da geç edilme, acil durumlarda dahi aylar sonra hastaneye sevk, hastaneye sevk edilse dahi kontrol, tetkik ve muayenelerin randevularına zamanında götürülmeme, hastane gidişlerinde hasta mahpuslara ters kelepçe dayatması, hastanelere kafes denilen hücreli ring araçlarıyla götürülmek istenmeleri, çıplak arama zorlamasını kabul etmeyen hasta mahpusların hastanelere götürülmemeleri, doktor muayenesi sırasında askerin odadan çıkmak istememesi, muayene sırasında mahpusun kelepçelerinin çıkarılmaması yani kelepçeli ve jandarma eşliğinde muayeneye zorlanma, yine bazı doktorların aşağılayıcı, rencide edici yada siyasi saiklerle hareket ederek mahpuslara ayrımcılık uygulaması gibi sağlık hakkı ihlalleri devam etmektedir.
Yine, farklı siyasi görüşten mahpusların aynı ring aracıyla götürülerek provokasyon ve nefret saldırılarına ortam yaratılması gibi uygulamalar nedeniyle çok sayıda mahpus hastanelere gidememekte ve tedavi olamamaktadır.
Bunların yanında hapishanede sürekli ve uzman bir doktorun bulunmaması hasta mahpusların tedavilerinin önündeki en büyük engellerdendir. Örneğin Silivri hapishanesinden yapılan bir başvuruya göre; Cengiz Sinan Halis Çelik geçirdiği kriz sonrası götürüldüğü hastanede elleri yatağa kelepçelenmiş, “senin s…n kalkıyor mu, o işi becerebiliyon mu lan” denilerek küfür ve tacizde bulunulmuştur. Çelik, doktor geldiğinde, ona “sizden rica ediyorum, bu koşullar altında tedavi edilmem mümkün değil, siz de zorluk yaşıyorsunuz. Beni en kısa zamanda cezaevine geri gönderin. Yoksa burada daha kötü şeyler yaşanacak” deyince doktor “seni bu halde taburcu edemeyiz, büyük nöbet geçiriyorsun, sorumluluk alamayız” demiş, “ısrarcı olunca gidip elinde bir evrakla geldi. Evrakta özetle, tedaviyi kendi irademle reddettiğim yazıyordu. Tutanak hazırlamalarını ve maruz kaldığım uygulamalardan dolayı tedavi olmadığım ibaresini yazmalarını istedim. Bunu yapamayacaklarını, elindeki evrakla yetinmemi söyledi. Ben de o evrakın dibine kelepçeli tedavi almak istemediğimi not etmelerini söyledim. Bunu yapamayacağını, isterse imza atmayabileceğimi, evrakı o haliyle düzenleyip işleme sokabileceğini söyledi. Her şeye karşın o halde cezaevine dönmeyi kabul ettim” anlatımında bulunmuştur.
Disiplin cezaları ve İnfazların yakılması
Mahpuslara keyfi olarak disiplin cezaları verilmekte ve bu disiplin cezaları birbirine eklenmek sureti ile özellikle iletişim ve görüş yasaklarında süreklilik sağlanmaktadır. Slogan atılması, görevliyi çağırmak için hücre kapısına vurulması bile disiplin cezasına gerekçe yapılmaktadır. Verilen disiplin cezaları, mahpuslara yönelik tecridi derinleştiren iletişim ve görüş yasaklarıyla birlikte hücre cezalarını da içermektedir. Üç disiplin cezası, mahpusun infazının yakılması için yeter gerekçe kabul edilmektedir. Düzmece gerekçelerle verilen disiplin cezaları infaz yakmanın silahına dönüştürülmüştür.
Şu an hapishanelerde hücre cezası almamış, infazı yanmamış politik mahpus neredeyse kalmamıştır. Şartlı tahliye yolu tamamen kapanmıştır. Tahliyeleri gelip de herhangi bir disiplin cezası bulunmayan “iyi halli” olanların ise “örgütsel faaliyet yürütebilir” gibi afakî yorumlarla tahliyeleri ertelenmeye çalışılmaktadır.
İnfaz yakma uygulamasına bir örnek verecek olursak; Mahpus Mehdi Boz’un Edirne cezaevinde infazı yakılarak altı yıl fazla yatmasına neden olunmuş,
Tekirdağ 2 nolu F Tipinde bulunan Özgür Karagöl isimli mahpus ise 4 Ocakta tahliye olması gerekirken, daha önce verilen hücre cezasını, hücreler boş olmasına rağmen cezayı geç uyguladıkları için, tahliyesi 4 Ocakta gerçekleşmemiştir.
Yaşam Hakkı İhlali
Metris R Tipi hapishanesinde bulunan felçli Ali Haydar Yıldız tedavi edilmediği için 10 Şubat 2019 günü yaşamını yitirdi. Ailesi, babasının 6 Şubat günü görüşe gittiğinde “beni soğuk suyla yıkadılar hasta oldum doktora götürmüyorlar” dediğini bundan dört gün sonrada “oğlunuz öldü gelin alın” diye telefon ettiklerini, aynı cezaevinde kalan mahpusların “Ali’yi katlettiler, kapıları yıktık ancak ölünce doktora götürdüler” dediklerini aktardılar.
Kartal H Tipinde bulunan Vedat Aydın 25.05.2018 günü cezaevinde şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Ailesi nin 25 Şubat 2019 tarihinde komisyonumuza yaptığı başvuruda “Vedat gardiyanlar ve mahpuslar tarafından darp edilmiştir. Bunun üzerine cezaevi yönetimi onu tek hücreli bir odaya almıştır, fakat sağlık ve psikolojik sorunları olduğundan dolayı karanlıkta ve tek başına bir ortamda kalmaması gerektiği ile alakalı hastane kayıtları ve teşhisi mevcuttu. Bu konuda cezaevi yönetiminin bilgisi olmasına rağmen göz ardı ettiğini ve bu yüzden kardeşimin ölümünden cezaevinin ihmali olduğunu düşünüyoruz” diye belirtmişlerdir.
Açlık Grevleri
8 Kasım 2018 tarihinde Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi 16 Aralık’tan itibaren pek çok cezaevine yayılmış ve 1 Mart 2019 tarihinde çoğunluğu Kürt olan siyasi mahpusların kitlesel katılımı ile süresiz ve dönüşümsüz olarak devam etmektedir. Leyla Güven bugün 170 gündür, ilk gruptaki grevciler 130 gündür açlık grevindedir. Çok sayıda mahpus 90 günü aşkın süredir açlık grevindedir.
Açlık grevinde olan mahpuslarda; kilo kaybı, midede ağrı ve yanma, bulantı, kusma, halsizlik, yorgunluk, el ve ayaklarda uyuşma, kramp, yoğun baş ağrısı, baş dönmesi, göz kararması, düşük/yüksek tansiyon, hassas duygu durumu, bulanık görme, okuduğunu anlayamama, karın ağrısı, eklem ağrıları, kulak çınlaması, sese aşırı duyarlılık, kokulara aşırı duyarlılık, uyku bozukluğu, unutkanlık gibi şikâyetler artmıştır. Bazı hapishanelerde B1 vitamini, karbonat, ve açlık grevinde içilen içecekler verilmemektedir.
Açlık grevi eylemi nedeniyle mahpuslara disiplin soruşturmaları açılmış ve birçoğuna iletişim cezası verilmiştir.
Marmara Bölgesi Hapishanelerinde ( belirlenebildiği kadarıyla) toplam 713 mahpus açlık grevini sürdürmektedir. Açlık grevlerinin hapishanelere göre dağılımı aşağıdaki şekildedir.
Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi 29,
Bandırma 1 Nolu T Tipi Hapishanesi; 69 Mahpus
Bandırma 2 Nolu T Tipi Hapishanesi; 66 Mahpus
Burhaniye D Tipi Hapishanesi; 2 Mahpus
Burhaniye T Tipi Hapishanesi; 13 Mahpus
Burhaniye T Tipi Hapishanesi; 16 Mahpus
Bursa H Tipi Hapishanesi; 15 Mahpus
Edirne F Tipi Hapishanesi; 24 Mahpus
Gebze Kadın Hapishanesi; 31 Mahpus
Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesi; 44 Mahpus
Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesi; 24 Mahpus
Kandıra 2 nolu T Tipi Hapishanesi; 5 Mahpus
Kepsut L Tipi Hapishanesi; 4 Mahpus
Maltepe 1 Nolu L Tipi Hapishanesi; 7 Mahpus
Maltepe 2 Nolu L Tipi Hapishanesi; 16 Mahpus
Silivri 5 Nolu F Tipi Hapishanesi; 186 Mahpus
Silivri 9 Nolu F Tipi Hapishanesi; 9 Mahpus
Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi; 55 Mahpus
Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Hapishanesi; 21 Mahpus
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi; 55 Mahpus
Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Hapishanesi; 16 Mahpus
Ümraniye E Tipi Hapishanesi; 6 Mahpus olmak üzere
Toplam 713
Sonuç Olarak:
Sunduğumuz 3 aylık hak ihlalleri raporu bizim ulaşabildiklerimizi kapsamaktadır.
Son raporumuzdan bu yana takibi yapılan hak ihlallerinde belirgin bir artış gözlenmektedir.
Bilindiği üzere; hapishanelerdeki hak ihlallerini tek başına bilgi sunmak için rapor haline getirmiyoruz. İnsan hakları savunucuları olarak esas amacımız hak ihlallerini engellemek olup; raporumuzun, sorunların yetkililer tarafından değerlendirilmesi ve kamuoyunun bu hak ihlallerine karşı duyarlılığının gelişmesine vesile olacağını umuyoruz.
Biliyoruz ki; hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri sadece mahpusların mücadelesi ile değil dışarıdan yürütülecek mücadelenin desteği ile önlenebilir. Hazırladığımız rapor, bu anlamda, hapishanelerde yaşanan devasa sorunlara ilişkin duyarlılık ve mahpuslarla dayanışma çağrımızdır.