"Başlanmayan mücadele baştan kaybedilir. Susmayalım. Kayaları sırtımızdan indirme vaktidir."
Hani kucağımıza ilk aldığımız anda dünyamızı değiştiren... Hayatımız dahil, sahip olduğumuz herşeyi onun etrafında şekillendirdiğimiz... Her gelişim evresinde alkış kıyamet evi kahkahalarla doldurduğumuz... Okulu, uykusu, ateşi, beslenmesi, sosyalleşmesi derken, kendimizi ertelediğimiz ama bundan mutlu olduğumuz şu oyun delisi, küçük, muhteşem yaratıklar... Hani biz varolduğumuz sürece kimsenin kılına bile zarar veremeyeceğini söylediğimiz, önünde aslan kesildiğimiz varlıklar... Ben tanımı olması gereken, en doğal anne-baba duygusu ve davranışı üzerinden yapayım istedim. Önümüzdeki günlerde bunun kedi, hatta timsah gibi türlerle akrabalıklarını da işleyeceğim. Gerçi onları düşündükçe, bir anne, bir öğretmen, bir insan olarak göğsüm daralıyor tüm çocukları alıp gezegeni terketmek gibi imkansız hayaller kurmaya başlıyorum. Zaten bir an önce önüne geçmezsek, alternatif gezegeni elalem bulacak ve biz hala iç çamaşırı rengimiz için icazet bekleyecek noktada olacağız. Ama bugün mevzumuz bu değil.
Çocuk kendi sanırsam, bir öyküde okumuştum. Çocuklara dini duygular aşılamayı amaçlayan bir öyküydü. Bu yönü bir yana, bugünün çocuklarla bir biçimde ilişkili olan yetişkinlerine baktığımda sık sık aklıma gelir. Sırtında bir kaya taşırken güçlükle yürümeye çalışan bir adamı anlatıyordu. Adam ikinci bir kaya ekliyordu üzerine, daha kolay taşımaya başlıyor ama yine de sendeliyordu. Üçüncü kayayı da sırtlayınca daha rahat yürümeye başlıyordu. Günahları sembolize ediyordu bu kayalar. İlki vicdana çok ağır gelirmiş, ikincide biraz daha rahat ama yine de huzursuz olur, üçüncüsü ve dahası, alışkanlığın rutin günahkarlığı.
Hem sürece, hem de şu suskunluğa bakıp, düşünmeden edemiyorum. Gerçekten böyle rahat olacak kadar günahkar mıyız?
Dürüst olun kendinize. Ve çok gerilere gitmeye de gerek yok, hafızanızın en yüzeydeki, en canlı kısmının üzerindeki tozu şöyle bir üfleyin. Sosyal medyada ve televizyonda kaç çocuk istismarı haberi ve insanlıktan çıkartan kaç mahkeme kararı izlediniz? Bu konuda bir haberi ilk gördüğünüzde hissettikleriniz, sonrakilerle ne kadar denkti? Ne oldu? Alıştık mı yoksa? Kanıksadık mı? Artık yaşamın aşina bir yanı olarak algıladığımız için mi bu kadar rahat ve sessiz karşılıyoruz? Her kayanın ağırlığı birbirine denkti oysa. Bedeni ve ruhu parçalandıktan sonra canlı bırakılmış ya da öldürülmüş her çocuğun yaşamı aynı değerdeydi. Ve maruz kaldıkları bu rezillik, hayatta kalmış ya da öldürülmüş olması fark etmeksizin, aynı derecede dehşet vericiydi. Şimdi sosyal medyada bile üç beş kelimeyle tepki veremeyecek kadar korkuyor mu bu aslanlar? Herkes kendi kapısını temiz tutsun anlayışıyla, dört elle kendi yavrularına mı sarılıyorlar yoksa? Sarılsınlar... Çünkü onlar sustukça, kendi çocukları da bir biçimde alacak bu susuştan nasibini.
Senin çocuğuna henüz değmemiş yılan, her gün başka bir başını çıkarıp bir çocuğa uzatıyor. Masalların yedi başlı ejderhası ne ki onun yüzlerce başı yanında? Eğitimden hukuka, medyadan sokağa, hatta aileye kadar her yerde bir başı var artık. Şehrin birinde 9 aylık bir bebeği bile yuttu da, o şehrin insanları o başı bulmadan, minicik bir tabutun önünde er kişi niyetine saf tuttu. Seni ne koruyor? Ya çocuğunu?
İstediğin kadar cici ve sıcacık odalarda, yumuşak tüylü oyuncaklar arasında koru onu. Aman ''korunaklı'' yaşamına zeval gelmesin çocuğunun diye sen başını kuma gömüp beklerken, o korunaksız. Okulunda dahi onun tazecik zihnine azar azar zerk edilen bir zehir bu. ''Küçük gelin özge'', okuma yazma öğrenme aşamasında yardımcı kitaptaydı, kimse hatırlamıyorum demesin.
Ola ki dev yılanın bir başı uzanıverip yuttu senin çocuğunu. paramparça edildi minik bedeni, körpe ruhu. Ve ola ki o haliyle hayatta kaldı. Onu iyileştirebilecek, gözlerine aynı ışığı koyabilecek yetkinlikte misin? Ya da bunun bir yolu var mı sor kendine.
Şimdi ''lanet olsun'' deyip geçerek dinlediğin bir kararı veren bir mahkemenin kapısında, sen de adalet beklentisi içinde bulabilirsin kendini. Unutma. Adalet de epeydir o çocukla aynı kaderi paylaşıyor.
Lütfen geç olmasın. Daha geç olmasın.
Bir çocuk daha kaybetmeyi, bir kaya daha sırtlamayı yüreği kaldıracak olanlar susabilir.
Başlanmayan mücadele baştan kaybedilir. Susmayalım. Kayaları sırtımızdan indirme vaktidir.