Sivil Sayfalar’ın düzenlediği Pandemi, Eşitsizlikler ve Kadın çalıştayında, Koronavirüs krizinin kadınlar üzerindeki etkileri ve pandemi sonrası yapılması gerekenler konuşuldu.
Pandemi, Eşitsizlikler ve Kadın başlıklı online çalıştaya, Diyarbakır İş Kadınları Derneği’nden Reyhan Aktar, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Duygu Şahin, Kamer Vakfı’ndan Rojda Zaman, Havle Kadın Derneği’nden Feyza Akınerdem, Mor Çatı’dan Kübra Karagöz, Seed Vakfı’ndan Ebru Ergün ve Sıfır Ayrımcılık Derneği’nden Elmas Arus katıldı.
Toplantının açılışında konuşan Sivil Sayfalar’dan Emine Uçak Erdoğan, yaşanan süreci birlikte anlamlandırmak için bu tür toplantıları düzenlemeyi sürdüreceklerini dile getirdi. İnanç Mısırlıoğlu’nun moderasyonuyla yapılan toplantıda; ilk olarak pandemi sürecinin kadınlar üzerine yarattığı etkiler konuşuldu. Kadınlar, COVID-19 sürecinin kadın ve kız çocukları için daha zorlu bir süreç olduğunda birleşiyor.
Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Duygu Şahin, kurum olarak pandemi sürecinin oldukça etkilendiklerini, bazı programlarının içeriğini revize ettiklerini söyledi. Şahin, bin 500 kadın ile kadınların COVID -19 sürecinde yaşadıkları hak ihlalini araştırmak üzere ulusal bir proje başlattıklarını da dile getirdi.
Seed Vakfı’ndan Ebru Ergün, karantina nedeniyle kadınların dayanışma ağlarına ulaşmalarının güçleştiğini, zaten yetersiz olan kadına yönelik destek mekanizmalarının tüm kriz durumlarında olduğu gibi pandemi döneminde daha da yetersiz hale geldiğine dikkat çekti. Ergün’e göre, pandemi kadın ve kız çocukları için daha fazla izolasyon daha fazla taciz, daha fazla şiddet, ekonomik olarak daha fazla demek…
Mor Çatı’dan Kübra Karagöz, “Şiddet zaten vardı, korona ile bu şiddet 24 saate çıktı ; bu artıştan ziyade şiddetin dozunun arttığı şeklinde yorumlanabilir” ifadelerini kullandı. Karagöz, kadına yönelik destek diye adlandırılan mekanizmaların bu süreçte çöktüğünü belirtirken, kadınların pandemiyle daha zor bir duruma düştüğünü ifade etti. Sıfır Ayrımcılık Derneği’nden Elmas Arus, roman kadınların ihtiyaçlarını 34 Roman örgütünün içinde olduğu bir grup ve sahada çalışanların desteği ile sürdürdüklerini; zaten derin yoksulluk çeken, çifte ayrımcılık yaşayan Roman kadınların pandemi ile daha da zor duruma düştüklerini belirtti. Günü birlik işlerde çalışan Roman kadınların, pandemiden daha fazla olumsuz etkilendiğini ve onları daha çok dibe çektiğini söyleyen Arus’a göre, çoğu Roman kadının okur-yazar olmaması da şiddeti artıran önemli bir faktör.
Diyarbakır İş Kadınları Derneği’nden Reyhan Aktar ise iş dünyasındaki kadınların kayıt dışılıklarının pandemide arttığını, sadece Türkiye’de yapılan bir düzenlemeyle kısa çalışma ödeneği alan kişilerin maaşın yüzde 60’ını devlet ödediğini; kalan yüzde 40’un işveren tarafından yasal olarak verilmesinin mümkün olmadığını belirterek, bunun çalışanların mağduriyetini artırdığını söyledi. Pandemide 29 ilde yürüttükleri çalışmalar ile sahada da hızlı hareket ettiklerini söyleyen Kamer Vakfı’ndan Rojda Zaman, pandemi sürecinde normal zamanda ulaştığından daha fazla kadına ulaştıklarını ve 2005 yılından beri şiddet aktif olan kadına yönelik şiddet destek hattını salgında kullandıklarını söylerken, sürecin en büyük etkisini “çaresizlik” kelimesi ile tanımladı.
Havle Kadın Derneği’nden Feyza Akınerdem, “hepimiz sürecin mağduruyuz” sözleriyle hem ev içi artan yüke, emek olarak görülmeyen öğrenci velisi kadın ve hasta refakatçisi kadın rollerine dikkat çekti. “Ev ancak kapıdan çıkınca özgür olabildiğimiz bir mekan” diyen Akınerdem, “Kaçmak ve başka kadınların emeği ile kendine alan açmak, sürekli bir mücadele ile dışarıda hayat sürdürmek… Aile evine dönen kadın öğrencilerin zorlu deneyimleri… Pandemi sürecinde ve sonrasında kadınların kadınlığa dair yeni bilgilerin” ortaya çıkacağını vurguladı.
Pandemide mevcut sorunların çözümüne ve işbirliği mekanizmalarının neler olabileceği sorusunu yönelten İnanç Mısırlıoğlu’na ilk yanıtı veren Reyhan Aktar kayıt dışılık sorunun önüne geçmek için işverene destek verilmesi, kadın istihdamına ve kadın girişimcilerin finansmana ve pazara ulaşmasının desteklemesi gibi önerilerini sıraladı. Sıfır Ayrımcılık Derneği’nden Elmas Arus, derin yoksulluk yaşayan mahallerde Romanlara bir an önce gıda ve hijyen ile diğer desteklerin verilmesinin; pandemi sonrasında da yerel yönetimlerin okur-yazarlık ve mesleki eğitimlerin planlanması ve piyasa işbirliklerin sağlanması gerektiğini söyledi.
“Pandemi Kadın Haklarının Kırılgan Olduğunu Gösterdi”
En temelde kadına yönelik şiddetin öncelikli mesele olarak görülmesi gerektiğini tekrar vurgulayan Kübra Karagöz ise tüm kamu kurumlarının bu süreçte rol alması; online sosyal destek mekanizmaları ve bunların Sosyal Hizmet Merkezi ya da Kriz Masaları oluşturulması; 183’ün kadına yönelik şiddet hattı olarak çalışması; pandemide aile sağlığı dönemlerinde ücretsiz doğum kontrol desteği verilmesi gerektiğini belirtti.
Pandeminin kadınların haklarının kırılganlığını ortaya çıkardığı tespitlerine katıldığını belirten Feyza Akınerdem, “Kazanılmış haklar dediğimiz şeylerin kırılganlığını fark ettik; biz kazanmamışız, geçici çözümler bulmuşuz ve onlarla hayatımız sürdürmeye çalışmışız” dedi. Akınerdem’e göre bu nedenle ilk krizde kadınların üzerindeki yükü anormal arttı. “Pandemide kadınlar olarak ‘daha büyük haksızlığa uğradığımızı gördüm’ diyen Akınerdem, pandemi sonrası sürecin “yükünün yine kadının üzerine binmemesi için kadınlarla işbirliği ve aksiyonlar geliştirmeliyiz.” dedi.
Son olarak, pandeminin bir fırsat olarak görülebileceğini söyleyen Ebru Ergün “Tekrar bir silkelenmek ve harekete geçmek için pandemiyi bir motivasyon olarak da düşünebiliriz. Pek çok şeyin değişmediğini fark etmek, bize mücadele için de bir sebep sunuyor” dedi.