Cumartesi Anneleri 605. Haftasında, 27 Ekim 1991’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Toraman ve kayıplar için Galatasaray meydanında biraraya geldi.
Meydanda yapılan açıklamada, “605. haftamızda çeyrek asırlık bir hukuksuzluk, çeyrek asırlık bir adaletsizlik unutulmasın diye buluştuk. Mehmet Ağar’a İstanbul Emniyet Müdürü olduğu dönemde gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman’ı hatırlatmak için buluştuk.
Marmara Üniversitesi’nden yeni mezun olan 24 yaşındaki Hüseyin Toraman sosyalist kimliği nedeniyle polisin hedefindeydi. Hüseyin Toraman, 27 Ekim 1991 sabahı evinin önünden mahallelinin gözü önünde silahlı, telsizli, sivil giyimli kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros’a zorla bindirilerek kaçırıldı. Hüseyin’in eşi evin penceresinden olaya şahit oldu.
Olaya tanık olanlar polisi arayarak, bir kişinin silahla kaçırıldığı haberini verdi. Bunun üzerine Çınar Polis Karakolu’ndan bir polis ekibi olay yerine geldi. Görgü tanıklarından bilgi alan polisler, bir dükkânın telefonundan görüşmeler yaptıktan sonra olaya müdahale etmeyerek ayrıldı.
Kısa bir süre sonra sivil ve resmî polislerden oluşan 3-4 ekip gelerek Hüseyin’in oturduğu evde ve bodrumunda arama yaptı, ev sahibini sorguya çekti.
Baba Ali Rıza Toraman, Çınar Karakolu'na giderek olaya neden müdahale etmediklerini sordu. Karakol amiri Hüseyin’in kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını, bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman karakol amirinin bu beyanını gizlice kaydetti.
Aileye Hüseyin’in “31 Ekim’de Gebze Emniyetinde görüldüğü” duyumu geldi.Olayın tanıklarından olan Hüseyin'in eşi savcılığa polislerin eşkâlini verdi. Ama teşhis yaptırmaya yönelik hiçbir işlem yapılmadı. İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’la görüşen aileye Ağar: “Oğlunuz emniyettedir, merak etmeyin, evinize gidin” dedi.
Olaya müdahale etmeyen karakol amirinin, Hüseyin’i kaçıranların da polis olduğu yönündeki açıklamasını içeren ses kaydını, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’e veren baba Ali Rıza Toraman’a Sezgin, “Gözaltında olduğuna ve sorgulandığına ilişkin bir husus yoktur” dedi.
Oğlunun bulunması için dönemin Başbakan’ı Süleyman Demirel’le görüşen Hatice Toraman’a Demirel: “Oğlun cebimde mi ki çıkarıp vereyim” dedi. Kamuoyu baskısı üzerine TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde olayın araştırılması için bir kurul oluşturuldu. Oluşturulan kurul olayın üzerini örten bir rapor hazırladı.
1991'de Fatih Cumhuriyet Savcısı Zafer Sercan Yetişir'in açtığı soruşturma bir sonuca ulaşmadı. 2011 yılında İstanbul Cumhuriyet Savcısı Veysi Büyükkılıç’ın başlattığı soruşturma da, " Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 102/6. maddesinde belirtilen 20 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan soruşturmaya yer olmadığı” kararı ile kapatıldı. İHD avukatının yaptığı itiraz sonucunda dosya üzerindeki kapatma kararı kaldırıldı.
Her 27 Ekim’de ısrarla söyledik, söylemeye devam edeceğiz; Hüseyin Toraman’ın kaybedilmesinden, başında Mehmet Ağar’ın bulunduğu İstanbul Emniyeti ve başında Orhan Kaya’nın bulunduğu Gebze Emniyeti sorumludur.
Mesut Yılmaz Başbakanlığındaki 48. Hükümet ve Süleyman Demirel Başbakanlığındaki 49. Hükümet sorumludur. Her 27 Ekim’de ısrarla söyledik, söylemeye devam edeceğiz; 25 yıldır Hüseyin’in akıbetini açığa çıkarmayan, faillerini yargılamayan tüm hükümetler bu insanlığa karşı suçtan sorumludur.
Hatice Toraman’ın, “ 25 yıl önce bize ‘oğlunuz emniyettedir, merak etmeyin, evinize gidin’ diyen Mehmet Ağar cevap ver; oğlum nerede?” diyen sesi bugün bizim de sesimizdir. Cevap ver Mehmet Ağar Hüseyin Toraman nerede?”
Fotoğraflar: Kerim Eren