Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’nda oturmalarına 42 haftadır izin verilmiyor.
EMRE ORMAN
Yargı reformu sonrasında Galatasaray’a yönelik beklenti içinde olduklarını dile getiren Hanife Yıldız, annelerin yalnızca seçim süreçlerinde akla geldiklerini, diğer süreçlerde ise unutulduklarını kaydetti.
Cumartesi Anneleri 741’inci hafta oturumunda kayıp yakınları 12 Eylül darbesinin ardından Antep’te ev baskınında gözaltına alınan ve askeri mahkemedeki yargılamanın ardından idam edilen Veysel Güney için adalet talebiyle buluştu.
Galatasaray Meydanı’ndaki eylem yasakları nedeniyle Çukurluçeşme Sokak’ta bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul şubesi önünde yoğun polis ablukası altında bir araya gelen kayıp yakınları, gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını da taşıdı.
Evrensel Gazetesi’ne 25’inci yıl karanfili
Eylemde konuşan kayıp yakınlarından Maside Ocak, 25 yaşına giren Evrensel Gazetesi’ne tebrik mesajı iletti ve bu haftaki karanfillerini Evrensel çalışanlarına verdi.
“Onların kardeşliği ile bizim kardeşliğimiz arasında dağlar kadar fark var”
Kayıplardan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız bir konuşma yaptı. Geçtiğimiz hafta açıklanan Yargı Reformu paketinde herkesin fikirlerini özgürce ifade edebileceğinin söylendiğini hatırlatan Yıldız, buradan hareketle kendilerine de Galatasaray Meydanı’nın açılmasını beklediğini ifade etti. Demokrasinin böyle dar sokaklarda olmadığını aktaran Yıldız, şöyle devam etti:
“Çok öncelerde bir şey demiştim; bunlar dağı görünce geyik oluyor, suyu görünce balık oluyor. Ben çok dikkatle takip ediyorum. Adalet aradığımız için nerede adalet konuşulacak, nerede bir hak arama varsa onları takip ediyoruz. Bakıyorum, Diyarbakır’da ‘herkes kardeşim’ diyor. Ama burada bir sürü kayıp yakını var Diyarbakırlı, bunlar niye kardeş değiller? Onların kardeşliği ile bizim kardeşliğimiz arasında dağlar kadar fark var.”
Hanife Anne’den Türk annelerine çağrı: “Bizim sesimizi duyun, yanımızda durun”
Bayramlarda insanların güzel zamanlar geçirdiğini belirterek “Biz acı içinde acı, yas içinde yas, gözlerimiz yollarda ya adaletten ya hükümetten bir haber alırız da bu bayramları bayram gibi yaşarız” diyen anne Yıldız, intikam peşinde olmadıklarının altını çizerek şöyle konuştu:
“Devlet de bunu iyi biliyor. Ama ne yazık ki bu zulmü yaşatmaya devam ediyorlar. Biz acılıyız, öfkeliyiz, kararlıyız ama Galatasaray’dan da vazgeçmeye hiç niyetimiz yok. Alanımızın bize açılmasını ve sesimizi herkesin duymasını istiyoruz. ‘Onlar dar sokaklarda kendileri konuşup kendileri dinliyorlar’ şeklinde düşünüyorlar ama yanılıyorlar, bizi bütün dünya takip ediyor. Bütün Türk annelerine sesleniyorum buradan; hangi partiden olursanız olun, bizim yanımızda olun, bizim sesimizi duyun, bizi görün istiyoruz.”
“Failler Kenan Evren gibi yataklarında rahat bir şekilde ölmesin”
Güney Ailesi adına söz alan Doğan Güney ise amcasının suçsuz olduğu halde devlet tarafından katledildiğini dile getirdi. Anne Zeynep Güney’i evladının mezarına muhtaç hale getirdiklerini kaydeden Güney, acısı hiç dinmeyen Zeynep annenin ilk ağıtlarını Galatasaray Meydanı’nda yaktığını ifade etti. Annenin son isteğinin evladının eşyalarıyla birlikte defnedilmek olduğunu hatırlatan Güney, şunları aktardı:
“Bir anneyi bu ızdırapla 31 yıl boyunca yaşattılar. Bu hangi vicdan ya da adalet sisteminde yer alıyorsa biz buna karşı direndik. Bütün Cumartesi Anneleri bu şekilde yaşamaya mahkum edildi. Bizler kayıplarımızın bulunarak faillerinin yargılanmasını talep ediyoruz. Onların yataklarında rahat bir şekilde Kenan Evren gibi ölmelerini değil; adaletin karşısında hesap verip o şekilde ölmelerini istiyoruz.”
741’inci hafta oturumunda basın açıklamasını Cumartesi insanlarından Serpil Taşkaya okudu. AKP iktidarının yürüttüğü politikalar sonucunda Türkiye’de derin bir hukuk ve demokrasi krizi yaşandığına dikkat çeken Taşkaya, siyasal iktidarın politikalarına karşı itirazı olanların, eleştiri hakkını kullananların, hak ve özgürlük talep edenlerin anayasal güvenceden mahrum bırakıldığını kaydetti. “Türkiye'de iktidarlar değişse bile toplumsal travmalara yol açan yaygın insan hakları ihlalleri ve cezasızlık devam ediyor” diyen Taşkaya, 741 haftadır bu devamlılığın bir sistem sorunu olduğunun, yaygın hak ihlallerinde suçun işlenmesi için gerekli ortamı yaratan sistemin topyekün sorgulanması gerektiğinin altını çizdiklerini belirtti.
Ne Olmuştu?
24 yaşındaki Veysel Güney, 12 Eylül Askeri Darbesinin ardından 28 Aralık 1980 tarihinde Antep'te bir ev baskınında yaralı olarak gözaltına alındı.
Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No'lu Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. İlk duruşması 6 Şubat 1981 tarihinde yapıldı. 17 Şubat 1981 tarihinde yapılan ikinci duruşmasında, kendisini suçlayacak deliller olmaksızın idama mahkûm edildi. Avukat talebi reddedildi ve savunma hakkı yok sayıldı. Meclis kararı olmadan özel kanun çıkartılarak, 10 Haziran 1981 tarihinde Gaziantep E Tipi Cezaevi'nde idam edildi. İdam sonrasında Veysel'in üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla baba Ali Güney'e teslim edildi. Ancak 10.06.1981 tarih ve 266 sayılı tutanakla babasına verilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem'e teslim edilen cansız bedeni kaybedildi.
Veysel'in idamından 25 yıl sonra Veysel Güney'in ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk "Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında onu suçlayacak delillerinin olmadığını açıkladı. Ailesi ve arkadaşları yıllarca Veysel'in mezarını bulmak için mücadele etti. Bütün mercilere başvurular yapıldı, kampanyalar yürütüldü. Milletvekilleri soru önergeleri ile konuyu defalarca meclisin gündemine taşıdı. Bu girişimlerin tümü sonuçsuz kaldı…