Cumartesi Anneleri eylemenin 889. haftasında ömürleri oğullarının akıbetini öğrenmeye yetmeyen İsmail ve Zeycan Yedigöl'ün bıraktığı yerden adalet mücadelesinin süreceğinin sözü yinelendi.
İSTANBUL
Kayıp yakınları, diğer davalarda olduğu gibi zaman aşımının cezasızlık politikasında bir kılıf olarak kullanıldığını kaydetti.
Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini soran ve faillerin yargılanması için mücadele yürüten Cumartesi Anneleri'nin eylemi 889. haftasında. Ömrü oğlunun kemiklerini bulmaya yetmeyen Zeycan ve İsmail Yedigöl'ün bıraktığı yerden Nurettin Yedigöl'ün akıbetini soran kayıp yakınları kaybedilişinin 41. yılında Nurettin Yedigöl dosyasını kamuoyuyla paylaştı.
YEDİGÖL: ARTIK YETER
Covid-19 salgınından dolayı bu hafta da online düzenlenen açıklamada söz alan Muzaffer Yedigöl, "Yeter" diyerek söze başladı. "Oğlumun kemiklerini verin" diyen babasının gözlerinin açık gittiğini, annesinin 40 yıl boyunca tüm acılara rağmen oğlunu aramaktan vazgeçmediğini ancak bulamadan hayatını kaybettiğini hatırlatan Yedigöl, "Bizler 50 yaşına geldik, gidiyoruz halen abimin kemiklerini bulamadık. Abimin mezarını istiyoruz. Kemiklerini istiyoruz bundan asla vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
KESKİN: HUKUK BÜYÜK BİR HAK İHLALİNİN KILIFI OLDU
Avukat Eren Keskin de dosyada yaşanan hukuksuzlukları hatırlattı. Keskin, şöyle devam etti: "İç hukukta hiçbir şey elde edemedik. Anayasa değişikliğinden sonra Kenan Evren ve diğer darbecilerle ilgili dosya ayrıldı. Zaman aşımından düşüm kararı verildi. Hiçbir sonuç bugüne kadar alınamadı. Nurettin Yedigöl davası da diğer gözaltında kaybedilen insanlarımız gibi zaman aşımı kılıfının içine sokularak kapatıldı. Hukuk her zaman olduğu gibi büyük bir hak ihlalinin kılıfı oldu."
EFE: NURETTİN İÇİN ADALET MÜCADELESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Nurettin Yedigöl'ü gözaltında gören tanıklardan Ümit Efe Cumartesi Anneleri 889. haftanın basın metnini okudu. AYM ve AİHM içtihatlarına göre; bir kamu görevlisinin yürüttüğü görevin sağlamış olduğu nüfuzu kötüye kullanarak, kişilerin yaşamına yönelik bir davranışla suçlandığı takdirde cezasız bırakılmaması gerektiğini kaydeden Efe, "Yargılama veya mahkûmiyet zaman aşımına uğratılarak, bu tür suçlamalar sonuçsuz bırakılmamalı ve böyle davalarda af veya bağışlama gibi koruyucu önlemlerin alınmasına izin verilmemelidir" dedi.
Ancak bu topraklarda kamu görevlileri tarafından gözaltına alınan, işkenceyle sorguladıktan sonra katledilen ve bedenleri kaybedilenler için hukuk, yasalar, içtihatlar, anayasanın yok hükmünde olduğunun altını çizen Efe, çocuklarının gözaltında tutulduğunu, çocuklarına işkence yapıldığını ve sonrasında kaybedildiklerini belirterek tüm hukuk yollarını kullanan ailelerin asla sonuç alamadığını söyledi.
Bu hafta İsmail ve Zeycan'ın bıraktığı yerden Nurettin için adalet mücadelesine devam edeceklerini söyleyen Efe, "Kaç yıl geçerse geçsin Nurettin Yedigöl ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 190 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
NE OLMUŞTU?
Sosyalist kimliği ile tanınan 26 yaşındaki Nurettin Yedigöl, İstanbul'da yaşıyordu. 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İdealtepe'de bir ev baskınında gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Gayrettepe'deki ünlü işkence merkezi 1. Şube'ye götürüldü. Orada Honduras'ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için ağır işkenceye maruz kaldı. Çok sayıda kişi Nurettin ile aynı yerde tutulduklarını ve onun gözaltında işkence edilerek öldürüldüğüne tanık olduklarına dair savcılığa ifade verdi.
Ailesi; Emniyet Müdürlüğüne, Askeri Savcılığa, Sıkıyönetim Komutanlığına, Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliğine, Cumhurbaşkanlığına ve Başbakanlığa başvurarak oğullarının akıbetinin açıklanmasını talep etti. Başvurdukları her yerde Nurettin'in gözaltına alındığı reddedildi.
Nurettin Yedigöl'ün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili farklı tarihlerde yapılan suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütüldü. Ancak etkin olmaktan uzak soruşturmaların hepsinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Karara yapılan itirazlar da reddedildi.
Anne Zeycan Yedigöl, son çare olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. AYM, 10 Aralık 2015 tarihli kararında; devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü, himayesi altındayken kaybolan kişinin nerede olduğunu ve akıbetini açıklamadığı sürece potansiyel olarak devam eder tespitinde bulundu. Ayrıca bu tür suçlamalarda yargılamanın zaman aşımına uğratılarak sonuçsuz bırakılmaması gerektiğine vurgu yaptı.
Ancak AYM kendi tespitlerine, evrensel hukuka ve teamüllere sırtını dönerek "Başvurunun zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna" karar verdi. Böylece, iç hukuk yollarını tamamen kapattı. Ülkesinde etkin başvuru yolu bulamayan Zeycan Yedigöl AİHM'e başvurdu. Kısacası 41 yıllık süreçte Yedigöl Ailesi'nin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı. Faillerin ve tanıkların isimleri belli olmasına rağmen etkili soruşturma yapılmadı. Nurettin'in akıbeti karanlıkta bırakıldı, onu kaybedenler cezasızlıkla korundu.