Cumartesi Anneleri, 864. haftasında AİHM mahkumiyetine, TBMM Raporuna, çok sayıda tanık beyanına rağmen beraatle sonuçlanan Kulp davasını bir kez daha hatırlattı ve adalet istedi.
HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ!
Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:
Gözaltında kaybetmelerle ilgili yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların amacı; gerçeği tüm boyutlarıyla açıklığa kavuşturmak, olayların bütün fail ve azmettiricilerini yargılayıp cezalandırmak olmalıdır. Devletin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi kayıp ailelerinin adalete erişim hakkının ihlali anlamına gelir.Türkiye’de binbir emekle yargıya taşınabilen çok az sayıdaki davada ise sorumluluğu ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar yüzünden sonuç alınamıyor.
AİHM’de mahkumiyetle sonuçlanan davalar Türkiye’de beraatle sonuçlanıyor.864. haftamızda AİHM mahkumiyetine, TBMM Raporuna, çok sayıda tanık beyanına rağmen beraatle sonuçlanan Kulp davasını bir kez daha hatırlatıyoruz.8 Ekim -25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda Kulp ve Muş’a bağlı dağınık köy ve mezralardan çok sayıda köylü gözaltına alındı.Askerlerin konuşlandığı Kulp Alaca köyü yakınlarındaki alana götürülen köylüler iki hafta kadar süren operasyon boyunca burada tutuldu. Bu süre içinde aileleri onlara yiyecek götürdü. Köylülerden bazıları süreç içinde serbest bırakıldı. Operasyonun son gününe kadar tutulan 11 köylüden ise bir daha haber alınamadı.
Diyarbakır DGM Savcılığına, OHAL Valiliği’ne, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı’na, İçişleri Bakanı’na başvuran aileler bir sonuç alamadı. Bunun üzerine aileler İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurdu. İHD konunun takibi için avukatlar görevlendirdi. 1994 yılında dosya ile ilgili AİHM’e başvuruldu.
Diyarbakır DGM'nin yürüttüğü soruşturmadan sonuç alınamadı. DGM Başsavcılığı etkin bir soruşturma yapmadan 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verdi.31 Mayıs 2001 tarihli kararında AİHM, Türkiye’yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için mahkûm etti. ( Başvuru No:23954/94)Olaydan 11 yıl sonra, uzun yıllar boyunca yasak bölge ilan edilen Kepir mezrasında insan kemikleri bulundu. Kemiklerin yakınlarına ait olabilceğini belirten aileler, İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurdu. 4 Kasım 2004 tarihinde olay yerine giden İHD’nin çabaları sonucunda söz konusu kemikler Kulp Cumhuriyet Savcılığı tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Kimliklendirme çalışması sonucunda kemiklerin kaybedilen köylülere ait olduğu kesinleşti.Yapılan başvuru üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu iddiaları yerinde inceledi. Hazırladığı raporun sonuç bölümünde “Komisyonumuz Bolu Komando Tugayı’nın düzenlemiş olduğu operasyon sırasında kimi kişilerin gözaltına alındığına ve daha sonra kaybolduklarına kanaat getirmiştir.” denildi.
Ailelerin ısrarlı başvuruları sonucunda 2013 yılında yeniden açılan soruşturmada Diyarbakır Savcılığının düzenlediği iddianame mahkeme tarafından kabul edildi ve Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.Ancak 11 köylüye ait kalıntıların bir toplu mezarda bulunmasına, AİHM’in mahkumiyet kararına, TBMM Raporuna rağmen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 19 Eylül 2018 tarihinde sanığın beraati ile sonuçlandı. İstinaf başvuruları reddedilen aileler bu sefer de Yargıtay’a başvurdu.
864. haftamızda 11 köylünün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili maddi gerçeğin açığa çıkartılmasını, bu suçtan sorumlu olanların cezalandırılmasını engellemeye yönelik uygulamalara son verme çağrısında bulunuyoruz.Yargıtay aşamasında olan davada evrensel hukuka uygun bir karar tesis edilmesini istiyoruz.Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 165 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."