Barış metnini imzaladıkları için Kocaeli Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyenlerin kurduğu Dayanışma Akademisi'nin açılışı yapıldı.
Kocaeli Üniversitesi'nden "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalayan ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen 19 akademisyen tarafından kurulan "Dayanışma Akademisi" Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği'nde kuruluşunu ilan etti. "Geri döneceğiz, öğrencilerimizi ve bu kenti terk etmiyoruz" pankartının asıldığı açılış şöleninde CHP, HDP, ÖDP, KP, HTKP, HALKEVLERİ,KESK, DİSK, TMMOB,TTB'den temsilcilerin katıldığı açılışta öğrenciler ve Sivil Toplum Kuruluşları üyeleri de yer aldı.
Yunanistan, Fransa, Eskişehir, Mersin, Ankara, İstanbul, Niğde ve daha birçok yerden gelen akademisyenler de etkinlikte destek konuşmalarıyla ulusal ve uluslararası dayanışma sergiledi.
Üniversiteden ihraç edilen 19 öğretim görevlisinin "Direne direne kazanacağız" sloganları eşliğinde sahneye çıkması ile etkinlik başlarken, Açılış konuşmalarını ise Kocaeli Dayanışma Akademisi üyeleri Gül Köksal ve Adem Yeşilyurt yaptı.
Akademi üyesi Adem Yeşilyurt, neden buradayız sorusu ile başlayarak, bildirgeye imza attıktan sonra yaşadığı deneyimleri aktardı. Yeşilyurt, "Beklenmedik bir şekilde kamu görevinden ihraç edildik ama kamu hizmeti yapmaktan alıkoyamazlar. Bu kenti terk etmeyeceğiz dedik ve burada bu açılış şölenini gerçekleştirdik" dedi.
Gül Köksal da, Türkiye'de akademinin 80'lerden bu yana aynı olduğunu belirterek, "Biz derse çocuk ölümleri yaşandığında hiçbir şey olmamış gibi geri dönemeyen Hülya'yız, herkes için adalet isteyen Derya'yız, Suruç'ta yaşamını yitiren öğrencisinin fotoğrafını duvarda taşıyan Cengiz'iz, biz geri geleceğiz ve o yüzden odalarımızı boşaltmıyoruz diyen Özlem'iz" diye konuştu.
İlk dersi veren Prof. Dr. İzzettin Alder, "1933 Almanya'sında ve 2016 Türkiye'sinde Üniversitesi" başlığı hakkında konuştu. Oluşturulan alternatif akademinin bir başlangıç olduğunu ve bu girişimin ise ısrarla ve sabırla sürdürülmesi gerektiğini belirten Alder, "Hepimiz atılmaya mahkum insanlarız. Çünkü düşünen insanlarız" diye belirtti.
Verilen ilk akademik ders ardından konuşan SES Şube Başkanı Mustafa Yıldız, karanlığın aydınlığı yok etmeye çalıştığını söyleyerek, "Koca bir karanlığı bir mum aydınlattığı gibi buradaki de o aydınlığı gerçekleştirecektir diye düşündüğüm için buradayım" dedi.
Üniversitedeki akademisyenler ve öğrenciler adına ortak dayanışma konuşmasını ise Doç. Dr. Aslı Kayhan yaparak, üniversitelerin açık cezaevi haline geldiğine dikkat çekti. Kayhan, "Bizler gerçek bilimle uğraşarak evrensel değerlere sahip olarak kavga ve mücadele ile bu alanların elde tutulduğunu bildiğimiz için ayakta duruyoruz" diye konuştu.
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, barışın akademisyenlerinin kendileri için aynı zamanda emeğin akademisyenleri olduğunu söyledi.
Umutlarının olduğunu ve bu umudu büyüteceklerini aktaran TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, "Bambaşka üniversiteler de yaratacağız. Yunanca'da tek söz demek anlamına gelen üniversitenin de aslında isminin değişmesi lazım" diye ifade etti.
TTB Merkez konseyi Başkanı Raşit Tükel, yıllardır üniversite mücadelesi verdiklerini belirterek, mücadelenin atılan imza ile değişip büyüdüğünü ve baskılar karşısında akademisyenlerin susmadığını söyledi.
Akademisyenlerin yaşanan savaşa karşı barışın sesi olmak için yola çıktıklarını ifade eden SES İstanbul Şube Başkanı Gönül Erden, "Bütün saldırılara rağmen korkmuyoruz dediler. Zorluydu ama biat etmemek, mücadeleyi sürdürmek en büyük kazanımdı bizim için. Sizin belirlediğiniz dört duvar akademi değil dedik, bugün burada bir aradayız. Barış için umut etmekten asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.
KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse ise, "Bugün salon konuşuyor her anlamda, akademisyeni, öğrencisi ile. Bilmedikleri tek bir şey var, bunu bilmiyorlar. Biz ayrık otuyuz onlar bizi dökerler, başka bir yerden biz yeşeririz" diye konuştu.
'BİLİM KAPALI KAPILAR ARDINA SIĞMAZ'
Kocaeli Üniversitesi öğrencileri adına konuşan Esra Çaylak, "Memleketin en karanlık dönemlerinde umut olan üniversitelerin tüm bileşenlerine; öğrencilerine,kulüplerine,topluluklarına ve akademisyenlerine saldırmalarına şaşırmıyoruz. Üniversiteye her fırsatta polis sokanlara,güvenliklere verdikleri kasklarla kalkanlarla üzerimize saldırtanlara,okulumuzu kadın düşmanlarının meskeni haline getirmeye çalışanlara birkaç şeyi hatırlatmakta fayda var. Bizim hocalarımız; gözümüzü her gün yeni katliamlara açtığımız bir dönemde memleketin en acil taleplerini haykıranlardır. Bombaları ve silahları konuşturanların karşısında kalemleriyle başları dik bir şekilde duranlardır. Bizim hocalarımız; bilimi sermaye yararına değil halk yararına kullananlardır. Sermayedarların ceplerini değil Dilovası halkının sağlığını düşünenlerdir. Birilerinin akışı uğruna öleceklerini iddia ettiği dereler kurutulmasın diye mücadele edenlerdir. Bizim hocalarımız; bilgi üretmek ve paylaşmak için ne maaşa ne de binalara ihtiyacı olmadığını söyleyenlerdir. 'Bilim kapalı kapılar ardına sığmaz' diyenlerdir. Bizler; Hülagü’nün polisine,tomasına rağmen direne direne bütünlemeleri geri getirenleriz" dedi.
Çaylak, hocaları geri dönünceye, demokratik bir üniversite kuruluncaya kadar mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.
Konuşmalar ardından etkinlik, "Geri Döneceğiz" adlı kısa film gösterimi ile devam etti.