HDP İzmir İl Örgütü'ne yönelik saldırıda Deniz Poyraz'ı katleden faşist Onur Gencer'in yargılandığı davanın 2. duruşması görülüyor. Çok sayıda kişi davaya müdahillik talebinde bulundu.
Halkların Demokratik Partisi'ne yönelik 17 Haziran'da gerçekleştirilen ve partili çalışan Deniz Poyraz'ı katleden faşist Onur Gencer'in yargılandığı davanın ikinci duruşması İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.
Sabah 9'da başlaması gereken duruşma 3 saat gecikmeli olarak başladı. İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi salonun küçük olması nedeniyle mahkeme heyetiyle yapılan müzakere sonucunda salona 100 kişi alınması kararlaştırıldı.
Duruşmaya Deniz Poyraz'ın annesi Fehime Poyraz, babası Abdullillah Poyraz ve kardeşleri, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, SYKP Eş Genel Başkanları Canan Yüce ve Cavit Uğur, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, HDP milletvekilleri, MYK, PM ve Kadın Koordinasyonu üyeleri, Yeşil Sol Parti Eş Genel Başkanları Ayşe Erdem ve İbrahim Akın, İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kadın ve LGBTİ+ örgütleri, çok sayıda siyasi kurum ve İzmir demokrasi güçleri temsilcileri salonda yerini aldı.
Hukuk örgütleri Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği, Demokrasi İçin Hukukçular üyesi avukatlar ile Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi, Diyarbakır, Mardin, Muş, İzmir baro başkanları, İstanbul, Bursa, Trabzon, Şırnak ve Yalova Yönetim Kurulu üyeleri duruşmaya katıldı.
Mahkeme başkanı geçen celse sosyal medyadaki görüntülere dair İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın res'en soruşturma başlattığını belirtti. Mahkeme başkanı, önce düzen ve disiplin sağlanması gerektiğini belirterek, "Arbede yaşanması için duruşmaya ara verip, Şakran Kampüsü'nde duruşma yapma zorunda kalabiliriz. Sağduyulu olalım. Salondaki bir çok kişinin avukat olduğunu biliyorum. Biz genel yetkili mahkemeyiz" dedi.
Mahkeme başkanı açıklaması ardından kimlik tespiti yapıldı. Çok sayıda devrimci, demokratik kurum temsilcilerinin katılma talebinde bulunduğu duruşma talepte bulunanların söz alması ile devam etti. Mahkeme başkanı katılma taleplerinin kısa tutulmasını istedi.
'SINIRLANDIRMAYI KABUL ETMİYORUZ'
İlk olarak katılma talebi için HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar konuştu. Sancar, şunları söyledi: "Deniz Poyraz arkadaşımızın katledilmesine ilişkin görülen bu davaya katılma talebimiz vardır. Çünkü bu acı öncelikle bizim acımızdır öfke bizim öfkemizdir bu dava bizim davamızdır. Partimiz HDP sanık katilin uzun süreye yayılan bir plan doğrultusunda tasarlayarak, canavarca hisle İzmir il binamızda canımız Deniz'imizi katletmesinden doğrudan zarar görmüştür. Katılma talebimizin olması doğaldır. Aslında bu saldırının sadece belli bir şahsı hedef almadığını katil sanığın soruşturma aşamasındaki şu beyanları ortaya koymaktadır. Şöyle diyor; 'İzmir HDP il binasını hedef belirledim. HDP binalarına saldırı yazarak yaptığım araştırmada kimsenin ölmediği sadece camların kırıldığı kendilerini mağdur göstermek için sahte saldırı olduğunu düşündüğümden gerçek bir mağduriyet yaşamalarını istedim. İçeriden daha yetkili birinin çıkması ve ona da işkence yaparak öldürme isteği vardı. Ama dairede kimseyi bulamadım. Herhangi amacım içeri girdiğimde karşıma çıkacak kim varsa herkesi öldürmek ve kan kusturmaktı' böylece esas olarak HDP'yi hedef aldığını bizzat kendisi ifade ediyor. Yalnız burada katılma talebimizin soruşturma savcısı tarafından sınırlandırılmış oluşunu kabul etmiyoruz.
'MADDİ HAKİKAT İÇİN KATILMA TALEBİMİZ VAR'
Soruşturma savcısı talebimizi iş yeri dokunulmazlığı ve mala zarar verme gerekçeleri ile sınırlandırmaya çalışıyor oysa bizim zarar gördüğümüz alan çok daha fazladır. Sulh ceza kanununun 82'nci maddesinde katılma talebimizin dikkate alınmasını istiyoruz. Bunun dışında Türk Ceza Kanunu (TCK) 114. maddesine göre 'siyasi faaliyetleri engelleme' 115. maddesi 'inanç düşünce kanaat hürriyetini kullanmanın engellenmesi' suçu nedeniyle katılma talebimizin kabul edilmesi gerekir. Esasen ceza yargılaması hukuku dersleri bu hukukun amacının ve hedefinin maddi hakikati ortaya çıkarmak olduğunu söyler. Olay hakikati gerçeği ortaya çıkarmak için yeterli değildir. Maddi hakikati ortaya çıkarmadığınız takdirde adaleti sağlayamazsınız yine ceza yargılamasının hedeflerinin başında toplumsal barışı sağlamak; acıları sarmaktır. Suçların gerektiği gibi tüm yönleriyle bozulan düzen, tahrip edilen toplumsal barış ancak adaletle gerçekleşir adalet de hakikatle ortaya konur. Barışa dönük bir saldırı söz konusudur. Sizlerin de burada maddi hakikati araştırmak gibi ciddi bir sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sorumluluk sadece davayı izleyenlere karşı değil tüm dünyaya kamuoyuna ve gelecek nesillere karşıdır. Maddi hakikati ortaya çıkarmak için müdahil olma talebimiz vardır.
'GÜVEN DUYMAMIZ BEKLENEMEZ'
Bu saldırı yıllardır süren planlı saldırıların devamıdır. Milyonlarca seçmeni hedef alan sistemli saldırıların devamıdır. siyasi iktidarın bizi hedef göstermesi nefret dilini yaygınlaştırması önemli bir faktördür. Partimize dönük her türlü saldırıda kolluk güçleri ve savcılık makamlarının tutumları da saldırganları korumaktadır. Kolluk güçlerine ve savcılığa güven duymamız beklenemez. Bu güvenin olmamasını telafi edecek şey bizlerin davayı her aşamada takip etmesidir. Siyasi iktidara karşı mücadelemizi demokratik siyaset mecrasında sürdüreceğiz. Siyaseten takip etme görevimizi her alanda yürüteceğiz ama mahkemede duruşmada müdahil olarak bulunma hakkımız var. müdahil olmak bizim bu ülkeye karşı sorumluluğumuzdur.
'HAKİKATİN ORTAYA ÇIKARILMASINA KATKI DA BULUNMAK İSTİYORUZ'
Bu soruşturmada da bu katliamda da başından beri kolluk güçleri ve savcılık maddi hakikatin ortaya çıkması için değil, tersine saiklerin ilişkilerin gizlenmesi için çaba harcamıştır. Sanık katilin bağlantılarını araştırmak için gözaltı süresinin kanunda tanınan imkanlar dahilinde kullanılmadığını biliyoruz. HTS kayıtları incelenmemiştir, telefon görüşmeleri araştırılmamıştır sadece katliamın işlenmesine giden süreçte son günlerde emniyet mensuplarıyla yaptığı onlarca telefon görüşmesi dikkate alınmamış, araştırılmamış, soruşturma yürütülmemiştir. Savcılığın ve kolluk güçlerinin baştan beri amacı katliamı münferit bir olay olarak göstermek çabasıdır. Bu cinayetin münferit bir şekilde işlemeyeceğini Türkiye'de yaşadığımız tecrübeler gözler önüne seriyor. Bizim amacımız adalet ayrımsız gerçekleştirecek bir düzenin kurulmasıdır. Adaleti herkes için istiyoruz; çünkü adalet olmadan barış olmaz. Eğer bu konuda hakikati ortaya çıkaramazsak, adaleti tesis edemeyiz. Ülkenin geleceğine etki eden böyle bir planlı cinayette hakikatin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunmak istiyoruz. mahkeme heyetinin önyargısız olarak bu araştırmayı yürüteceğine olan inancımızı korumak istiyoruz. Ülkenin genel kamuoyundaki havanın mahkeme heyetine etki edeceğini dünya deneyimlerinden biliyoruz şahsınıza dönük itham olarak kabul etmeyin bunu devleti yönetenlerin en tepesinden, en yetkili kişiler yargıyı yönlendirmek baskı altına almak için her türlü yolu kullanıyorlar. Bizler de sizlerin vicdanla hareket ederek, hukuka bağlı kalabilmesi için elimizden gelen her türlü çabayı harcayacağız. Katılma talebimizin kabul edilmesini istiyoruz."
ESP: SAVCILIK KATLİAMI BASİT BİR ÖLDÜRME VAKASIYMIŞ GİBİ LANSE EDİYOR
Ezilenlerin Sosyalist Partisi adına avukat Doğukan Taştan, şu ifadeleri kullandı: "Savcılık bu katliamı basit bir öldürme vakasıymış gibi lanse ediyor. Eğer maddi gerçekliği tespit edeceksek azmettirenlerin, katliamın arkasında kimin olduğunun tespiti sizden beklenmektedir. Yargılamanın basit bir noktaya getirilmesine engel olmak için 'katılan kurumlar' yargılama içinde var. Biz ESP olarak HDP bileşeniyiz bu katliam da örgütlenme hakkına bir darbedir. Biz bu durumun doğrudan mağduru olduğumuz için katılma talebimizin kabulünü istiyoruz."
ÇOK SAYIDA KURUMDAN KATILMA TALEBİ
Müdahillik talebi ile ilgili söz alan İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı Av. Özlem Yılmaz, devletin yaşam hakkını ihlal etmemekle birlikte yaşam hakkını korumakla da yükümlü olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Biz hem yaşam hakkı hem örgütlenme özgürlüğünün etkin soruşturulması için bu davada yer alıyoruz" dedi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) adına Müdahillik talebi veren Avukat Erdoğan Akdoğdu, Türkiye'de binlerce cinayet işlendiğine işaret etti. Akdoğdu, kadınların, gençlerin, işçilerin ve LGBTİ+'ların katledildiğini ifade etti. Akdoğdu, "Deniz Poyraz'ın katledilmesi sanki iki kişi arasındaki bir vaka gibiymiş gibi davranılıyor. Ancak Deniz, Kürt ve kadın kimliği sebebiyle ırkçı, faşist tarafından katledildi" dedi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, "Tesadüfen orada değildik. Bizde orada olabilirdik. Şans eseri orada olmadık. Deniz Poyraz şahsında tüm emek güçleri, sosyalistler hedef alındı. Davanın hem takipçisiyiz hem de müdahil talebinde bulunuyoruz" diye konuştu.
Rosa Kadın Derneği'nden Berfin Polat Atu, "Kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele eden bir derneğiz. Kadına yönelik şiddete ilişkin katılma taleplerimiz kabul edilmiyor bu da bu katliamların devamını sağlıyor. Bu yüzden katılma talebimiz var"dedi.
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, "Orada olsaydık biz burada olamayacak. Onun için bu davaya kişisel ve kurumsal olarak katılmak istiyoruz" dedi.
Genç LGBTİ+ Derneği adına Mahmut Serkan, "Biz nefret suçları üzerine çalışan bir derneğiz. Üyelerimiz bu suçla çok fazla karşı karşıya kalıyor. HDP'nin ve Deniz Poyraz'ın acısını en iyi biz biliriz bu nedenle davaya katılmak istiyoruz" diye belirtti.
Devrimci İşçi Partisi (DİP) adına Avukat Şiyar Rişvanoğlu, "İşçi ve emekçi sınıfını temsil ettiğimiz için katılma talebimiz var. Bazı memurların silahları var ve silahların gölgesi altında konuşmak istemiyoruz. Her vicdan sahibi insan bu davanın doğal müdahilidir. Bu bir halkın soykırımının yargılamasıdır. Aylardır yapılan bir katliam hazırlığı var, bu soykırım içindir" ifadelerini kullandı.
DBP adına avukat Cemile Turhalı Balsak, "Deniz Poyraz kadın olmasaydı, Kürt olmasaydı, HDP'li olmamış olsaydı, il binasında bulunmamış olsaydı bugün öldürülmeyecekti. Deniz Poyraz'a yönelik bu suçun hangi suça karşılık geldiği TCK'da düzenlenmiştir. Soykırım suçu olduğunu meslektaşımız Şiyar Rişvanoğlu söylese de asıl bir önemli karşılığı daha var. TCK'nin 77'inci madde özel bir yüküm tertip etmiştir. Siyasal, felsefi, ırkına yönelik toplumun bir kesime yapıldıysa insanlığa karşı suç işlenmiştir. Saldırıya esas olan kolektif kimlik olduğu, siyasal görüş olduğu suç tanımı ifade edilirken, insanlığa karşı suç üzerinden muhakeme edilmelidir" diye belirtti.
Demokrasi İçin Hukukçular adına Avukat Zöhre Dalkıran, "Farklı kimliklerden halkların eşit koşullarda yaşama hakkını savunmak, demokratik hakların savunulması katılma talebimizin çerçevesini oluşturuyor. Tüm insanlığa karşı işlenmiş bu suçun adil ve etkili biçimde cezalandırılması için katılmayı talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.
İHD Genel Merkezi Ali Aydın da hak ihlallerine karşı mücadele ettiklerini belirtti. Hak ihlallerine uğrayan mağdurlara yönelik hukuki destek sunma görevleri olduğunu kaydeden Aydın, İHD'nin 11 temel ilkesini saydı. CMK'ya atıfta bulundu. Aydın, "Hak ihlallerine uğrayan mağdurlara hukuki destek sunma görevimiz vardır. İHD 30 yılı aşkındır faaliyet yürütüyor. İHD düşünce ve inanç özgürlüğünü dokunulmaz bir hak olarak görür. 11 insan hakları derneğinin temel ilkeleridir. Eğer bir mahalle kavgasında insan öldürülseydi kişi zarar görürdü ama bu katliamı gerçekleştiren kişi Deniz Poyraz'la kişisel bir husumeti olduğu için değil HDP içinde bulunduğu için öldürmüştür. Yaşam hakkı, düşünce ve vicdan özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü ihlal eden bir suçtur. Bu suç insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmelidir" dedi.
(Etha)