Uluslararası kargo şirketi DHL Express’te sendikaya üye olan işçilerden 9’unun işine çeşitli gerekçelerle son verildi. İşçiler, şirketin kapısının önünde 136 gündür direniş çadırında bekliyor.
Uluslararası kargo şirketi DHL Express’te TÜMTİS (Tüm Taşıma İşçileri Sendikası)’te örgütlenen işçilerden 9’unun işine çeşitli gerekçelerle son verildi. Bu işçiler arasında 14 yıl çalışan da var 5 yıl çalışan da. İşçiler, işlerine son verildiği günden bu yana şirketin kapısının önünde 136 gündür direniş çadırında bekliyor. “Ne olursa olsun işimize geri döneceğiz” diyen işçiler, muhalefet partilerine de çağrıda bulunuyor: “Birçok belge ortaya atılıyor, hiçbir şey değişmiyor. Gelip direniş çadırını görsünler.”
‘BİZİM İÇİN HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMİYOR…’
DHL Express işçilerinin, işlerine geri dönebilmek için başlattıkları eylem 136’ncı gününü geride bıraktı. TÜMTİS Örgütlenme Sekreteri Murat Küçükşahin, “Bizim yaşantımızla yukarıdakilerin yaşantısı bir değil. Gelip bu direniş çadırlarını görsünler. Siyasette belgeler ortaya atılıyor, o oluyor bu oluyor. Bizim için hiçbir şey değişmiyor” diyor ve ekliyor, “Burada işçilerin geleceği, işverenin iki dudağı arasından çıkan sözlere bakıyordu. İçeride örgütlenmeyi sağladıktan sonra arkadaşlarımıza baskı uygulandı. İçerideki birçok arkadaşımızı işten çıkartmayı düşünüyorlardı ama burada direniş çadırımızı kurduktan sonra bunun önüne geçmiş olduk. Atılan işçi arkadaşlarımız işe alınana ve toplu sözleşme imzalanıncaya kadar burada olmaya devam edeceğiz. Sendikal hareketlenmeyi lağvetmeye çalışıyorlar ama burada sert kayaya çarptılar. Bir de bu işin siyasi boyutundan bahsetmek istiyorum.
Başbakan, ‘Örgütlenmekten korkmayın’, Cumhurbaşkanı, ‘İki sendikaya birden üye olabilirsiniz’ demişti. İyi de yandaş sendikaya mı üye olacağız? Biz elimizden geleni yapacağız. Ama asıl iş bu ülkenin muhalefet partilerine düşüyor. Evet biz sokaktayız, örgütleniyoruz ama 136 gündür buraya güçlü bir şekilde ne ana muhalefet partisi ne de diğer muhalefet partilerinden hiçbiri gelip işçilere destek vermedi. İşçilerin sorunlarını gündemlerine almalarını istiyoruz.”
‘ANAYASAL HAKKIMIZI KULLANDIĞIMIZ İÇİN ATILDIK’
14 yıl burada çalışan ve işine son verilen işçilerden biri de Ulaş Kart. Kart’ın işine son verilmesinin sebebi, yeterlilik gösterememesi. Kart ise işten atılmasının asıl sebebini sendikalı olduğundan kaynaklandığını belirtiyor: “Aslında işveren bizi örgütlenmede ele başı olarak gördü. Asıl amaç buradaki örgütlülüğü dağıtmaktı. Amacımız işverenin sendikayla toplu sözleşmeyi başlatması, hak kayıplarını önlemek, sorunların çözüme kavuşturması ve bizlerin tekrar işimizin başına dönmesi.
Bu talepler gayet insancıl talepler. 136 gündür buradaki direnişimiz sürüyor. Bizler burada çadır kurduktan sonra çalışan arkadaşlarımızın hiçbirinin işine son verilmedi. Buradaki direnişimiz içeride çalışan arkadaşlarımızı da koruyor. Burada durmamız hem bizim için hem de içeride çalışan arkadaşlarımız için bir güvence. Sendikalı olmak anayasanın yurttaşlarına verdiği bir hak. Biz bunu kullandığımız için işten atıldık. Bu olayın sonucunda haklı olduğumuz ortaya çıkacak. O gün gelene kadar direneceğiz. Hiçbir yere gitmeye niyetimiz yok.”
‘BU ÇOK AMATÖRCE BİR TAVIR’
13 yıl çalıştıktan sonra işine son verilen Ferhat Sönmez de işten atılma kararının sendikaya üye olmasında ne kadar haklı olduğunu gösterdiğini belirtiyor.
“Burada çalışırken uzun vadeli hiçbir şeyi düşünemiyordum” diyen Sönmez şöyle devam ediyor: “Çünkü her an kapının dışına atılabiliyoruz. Bizler burada iş güvencesi istiyoruz. İşten çıkarıldıktan sonra kötü bir dönem yaşadım. Önce kendimle baş başa kaldım daha sonra her sabah işe gittiğimi düşündüm. Yıllardan beri edindiğimiz alışkanlıklar bir an yok olup gitti. Fakat sendikamız bu konuda elinden geleni yaptı. Biz de karar alarak burada direnmeye başladık. Uluslararası sendikalar da bizlere destek verdi. Bu bizi güçlü kılıyor.
Buraya geldiğimizde yöneticilerle de göz göze geliyoruz. Bu ana kadar bir selam bile vermediler. Varsın selam vermesinler. Ama empati kurduğumda en azından karşıma alır konuşurum. Bizimle bütün ilişkileri kesmeyi tercih ettiler. Bu çok amatörce bir tavır. Fakat ne olursa olsun kazanacağız.”
‘HER GÜN İŞE GELİR GİBİ…’
İşten atılan diğer isimler ise, Sinan Tursun, Gökhan Çayak, Selçuk Durmaz. Çayak, Tursun ve Durmaz da her sabah işe gelir gibi çadıra geldiklerini ve mesai bitiminde evlerine döndüklerine söylüyor. 6 yıl çalıştıktan sonra işine son verilen Sinan Tursun şunları anlatıyor: “İşten atıldıktan sonra direnişe karar verdik. Çevremdeki birçok kişi bana bu işlerin boş olduğunu söyledi. Bu söylentilere kulak asmadım çünkü onlar bu durumu yaşamamıştır diye düşünüyorum. Direnişimiz burada devam edecek.
Ben buraya geldiğimde hayatımda ilk defa böyle bir şey yaptım. Çadırımızı burada kurduktan sonra polisler bizim burada kalmamamız gerektiğini söyledi. Ama biz direndik 136 gündür buradayız. Arkadaşlarımızla kitap okuyoruz, satranç oynuyoruz. Burada olmaya devam edeceğiz. Ama sivil toplum kurumlarından ve siyasi parti temsilcilerinden bize daha fazla destek vermelerini istiyoruz.”
Yaklaşık 5 yıl çalıştıktan sonra işine son verilen Gökhan Çayak; “Sendikalı olduktan hemen sonra işverenler biz buna saygılıyız dedi. Ama ben buna inanmamıştım. Sonunda da zaten işten attılar. Kış mevsimi geldi bu durum bizim buradaki direnişimizi engelleyemeyecek. Biraz daha kalın giyinip buradaki direnişimize devam edeceğiz. İyi ki buradayız. En azından torunumuza anlatacağımız bir hikayemiz oldu.” diyor.
13 yıl burada çalıştıktan sonra işine son verilen Selçuk Durmaz ise son olarak şöyle konuşuyor: “Sendikalı olduktan sonra işverenler tarafından birçok şeye maruz kaldık. 13 yıl boyunca çalıştım. 13 yılda hiçbir bahane yokken aniden bir bahaneyle işime son verildi. Burada yaşadığımız bütün süreçlere ailem de şahit oldu. Eşim ve ailem de bana destek veriyor. Çünkü ortada bir haksızlık var ve bunu herkes görüyor. Bizler burada kazanacağımıza inanıyoruz. Yarın işe alındığımda da herkesin eşit şartlarda çalışmasını istiyorum. Açık ve şeffaf bir yönetimle işe devam etmek istiyoruz.”(Kaynak: Duvar Gazetesi)