NECDET ÖZSAYGIN

Açıklamada şöyle denildi;

20 Temmuz 2016 tarihinde OHAL ilan edilmesi ile birlikte hukuksuzluğun ,adaletsizliğin,emeği hedef alan saldırıların merkez üssü haline getirilen bir ülkede hayatta kalma mücadelesi veriyoruz.AKP ve MHP iktidar ortakları olarak parlamentoyu işlevsiz hale getirip anayasayı askıya aldı.Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerini yerle bir ettiler.Sonuçları şaibeli bir referandumla anayasasızlığı ülkenin rejimi haline getirdiler.Bu keyfi yönetim sistemi altında idarede kanunilik ilkesi ayaklar altına alındı.Yurttaşlar hak ve özgürlüklerden faydalanma konusunda farklı ölçütlere tabi tutuldu.Hükümete yakınsanız her şey serbest muhalifseniz en temel yurttaş hakkını kullanmanız suç sayıldı.En son Kayyum darbesiyle Diyarbakır,Van ve Mardin’li yurttaşlarımızın seçme ve seçilme hakları da ellerinden alınmış oldu.Bu çarpık siyasal sistemin sonuçlarını sadece sıradan vatandaşlarla dolup taşan adliye koridorlarında değil,fiyatların yükselmesinin bir türlü durdurulamadığı çarşı da pazarda görüyoruz.Bu çarpık rejim Türkiye’yi boğuyor,çürütüyor.Bu düzen değişmelidir.

Türkiye’de kamu hizmeti on altı yıllık AKP hükümetleri yönetiminde partizanlaştı ve niteliksizleşti. Yandaşlık işe alınmanın ve görevde yükselmenin temel kıstası haline getirildi.Kamu çalışanları esnek çalışmaya mahkum edildi.Fakat buraya dek saydığımız fenalıklarınhiç biri OHAL düzeniyle başlayan KHK terörüyle karşılaştırılamaz.Gece yarıları çıkardıkları KHK’Ler ile 4510’u KESK ‘e  üye  yüz kırk bine yakın kamu emekçisini hiçbir soruşturma ve mahkeme süreci olmadan sorgusuz,sualsiz işinden ekmeğinden ettiler.Hukukun en temel normlarını tepe taklak edip masumiyet karinesini yok saydılar.Kamu emekçileri arasında muhbirliği normalleştirdiler ve teşvik ettiler.Neyle suçlandığını dahi bilmeyen yüz kırk bin kamu emekçisini bir yıl sonra kurdukları OHAL işlemleri inceleme komisyonuna  havale edip git suçsuzluğunu ispatla dediler.Bu komisyon iki yıldır özellikle KESK’li kamu emekçilerinin dosyalarını sümen altı ediyor.Süreci  uzatarak mücadele arkadaşlarımıza reva görülen hukuksuzluğu derinleştiriyor.Bu durumun yarattığı insani dram kimi mağdurları intihara dahi sürüklemiştir.Kimi arkadaşlarımızı geçinmek için girmek zorunda kaldıkları güvenliksiz işlerde iş cinayetlerine kurban verdik.OHAL komisyonu KHK hukuksuzluğunu gideremez.Tam tersine sorunu derinleştirmektedir.KESK’lilere yönelik hukuksuz uygulamalar da sürmektedir.Daha bu hafta Eğitim Sen 5 nolu şube yöneticisi Rahmetullah Öral arkadaşımız sosyal medya paylaşımları yüzünden gözaltına alınıp bırakılmış daha sonra ise,açığa alınmıştır.Yetkililer mesnetsiz iddialarla kamu emekçilerini hala iş yerlerinden ayırmaktadır.Buna bir son verilmelidir.Rahmetullah Öral yalnız değildir.

Bizler umutsuz değiliz.31 Mart’a giden süreç, sarayın sonucunu beğenmediği seçimi iptal etmesi ve 23 Haziran artık halkımız da dünyada demokratik bir ülkede eşi benzeri olmayan bu ucube rejimden illallah dediğini bıktığını değişim istediğini ortaya koydu. Bu seçim sonuçları hukuk düzeninde de Barış Akademisyenlerine yönelik Anayasa Mahkemesi kararı gibi evrensel hukuk normlarına uygun kararların verilmesini tetikledi.Yargıtay da örneğin Cumhuriyet gazetesi davasında geçenlerde kısmen olumlu sayılabilecek bir karar verdi ve basına yönelik ağır saldırıda bir mola verilmiş oldu.Bu kararlar ülkemizi karanlığa sürükleyen gidişatta küçükde olsa olumlu işaretlerdir.

Bu sonuçların ortaya çıkmasında OHAL’in en karanlık günlerinde sokakları bırakmayan, direnmekten,mücadele etmekten vazgeçmeyen,bunun için bedel ödeyen KHK’lı arkadaşlarımızın kuşkusuz payı vardır.Onların mücadelesi halkımıza çaresiz olunmadığını göstermiştir.Bu gün sevinerek görüyoruz ki KESK dışında da KHK’lılar seslerini çıkartabiliyor.Sorunlarını kısmende olsa kamuoyuna aktarabiliyor.Tabi muhalefeti eleştirmenin serbest iktidarı eleştirmenin bedel ödemeyi gerektirdiği bu antidemokratik düzende ortaya konan mücadele hep eksik kalmaktadır.KESK bu noktadaki sorumluluğunun bilinciyle KHK hukuksuzluğuna karşı mücadelesini tüm arkadaşlarımız işlerine dönene kadar sürdürecektir.

Kendilerine karşı yükselen birleşik muhalefetin yandaşlarına tatlı halkımıza acı bu hukuksuzluk düzeninde kolayca yenebileceğini gören iktidar paniğe kapılarak gidişatı tersine çevirmek amacıyla bildiği tek numarayı tekrar yürürlüğe sokup şovenizmi körüklemeye çalışmaktadır. Böylece karşısında ki birleşik muhalefeti dağıtabileceğini düşünen AKP-MHP ittifakı kayyım atamalarına başvurmuştır. Bu hamlenin de esas amacının kamuoyunda anlaşılması için üzerimize düşeni yaptık, yapacağız.Benzer siyasal hamlelerle halkımızın yanıltılmasına izin vermeyeceğiz.

Son aylarda iktisadi krizin etkileri daha çok hissediliyor. Mahalli idareler seçiminin kazanılması için yapılan israf ve yandaş enerji ve inşaat şirketlerine akıtılan paralar bütçeyi o kadar zorlamış olmalı ki hükümet bu yaz kamu emekçilerine kamu emeklilerine ve kamu işçilerine zam bile denemeyecek oranlarda komik ücret artışları dayattı. KHK terörü ve kayyum gibi davranan yandaş sendikalar işçinin emekçinin mücadele azmini örselemiştir. Fakat özel sektörde de metal işkolu gibi önemli alanlarda toplu görüşme süreçleri başlamıştır.KESK krizin faturasının emekçilere kesilmesine karşı birleşik mücadeleyi örgütlemeyi önüne koymuştur.Tek adam rejiminin yandaşa han,hamam emekçiye yoksulluk sefalet demek olduğunun bilinciyle mücadeleyi yükselteceğiz.

Bizler biliyoruz ki burada saydığımız tüm sorunlar ‘’içine girdiğimiz tek adam’’rejiminin doğal sonuçlarıdır ve ülkemiz yeniden demokratikleşmeden bu felaketlerin sonu gelmeyecektir. Bizler buradan bir kez daha haykırıyoruz.    

Emeğe, demokrasiye barışa sahip çıkacağız. KHKlarla  ihraç edilen arkadaşlarımız İşlerine geri dönene kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Kamu hizmetinin partizanlaşmasına,piyasalaşmasına,niteliksizleşmesine  izin vermeyeceğiz.İşimizi geri alacağız.Ülkemizi geri alacağız.KESK bu zorlu mücadelesinde bir adım bile geri atmayacak.

Direne, direne kazanacağız!

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!

KHK’lar gidecek biz kalacağız!