DİSK Başkanlar Kurulu bu yıl 1 Mayıs’ın ‘İş, Adalet, Özgürlük ve Demokrasi’ sloganı ve talepleriyle örgütlenmesi kararını aldı.
3 Nisan’da toplanan DİSK Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs’a ilişkin yol haritası oluşturdu. DİSK tarafından açıklanan Başkanlar Kurulu kararında bu yıl 1 Mayıs’ın ‘İş, Adalet, Özgürlük ve Demokrasi’ sloganı çerçevesinde örgütleneceği ifade edildi.
DİSK tarafından yapılan 1 Mayıs çağrısında şu görüşlere yer verildi:
Ülkemizde ekonomik kriz etkisini giderek artırmakta, işçi sınıfı açısından “Mart Şubat’tan, Şubat Ocak’tan” daha kötü hale gelmektedir. Dar tanımlı işsizlik yüzde 13.5’e ulaşmış, geniş tanımlı işsiz sayısı 7 milyonu aşmış, işsizlik her hanede etkisini hissettiren en yakıcı ve üstü örtülemez toplumsal mesele halini almıştır.
Yüzde 30’lara dayanan gıda enflasyonu, işçilerin ekmeğinin her ay daha da küçülmesine yol açmaktadır. Seçim yatırımı olmaktan öteye gidemeyen önlemlerle gıda enflasyonu bastırılamamıştır. Yıllardır ısrarla sürdürülen neoliberal yıkım politikalarıyla yok edilen tarımın, özelleştirmelerin, güvencesiz çalıştırma biçimlerinin, beton ekonomisinin, sıcak para ve borçlanma ile tüketime dayalı ekonominin sonuçları bugün işçi sınıfı açısından varlık-yokluk sorunu halini almıştır.
İşçi sınıfı başta olmak üzere nüfusun yüzde 99’u insanca bir yaşam için var oluş mücadelesi içindeyken, işsizlikle ve yoksullukla ile mücadele ederken, İşsizlik Sigortası Fonunun işverenleri ve bankaları kurtarmak için kullanılması, vergi yükünün daha da fazla işçiye, emekçiye, dar gelirliye yıkılması, milyonların emeklilik hakkının yok sayılması gibi adaletsizlikler toplumun geniş kesimlerinin gerçek “beka” sorununu daha da derinleştirmiştir.
Ülkeyi yönetenlerin tüm bu sorunları görmezden gelerek, krizi yok sayarak, halkın iş ve aş taleplerini küçümseyerek, emeklilik hakkı talep edenleri aşağılayarak, yüzde 99’un geçim sorununu dile getirmesini neredeyse “suçlu” göstererek girdikleri yerel seçimlerde aldıkları sonuçlar şaşırtıcı değildir.
İşçi sınıfının, emekçilerin, ücret gelirleriyle yaşayanların çoğunluğunu oluşturduğu bir çok büyükşehirlerde iktidarın yenilgiye uğraması ve kazandıklarında dahi ciddi anlamda oy kaybetmesi tesadüf değildir. İktidar blokunun oyları, Türkiye genelinde belediye başkanlığı için verilen oylarda 2 puan, belediye meclisi oylarında 5 puan civarındaki gerilemiştir. İktidar oylarındaki bu gerileme, ekonomik krize dair tepkilerin yanı sıra halkın demokrasiye, özgürlüğe, adalete, barışa ve kardeşliğe olan hasretinin de bir yansımasıdır. İşçilerin, emekçilerin, halkın bu uyarısını dikkate almadan atılacak her adımın daha ciddi politik sonuçları olacaktır.
Türkiye oldukça adaletsiz bir seçim süreci yaşamış, devletin tüm olanakları iktidar için seferber edilmiş, medyadan meydanlara neredeyse “tek ittifak” seçime giriyor görüntüsü yaratılmış, iktidar bloku dışındaki partilere oy vermek “beka sorunu” olarak kodlanmış ancak yine de bu öncü siyasi sonuçların ortaya çıkışı önlenememiştir.
Ekonomik krizi reddedenler yerel seçim sonuçlarını da kabul etmekte zorlanmaktadır. Krizin varlığının reddi nasıl ki krizi derinleştirmekteyse, yerel seçim sonuçlarının kabul edilmesindeki zorlanma da politik sonuçları derinleştirmektedir.
Ülkemiz hukukun üstünlüğünün rafa kaldırıldığı ve demokratik hak arama kanallarının tıkandığı bir süreci yaşamaktadır; ülkeyi yönetenler seçim kampanyaları boyunca özgürlük ve demokrasi yerine daha fazla baskının egemen olacağı bir dönemin “müjdesini” vermişlerdir. Ekonomik krizin ve siyasi iktidarın gerilemesinin bu yöntemlerle önlenmesi mümkün değildir.
Ancak mızrak çuvala sığmamaktadır: Ekonomik krizi yok sayan, ekonomik krizin faturasını işçi sınıfına ödetmeye çalışan, işçi sınıfının örgütlenme ve grev hakkını ihlal eden, halkın geniş kesimlerinin demokratik hak arama yollarını tıkayarak sadece bir avuç azınlığı kurtarmaya kurulu bir düzen kaybetmeye mahkûmdur.
Bu süreçte bir kez daha görülmüştür ki bu düzene itirazı olan, ülkenin geleceğine dair endişe duyan, işe, adalete, demokrasiye, özgürlüğe, barışa ve kardeşliği hasret milyonların en önemli ihtiyacı birliği, dayanışma ve mücadeleyi daha da yükseltmektir.
Bu tespitlerden hareketle Başkanlar Kurulumuz şu kararları almıştır.