DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkilerinin genişletilmesi ile ilgili bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Devlet Denetleme Kurulu’na sendika ve meslek örgütü yöneticilerini görevden alma yetkisi verilmesine tepkiler yükseliyor. DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “DDK’ye 12 Eylül yetkileri verildi” derken TMMOB Başkanı Emin Koramaz, “Denge, fren mekanizması tamamen kaldırıldı” diye konuştu. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman ise "OHAL gizli şekilde, örtülü şekilde devam edecek."dedi.
DİSK tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
DEVLET DENETLEME KURULU’NA 12 EYLÜL YETKİLERİ VERİLDİ
SENDİKALAR, MESLEK ÖRGÜTLERİ VE DERNEKLER CUMHURBAŞKANLIĞI VESAYETİ ALTINA ALINIYOR
15 Temmuz 2018 günü yayımlanan 5 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle (CBK) Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) demokratik hukuk devletiyle bağdaşmayacak keyfi yetkiler tanındı. DDK’ya tanınan yetkiler başkanlık rejiminin keyfiliklerinin yeni bir örneği oldu.
5 Numaralı CBK’ya göre doğrudan cumhurbaşkanına bağlı ve onun talimatıyla çalışacak olan DDK, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bunlara bağlı ve ilgili kuruluşları, meslek örgütlerini ve işçi ve işveren örgütlerini, dernekleri ve vakıfları denetleyebilecek.
Kararnameye göre DDK sendika, meslek örgütü, vakıf ve derneklerde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilecek. Kurul ayrıca cumhurbaşkanı tarafından verilecek “diğer işleri” yapmakla yükümlü olacak.
Kurul denetleyeceği kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi (gizli veya açık) hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın isteyebilecek. Denetlenen kuruluş bu bilgi ve belgeleri istenen yere getirmekle yükümlü olacak.
Kararnamenin 6. maddesi denetleme sırasında denetlemeyi yürüten DDK grup başkanına her kademe ve rütbedeki görevli için görevden uzaklaştırma tedbiri uygulayabilecek ve görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını yetkili makamlardan isteyebilecek.
Böylece DDK süper yetkilerle donatılmış olağanüstü bir idari denetim organı haline getirilmiştir. Sendikalar, meslek örgütleri, dernekler ve vakıflar adeta cumhurbaşkanlığı bürolarına dönüşebilecek, sendikaların her türlü belge ve bilgileri hiçbir sınırlama olmaksızın idari bir birim olan ve yargısal niteliği olmayan DDK tarafından denetlenecek ve sendikalar ile meslek örgütlerinin seçilmiş yöneticileri görevlerinden uzaklaştırılabilecektir.
DDK’ya sendikaları denetleme ve yöneticilerini görevden uzaklaştırma yetkisi verilmesi Anayasaya, ILO sözleşmelerine ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na aykırıdır.
Anayasa’nın 104. maddesine göre kanunların açıkça düzenlediği konularda CBK çıkarılamaz. Ayrıca Anayasanın kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda da CBK çıkarılamaz. 5 Numaralı CBK ile adeta yetki gaspı yapılmış ve TBMM’nin yetkisi cumhurbaşkanı tarafından keyfi olarak kullanılmıştır.
Anayasanın 51. maddesine göre sendika kurma hakkı ancak kanunla düzenlenebilir. Nitekim bu çerçevede sendikaların kuruluş, işleyiş ve denetimiyle ilgili olarak 6356 sayılı yasa çıkarılmıştır. 6356 sayılı yasada sendikaların hangi usul ve esaslarla denetleneceği açıkça belirtilmiştir. Sendikaların nasıl denetleneceği yasanın 29. Maddesinde açık biçimde düzenlenmiştir. Sendikaların denetimi sendikaların denetim kurulları ve yeminli mali müşavirler tarafından yapılır. Devlet Denetleme Kurulu’na yasayla verilmiş sendikal denetleme yetkisi yoktur. Yasayla açıkça düzenlemiş bir konuda yasada olmayan bir yetkiyi DDK’ya vermek yetki gaspıdır ve anayasa ihlalidir. Sendikalar 5 numaralı CBK ile düzenlenen Devlet Denetleme Kurulu’nun yetki alanından derhal çıkarılmalıdır.
DDK’ya sendikalarla ilgili verilen yetkiler Türkiye tarafından onaylanan Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunmasına İlişkin 87 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesine açıkça aykırıdır. 87 sayılı sözleşme idari makamların sendikaların işleyiş ve kararlarına müdahale etmesini açıkça sendika özgürlüğünün ihlali olarak görmektedir.
Devlet Denetleme Kuruluna verilen yetkiler 12 Eylül Anayasasının 52. maddesi ile 2821 sayılı Sendikalar Yasasının ilk dönemlerinde sendikalara yönelik ağır denetim uygulamalarını andırıyor. 1980 ve 1990’lı yıllarda sendikalar üzerindeki idari denetim tam bir keyfiliğe dönüşmüş ve siyasi baskı aracı haline gelmişti. Anayasanın sendikaların keyfi olarak denetimine olanak tanıyan 52. Maddesi ile sendikaların idari denetimine ilişkin kısıtlayıcı hükümler 1990’larda yürürlükten kaldırılmıştı. Yeni kararname ile sendikaların denetimi konusunda 12 Eylül hukukuna geri dönülmektedir.
Hatırlatmak isteriz ki, sendikalar bir devlet veya cumhurbaşkanlığı bürosu değil, uluslararası sözleşmelerle ve anayasa ile bağımsızlıkları ve özerklikleri güvence altına alınmış demokratik işçi örgütleridir.
-Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Başkanı Emin Koramaz: Bu şekilde çıkarılmış kararnamenin, özellikle OHAL döneminde son iki yılda tesis edilen baskıcı ortam düşünüldüğünde meslek kuruluşları, dernekler ve sendikalar üzerinde sürekli baskı tesis etmenin, yıldırmanın, sindirmenin bir aracı olarak kullanılmasından endişe ediyorum. Anayasa değişikliği ile yargının ve Meclis’in büyük ölçüde etkinliğini yitirmesi, güçler ayrılığı ilkesinin büyük ölçüde ortadan kaldırılması ile birlikte düşünüldüğünde rejimde denge, fren mekanizmalarının tamamen ortadan kaldırıldığını görüyoruz. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına, kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili mesleki girişimlerde ve mesleki denetimlerde bulunmak için anayasanın 135. maddesiyle yetkilendirilmişlerdir. Bu kurumların anayasal görevlerini yapamaz noktaya getirilmesi, özellikle teknik projelerde kamunun uğradığı zararların artmasına neden olacaktır.
‘Örtülü OHAL’
-Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman: 18 Temmuz akşamı OHAL kalkacak. OHAL’in kaldırılmasının ardından OHAL uygulaması belirsiz yetkilendirme ile DDK eliyle sürdürülecek. ‘OHAL kaldırılıyor’ deniliyor ama OHAL anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olmasına karşın DDK ile devam edecek. Buna karşı bir itiraz mercii de yok. Dolayısıyla OHAL gizli şekilde, örtülü şekilde devam edecek. Bunların da özelikle demokratik muhalet hakkını kullanan demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri üzerinde baskı aracı olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz.