Diyarbakır Cezaevinin insan hakları müzesi olması için yapılan imza kampanyasında toplanan 100 bin imza Meclisteki partilere ulaştırıldı. Kurumlar 100 bin imzayı yüz binlere çıkarmak için çağrı yaptı.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu ve 78'liler Girişimi’nin Diyarbakır Cezaevinin insan hakları müzesi olması için başlattığı imza kampanyas ile topladığı 100 bin imzayı Meclisteki partilede ulaştırdı. Kurumlar imza kampanyasına katılım çağrısı yaparak; “önce toplanan yüz bin imzayı, yüz binlere hatta milyonlara çıkarmak için destek bekliyoruz” dedi.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu’nun beş yıl süren çalışmaları ve 1980-84 döneminde Diyarbakır Cezaevinde yatmış olanların tanıklıkları, bu cezaevinin çok özel bir rejime tabi, bir tür toplama ve eziyet kampı olarak işlev gördüğünü hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gösterdiği belirtilen açıklamada; Sonuç olarak, bu cezaevinde yatan binlerce ve büyük çoğunluğu Kürt olan insan, bedensel ve ruhsal olarak örselenmiş, onlarcası katledilmiş, yüzlercesi sakat bırakılmıştır” denildi.
17 Nisan 2013 Çarşamba günü, bir aşamasını sonuçlandırılan imza kampanyasında toplanan 100 bin imzanın, TBMM Dilekçe Komisyonuna ve onun aracılığıyla, Cumhurbaşkanlığı’na Başbakanlığa, TBMM Başkanlığına ve siyasi partilerin Grup başkanvekillerine sunulduğu belirtilerek şöyle denildi; “Talebimiz, Diyarbakır Cezaevi’nin yapı olarak aynen korunarak, yaşanmışlıkları sergileyen, mağdurları onurlandıran, toplumu eğiten, dolayısıyla toplumsal hafızanın olumlu ve yapıcı bir yönden yeniden kurulmasına katkıda bulunan, barış ve kardeşlik sembolü bir İnsan Hakları Müzesi’ne dönüştürülmesidir.
Açıklamada son olarak şöyle denildi; “Bu amaçla, daha önce toplanan yüz bin imzayı, yüz binlere hatta milyonlara çıkarmak için insan haklarından yana olan herkesi bu kampanyayı imza vererek desteklemeye davet ediyoruz”
İmza Kampanyası metni şöyle;
“BİR DAHA ASLA! DİYEBİLMEK İÇİN”
Toplum ve ülke hakikatlerimizle yüzleşme bakımından Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nin özel ve kritik bir anlam bütünlüğü, bir önemi vardır.
"Bir daha asla!" diyebilmek için kötülüğün sembolü haline gelmiş olan bu tip ve benzeri mekanları koruyarak, iyiliğin sembolü haline dönüştürebilmeliyiz.
Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevini yıkmak, hatta okula, kültür evine dönüştürmek "oldu, bitti, unutalım gitsin" demekle yaşananlar unutulmuyor.
Bilinmelidir ki, bu cezaevi bir halkın tarihi, bir döneminin hafızasıdır!
Toplumsal tarihte ve halkın belleğinde unutulmayacak derin izler bırakmıştır bu cezaevi!
Böylesi bir unutma tutumu halkı hafızasızlığa mahkûm etmekten başka, mağdurlar ve yakınları açısından kabul edilemez bir toplumsal hadsizlik, bir saygısızlık oluyor.
12 Eylül darbesinin ardından, 1980- 84 yılları arasında Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde ise buna ek olarak, özel bir politikayla insanların etnik/ulusal kimliklerini ve dillerini aşağılama ve yok etme hedeflendi, baskı ve işkencenin keyfiyet derecesi katmerli bir şekilde arttırıldı.
Böylece Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde büyük çoğunluğu Kürt olan binlerce insan bedensel ve ruhsal olarak örselendi, onlarcası katledildi, yüzlercesi sakat bırakıldı.
Bu cezaevinde yaşananlar, bu cezaevinde yatan Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve diğer halk toplulukların toplumsal hafızasında yoğun acı yüklü sembolik bir yer edindi ve maruz kalınan haksızlığa, adaletsizliğe ve direniş ruhuna işaret eder oldu.
https://www.change.org/p/