Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin, her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 603’üncü haftası ise yayınlanan video ile gerçekleştirildi.
TÜRKER DEMİRCİ
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin, her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 603’üncü haftası ise yayınlanan video ile gerçekleştirildi. Videoda İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Gurbet Yavuz, 12 Nisan 1981’de İstanbul’da gözaltında zorla kaybettirilen Nurettin Yedigöl’ün kayıp hikayesini anlattı.
Erzincanlı 27 yaşındaki Nurettin Yedigöl, 12 Nisan 1981’de İdealtepe’de yapılan bir ev baskınında gözaltına alındığını hatırlatan Yavuz, kayıp hikayesini şöyle anlattı: “Gözaltı süresi içerisinde ağır işkencelere maruz kalır. Yedigöl, gözaltında sorgudayken arkadaşları tarafından görülür. Arkadaşlarının anlatımlarına göre Yedigöl, sorguda çırılçıplaktı, kolları tutmuyordu, konuşamıyordu ve kanlar içindeydi. Arkadaşlarının bu son görüşü dışında, Yedigöl’ü bir daha gören olmadı. Yakınlarının Nurettin Yedigöl’ün bulunmasına yönelik yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Açılan davalardan da bir sonuç çıkmadı.”
..............
NURETTİN YEDİGÖL NASIL KAYBEDİLDİ?
12 Eylül Cuntası dönemi yoğun işkencelerin ve infazların yapıldığı, yüzbinlerce insanın hapishanelere atıldığı bir dönemin adıydı. Gözaltı süresi 90 gündü. Bu dönemin gözaltında, işkencede öldürülüp kaybedilenlerden biri de 1970’li yılların sosyalist önderlerinden Nurettin Yedigöl’dü. İşkencede öldürülüp kaybedildiği tanıkların ifadesi ile ortaya çıkmasına rağmen, bugüne kadar ne sorumluları yargılandı, ne de mezarı bulunabildi.
Bizzat dava dosyasına kaydı da geçen, aile yakınları ve tanık ifadelerine göre Nurettin Yedigöl şöyle kaybedildi…
Nurettin Yedigöl, 10 Nisan 1981'de Çağlayan'da kuzeninin düğününden çıktıktan sonra arkadaşlarının kaldığı İdealtepe'deki eve gitmek üzere düğünden tek başına ayrıldı. Gittiği evden bir gün önce de arkadaşları gözaltına alınmış, polis evde bekliyordu.
Günler sonra Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl, ağabeyinin evine gidip onu evde bulamayınca yazılı bir not bıraktı. Notu alan ev arkadaşı, Muzaffer Yedigöl'e ulaşarak Nurettin'in uzun süredir eve gelmediğini söyledi.
Haberi alan Muzaffer Yedigöl ve yengesi Şayzer Yedigöl, o dönemin sıkıyönetim koşullarında uğraşlarının sonucunda dönemin 1.Şubesi olan Gayrettepe Emniyeti' ne gitmeye başladılar. Nurettin' in orada olduğunu söyleyen polise, her hafta sonu, Nurettin’e iletilmek üzere sigara, para ve iç çamaşırı bıraktılar. Ancak ; emanetleri önce teslim alan polis, daha sonra 'Burada öyle biri yok!' diyerek hepsini geri verdi.
12 Nisan 1981'den sonra kendisinden haber alınamadı.
'ONUN ARTIK ELBİSEYE İHTİYACI YOK'
Baba İsmail Yedigöl, dönemin askeri savcısı Faik Tarımcıoğlu'na başvurdu ancak “Bizde değil.” cevabını aldı. Yurtiçi ve yurtdışına yapılan bütün başvurular sonuçsuz kaldı.
Aynı tarihlerde İstanbul Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü 1. Şube'de gözaltında tutulan çok sayıda tanık Nurettin Yedigöl’ün gözaltında gördüğü işkence ile ilgili beyanları mevcut olmasına rağmen açılan soruşturmalarda ifadeleri alınmadı.
Tanıklardan Ümit Efe Nurettin Yedigöl’ü “ayağa kalkamayacak durumda, kaburgaları kırık bir şekilde ve kafasına açılan delikten cereyan verilir halde” gördüğünü, işkence sonucu kafasında ve kasıklarında metalik çivi bulunduğunu” anlattı.
CANSIZ BEDENİ DIŞARI TALINIRKEN GÖRÜLDÜ
Nurettin Yedigöl’ün gözaltında işkence ile öldürülüp kaybedilmesinin tanıklarından biri de aynı dönem şubede gözaltında bulunan Nalan(Gürateş) Şınnak. Nalan’ın anlatımları ise şöyle: “Nurettin ile aynı dönemde şiyasi şubede bulunuyorduk.İşkence odalarının karşısında bulunan bekleme odasındaydım.Sorgu ve işkenceye alma sırasını bekliyordum. Polisler, Nurettin'i kol ve bacaklarından tutup götürken gördüm.Cansız vaziyette idi. Bacakları kaskatı kesilmişti. Ağır cüsseli olduğu için polisler taşımakta zorlanıyorlardı. Daha sonra durumu hem savcılıkta hem de mahkemede dile getirdim .”
Yine başka bir tanık, bir işkence seansından dönerken elbiselerinin sorgu odasında kaldığını ve kendisine Nurettin Yedigöl’ün elbiselerinin verildiğini, “Bunlar Nurettin’in elbiseleri, benimkileri getirin,” demesi üzerine, polisin “Artık onun elbiseye ihtiyacı yok,” yanıtıyla karşılaştığını anlattı.
Baba İsmail Yedigöl ve avukatı tüm ilgili resmi kurumlara başvurdu, Kenan Evren'e kadar ulaştı. Ama bu başvurulara her seferinde Nurettin’in hiç gözaltına alınmadığı cevabı geldi. 10 kişi Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık etti. “Şahitiz, Nurettin işkencede öldürüldü.” diye ifade verdiler ama savcılık “Böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın.” dedi.
22 İDAM VEREN MAHKEME İŞKENDE ÖLDÜRMEYE SESSİZ KALDI
Yine, İstanbul 3. Nolu askeri Mahkemesi’nde görülen MLSPB davasının Metris duruşma salonlarında görülen tüm duruşmalarında Nurettin Yedigöl ile ilgili suç duyuruları yapılmasına rağmen mahkeme kılını bile kıpırtmazken, 56 kişi için idam istedi, 22 kişi için idam verdi, 6 tanesinin idamının onaylanıp Meclise gönderildi. Bunlardan ikisinin de idamı infaz edildi.
O günden bu yana Tam 38 yılı aşkın bir amandır hukuk işletilmedi, suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı.
'SORGUDA KAFASINA ÇİVİ ÇAKILARAK ÖLDÜRÜLDÜ'
Yine, Ankara 12.Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin iddianamede, yapılan işkenceler konusunda dikkat çekici ifadeler yer aldı.19 yaşındayken cezaevinde 45 gün işkence gören Nimet Tanrıkulu, ölümüne tanık olduğu insanlar bulunduğunu, bunlardan birinin de kafasına çivi çakılarak öldürülen Nurettin Yedigöl olduğunu söyledi.Tanrıkulu, "Sonradan öğrendiğime göre cesedini yok etmişler. Bugün adı 'kayıplar listesi'nde. Sorguda kafasına çivi çakılarak öldürüldü. Meşhur 'bambulu oda' dediğimiz bir oda vardı. Orada biri çırılçıplak vaziyette oturuyordu. Kendinde değildi. Onun görüntüsü hala belleğimde capcanlı durur." diyor.
Yerel mahkemelerde tüm girişimler sonuçsuz kalırken, AYM’ye yapılan başvuru da sonuçsuz kaldı. 12 Eylül darbesinin ardından gözaltında işkenceyle öldürülen ve cenazesi kaybedilen Nurettin Yedigöl’le ilgili Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruyla ilgili karar, Resmi Gazete’nin 14 Ocak 2016 tarihli sayısında yayınlandı.
İŞKENCEDE ÖLÜMÜN ZAMANAŞIMI OLUR MU?
Mahkeme, '12 Eylül Gözaltında Kayıp' olayıyla ilgili başvurunun zamanaşımı sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Başvuruda Yedigöl’ün, Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle öldürüldüğünü, ölümden “darbenin lideri Kenan Evren ve komuta kademesi ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube Müdürü Tayyar Sever ve şubede görevli polislerin sorumlu olduğu” ifade edilmişti. Anayasa Mahkemesi ise kararında, “Yedigöl’ün gözaltına alındığını resmi makamlarca hiçbir zaman doğrulanmadığını” belirtti. Mahkemenin ret kararında ayrıca, birçok tanığın ifadesinin sunulmuş olmasına rağmen “yeni delil olmadığı” ifade edildi. Başvuru, 21 Mart 2012'de Yedigöl'ün ölümünden sorumlu olanların bulunup yargılanması amacıyla yapılan suç duyurusuna 28 Ağustos 2012'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gelen “kovuşturmaya yer yok” kararının ardından yapılmıştı.
'ÖLÜMÜZÜN NEREDE YATTIĞINI BİLMEK BİZİM HAKKIMIZ'
Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl, 1981’den beri ağabeyini aradıklarını söyleyerek, “Ölümüzün nerede yattığını bilmek bizim hakkımız.” diyor. Cumartesi Anneleri/İnsanları da her ölüm yıldönümünde yaptıkları açıklamada “12 Eylül karanlığında gözaltına alınan Nurettin Yedigöl, o dönem 1.şube olarak bilinen Gayrettepe Emniyet müdürlüğüne getirildi. Şube müdürlüğünü Tayyar Sever’in yaptığı, Mete Altan’ın başında bulunduğu işkence timi tarafından sorgulandı. Gözaltına alındığı inkar edilen Nurettin Yedigöl, İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı’nın yönetimindeki Gayrettepe 1. Şube binasında katledildi” görüşünü dile getirdi.
'81'DEN BERİ BU ACIYI YAŞIYORUZ'
Yedigöl’ün kardeşi Sevim Demir, “1981’den beri bu acıyı yaşıyoruz. Yaramız büyüyor. Çok acılar çektik. Bu yaramıza kimse çare olmadı. Abim çok ağır şartlar altında okudu. Babam elinden geldiğini yaptı. Annem o acıyla yaşıyor. Hep Nurettin’i sayıklıyor. Aydın bir ülke istedik. Kimse kimsenin hakkını yemesin istedik. Herkesin hürce yaşamasını istedik. Kimseyi öldürmedik, kimseyi kaçırmadık, hırsızlık yapmadık. Hepimiz aydınlık içinde yaşamak istedik. Gözümüz açık gideceğini biliyoruz. Hepimiz çok ağır bedeller ödedik. Abim geldi gelecek diyoruz. Rüyalarımıza giriyor. 81 yılından bu yana acıyla yaşıyoruz. Yanımızda olan herkese teşekkür ederiz” dedi.