Çocuk, git git bitmeyen, cevaplandıkça soruya dönüşen bir cümle boca ediyor: "Dedemi nereye ektiniz?"
Dünya ölünen bir yer ve öldürülen… Ötesi toprağa malum bana hiçlik… Herkes aklımızı ve kalbimizi kuşatan zamanın içinde ele geçirmek için anlamı çağırıyor.
Tabuta, konuşmalara, eşyalara anlamın sindiği bir gün…
Çocuk, görüntüleri ve anlamları yakalamak için koşuşturuyor. Kâh ninesinin eteğini tutarak, kâh ressam annesinin resimlerindeki renkleri, sırları kovalayarak olup biteni ve anlamı ele geçirmeye çalışıyor. Çocuğun derdi, ölümün sırrını ve anlamını yakalamak. Şair dedesini toprağa verenlerin peşinden heves nefes iz sürmesi bundan… Rüzgâr, şairi sevenlerin ellerinden kaçırdığı anlamları, renkleri, hatıraları çocuk yakalasın diye ona doğru sürüklüyor. Seviniyor çocuk. Anlamı yakalayan çocuk anlama yakalandığından habersiz… Yine de olup bitmeyenin sırrına, anlamını ele geçirmiş sayılmaz...
Çocuk, git git bitmeyen, cevaplandıkça soruya dönüşen bir cümle boca ediyor:
"Dedemi nereye ektiniz?"