Güncel

EGEÇEP 16. Kurultay Sonuç Bildirgesi açıklandı

Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) 16. Bileşenler Kurultayı’nın ülke ve ege için büyük önemde olan sonuç bildirgesi İzmir, Alsancak Mimarlık Merkezi’nde açıklanırken, çok sayıda köy halkına da dayanışma ödülleri verildi.

10 Nisan 2022 Saat: 06:41
EGEÇEP 16. Kurultay Sonuç Bildirgesi açıklandı
EGEÇEP 16. Kurultay Sonuç Bildirgesi açıklandı

ERKAN SOYLU

İZMİR


‘’DAHA YAŞANILASI BİR DÜNYA İÇİN GELECEK KUŞAKLARA SÖZÜMÜZ VAR’’ sloganıyla 26 - 27 Şubat 2022 tarihlerinde, pandemi koşulları nedeniyle online olarak toplanan Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) 16.  Bileşenler Kurultayı, Ege bölgesindeki bileşen örgüt temsilcileri, bireysel katılımcılar ve bileşen adayı kuruluşların katılımlarıyla gerçekleştirilmişti.

Kurultayda, öncelikli olarak içinde bulunduğumuz ekolojik yıkımın sebep ve sonuçları değerlendirilmiş, geleceğe yaşanılabilir bir dünya bırakmanın yol ve yöntemleri tartışılmış ve mücadele programı belirlenmişti. Kurultayın yaptığı değerlendirmeler ışığında oluşturduğu kurultay sonuç bildirgesi katılımcılar ve  kamuoyu ile paylaşıldı.

İzmir, Alsancak  Mimarlık Merkezi’nde açıklanan Kurultay sonuç bildirgesinde gerek ülke gerekse Eğe bölgesi için büyük önem taşıyan tesbitlere yer verildi.

Yine 16. Bileşenler Kurultayı sonuç  bildirgesi açıklama töreninde Osman Nuri Özgüven (Dikili Eski Belediye Başkanı ), Cafer Bey Köy Halkı (Salihli) Dağ Yeni Köy Halkı (Aydın) İkiz Köy Halkı( Muğla, Milas), Küçük Kale Köy Halkı (Aydın ), İzmir Şehir Plancıları Odası Şube başkanı Yusuf Ekici’ye  de Dayanışma ödülleri verildi. Etkinlik sonrası Praksis müzik grubu da müzik dinletisi gerçekleştirdi.

EGEÇEP Eş Sözcüsü Berna Babaoğlu tarafından açıklanan bildirgede şu tesbitlere yer verildi:

“Ekolojik yıkımların 2021 yılı içerisinde de katlanarak artmasına karşın, yerel mücadele dinamiklerinin de artması, yaygınlaşması ve ülke kamuoyunda geniş yer bulması, önemli bir gelişme olmuş, mücadele edenlere umut vermiştir. Bu nedenle kurultayımızda bizimle olan ve yeni katılan tüm bileşenlerimizle ortak mücadelenin önemini bir kez daha görmekteyiz.

-İklim krizinin geldiği noktada, kapitalist ülkeler ‘mış’ gibi yapmaya devam ediyor. COP 26 zirvesi gibi sözde buluşmalar, Glasgow Sözleşmesi gibi uygulanmayan sözleşmelere karşın bilim insanları, krizin; engellenmesi git gide zorlaşan bir boyuta ulaştığını bildiriyor. Hava kirliliği, artan sıcaklık, kum fırtınaları, salgın hastalıklar, kuralık ve su kıtlığı sorunu, buzulların önlenemeyen erimesi giderek yaklaştığımız felaketin birer habercisidir. Bu noktada, bulunduğumuz bölge başta olmak üzere iklim krizine karşı gerçek bir mücadele programı oluşturmak bizler açısından ertelenemez bir görevdir. Kurultayımız sonucunda oluşturacağımız çalışma gruplarının buna göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

-‘Enerji ihtiyacı var ’ bahanesi ile fosil yakıt kullanımının devam etmesi, enerji ihtiyacını karşılamak adı altında nükleer enerjinin temiz enerji olarak pazarlanması ve enerji üretim teknolojilerinin sömürge ülkelere transfer edilmesiyle yaratılan enerji sömürüsü, halkların tahammüllerinin çok ötesi boyutlara ulaşmıştır. Ülkemiz iktidarının oluşturduğu enerji politikaları da bu çerçevede değerlendirilmelidir. EPDK tarafından 32 kuruşa dağıtım şirketlerine verilen elektriğin halka en düşük 190 kuruşa satılması,  üretilen elektriğin dağıtımının da kamu eliyle ve halk yararına olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

-Ülkemiz enerji politikasının canlıya, doğaya, kamuya değil; sermayeye hizmet ediyor olması ve aynı zamanda bu politikaların bir yanının ekolojik yıkım diğer yanının ekonomik krizin yoksul halkın cebinden çıkartılması olarak değerlendirildiği görüşündeyiz. Bu nedenle, “sürdürülebilir kalkınma değil sürdürülebilir yaşam” ilkemiz doğrultusunda hareket ederek, enerji çalışma grubuz kurulmuş ve yeni dönem faaliyetlerimizden biri olarak bu çalışma grubunun kendi mücadele programını oluşturacağını bildirmekteyiz.

-2021 yazı bizlere göstermiştir ki iklim krizinin bir sonucu olarak kuralık ve su kıtlığı, acil önlem alınması gereken mücadele başlıklarından biridir. Bölgemizdeki tarımsal faaliyet ve içme sularının önemli ölçüde karşılandığı, yüzlerce endemik bitkiye ve hayvana ev sahipliği yapan Marmara Gölü kuruma tehlikesi altındadır.

-Ayrıca Selçuk’ta, Meryem Ana gibi tarihsel ve çok sayıda doğal SİT alanının SİT derecelerinin düşürülmesi ile tarihi mekanlarla doğal sulak alanlar sermayeye teslim edilmektedir. Su kıtlığına karşı, Marmara Gölü için, doğal yaşam alanları için de Selçuk gibi bölgemizdeki alanlar için mücadele programı hazırlayarak, su sorununu sürekli gündem maddesi olarak değerlendireceğiz.

-2021 yılında da devam eden Covid salgını süreci bizlere bir kez daha göstermiştir ki; bilime, akla göre değil piyasa koşullarına göre alınan önlemler, salgının gerçek veriler ile değerlendirilmemesi giderek katlanan bir tehlikeyle yaşamı karşı karşıya getirmektedir.

-AKP-MHP iktidarının yağma ve talan politikaları, 2021 yılı içerisinde de hız kesmemiş, Muğla İkizköy’den Rize İkizdere’ye Kanal İstanbul Projesinden Çeşme Yarımada Projesine kadar sermayenin iştahını kabartan mega projelere imza atmıştır. Yaz ayları boyunca memleketin her köşesinde yaşanan orman yangınlarını bile fırsata çevirerek sermayeye yeni proje alanları sunmaktadır.

-Yaz ayları boyunca, her bölgede vuku bulan orman yangınları, yaban hayatını ve doğal yaşamı ciddi bir yıkıma uğratmış, iktidarın yönetemediği yangınlar birer kriz alanına dönüşmüştür. Yangınlarla birlikte yılboyunca gözlemlenen hava kirliği, kentlerden kırsala doğru dalga dalga yayılmakta, başta yaban arıları olmak üzere tüm canlı yaşamını ciddi anlamda tehdit etmektedir Orman yangınları hava kirliliği ve avcılık, canlı yaşamı konusunda acil bir önlem planı gereksinimi doğurmaktadır.

-Ekoloji mücadelesinin katettiği diğer bir yol, şüphesiz dayandığı direnişlerle birlikte vermiş olduğu hukuki mücadeledir. Yeni yönetmelikler, ÇED muafiyet kararları, acele kamulaştırmalar ve usulsüz uygulamalar ile doğal yaşam, kültürel varlıklar, bir bir sermayenin emrine sunulmaktadır. Buna karşı yürütülen hukuki mücadele, sürecin yarattığı toplumsal hareketlilikle birlikte büyüyen bir direniş hattını ortaya çıkarmaktadır.

Bu gelişmeler karşında, yerel mücadele pratiklerinin ve ortak ekoloji mücadelesinin önemi bir kez daha görülmektedir. Ekolojik yıkıma karşı başta yaşadığımız alan olmak üzere, bölgemizde ülkemizde ekoloji mücadelesine ses olmaya devam edeceğiz. Kurultay sonucu olarak oluşturacağımız çalışma gruplarıyla, her alanı birer ekoloji direniş alanına dönüştüreceğiz. Bu amaçla yeni dönemde, başta “iklim krizi ve küresel ısınma” olmak üzere, “su kıtlığı”,  “tarım ve su havzaları” …” konularının başlıca çalışma alanları olmasına karar verilmiştir.

Merkezine doğayı, merkezine yaşamı alan birleşik bir ekoloji mücadelesi mümkündür. Gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir dünya bırakmak mümkündür. Bu yolda yürüyen ve yürüyecek olan tüm yol arkadaşlarımızla birlikte mücadelemizde kararlı olduğumuzu bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Tüm yaşam savunucularını gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmak adına ortak mücadeleye davet ediyoruz.”

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

Açıklama yok.

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız