Panelin açılışını EBTO Başkanı Hami Güçlüer yatı. Güçlüer, OHAL’in ilan edildiğinde ‘45 günde kaldırırız’ diyenlerin şimdi belki de 1 yıl yetmeyebilir diyerek ülkeyi OHAL’le yönetmenin kolaycılığı ve keyfiyetinden kolay kolay vazgeçecek gibi durmadıklarını söyledi.
Hukukun olmazsa olmaz ilkeleri olan masumiyet karinesi, orantılık, ölçülük amaçla araç arasındaki denge gibi ölçütlerin yerle bir edildiğini belirten Güçlüer, “15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Fetullahçı cemaat yapılanmasına yönelik tutuklama, gözaltı ve işten atma rüzgarı kısa bir süre sonra yön değiştirerek demokrat ve muhalif kesime doğru esmeye başlamıştır. Dahası yaşanılası bir dünya için barış isteyenler akademisyenler, gazeteciler öğretmenler derken sıra meslek örgütü yöneticilerine gelmiştir” diye konuştu.
ARİF KOŞAR: TÜRKİYE NASIL BİR REJİM YAŞIYOR?
“Kapatılmış bir televizyonun programcısı, yetkisiz bir gazeteciyim” diye sözlerine başlayan Panelist gazeteci Arif Koşar, şunları söyledi:
“Türkiye nereye gidiyor. Türkiye’de nasıl bir rejim yaşıyoruz. Türkiye’nin gidişatı karşısında ne yapmamız lazım. Nasıl bir rejim işaret ediliyor. Çok karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız. Adım adım geliyor. Bugünkü adım Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelikti. Eskisi gibi değil. 5 gün boyunca avukat görüşmesi yapmadan gözaltılar. Yani adım adım geliyorlar. Evrensel ve Birgün’e gelmeleri mümkün. Türkiye’nin temel politikalarına eleştirenlere yönelik olanlara doğru. Medyayı bugün açısından el koymalarla kayyumlar, ekonomik baskılar, siyasal baskılarla hizaya getirdiler. Bugün Türkiye’de Halk tv’yi kenara koyarsak hükümeti eleştirilecek televizyon kalmadı. 1980’lere geri döndük. Artık tek kanal sistemine döndük. 15 Temmuz darbesinin lütfunu Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı bunu iyi kullandı.”
KAMURAN KARACA: KAMU KURUMLARI TAVSİYE EDİLDİ
Panelistlerden birisi olan Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca emperyalist güçlerin, İslam ülkeleri Afganistan’a olan coğrafyada daha kolay sömürüyü hayata geçirmek için harekete geçtiğini söyledi. AKP’nin bir taraftan kapitalist ve liberal çevreleri politikaları birer birer hayata geçirmeye başladığını belirten Karaca, “ Kamu kurumları tasfiye edildi, yok pahasına sermaye çevresine devredildi. Her geçen seçim süreci sonrası yeni hedefler belirlendi.
Eğitim ve sağlıkta liberal çevresine para babalarına aktarmaya başladılar. Dinselleştirme, inanç sömürüsünü hayata geçirmeyi sürdürdüler. Ana büyük ortaklığı çıkar ortaklığının sona gelmediğini gördük. Bu ortaklık devam ediyor. 10 yıl öncesi aklımızın ucuna gelmeyecek şeylere tanıklık etti. Demokrasi adına, tezgahlar gördük. Bu tezgahların içinde AKP’nin rolü… Çok kolay anlatılacak bir tablo değil. Tablo içinde yüzbinlerce insanın yitirilmesi, çocukların denizlerde ölmesi, mülteciler, çocukların sağlık eğitim sorunları ile bu dramı gördüğümüzde bölgeye biçilen siyasal yönelik ve yaklaşım yıkım ve tahribat bıraktığını görüyoruz.
15 Temmuz darbe süreci önce mücadele eden KESK ve DİSK’e yönelik mücadeleleri yaşadık. İktidar bize karşı mücadelesi daha şiddetli bir şekilde sürdürüyor. Darbelere her zaman karşı olmuş, darbelerden ençok üyeleri mağdur olmuş Eğitim Sen ve KESK’liler olarak sorgulamaya devam edeceğiz. Kaygılarımızı dile getirmeye devam edeceğiz.
Yeni kapı ruhu gibi yaklaşımlar söylense de bu gerici yaklaşımlardan demokrasi çıkmayacağını düşünüyorduk. AKP iktidarı belki bu süreçten sora kaldığı yerden gitmez diyorduk. Değişen bir şey olmadı. Kaldığı yerden DİSK, KESK, Eğitim Sen’e yönelik saldırılarını sürdürdü” diye konuştu.
KANİ BEKO: BİZ 40 YIL BEKLEMEYELİM
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, 15 Temmuz darbe girişiminin kanlı olduğunu belirterek darbeden ençok karşı koyan darbelerden en çok mağdur olan konfederayon olarak, 1980 12 Eylül faşist cuntasının el koyduğunda da sendikacı olduğunu söyledi.
Türk İş’in 12 Eylül süreç içinde kurulan hükümete genel sekreterini bakan olarak gönderdiğini hatırlatan DİSK Genel Başkanı Kani Beko şunları söyledi:
“15 Temmuz sonrası FETÖ örgütü adı altında FEÖ araç oldu amaç ise özgürlük, demokrasi sendikal haklar, barış mücadelesi veren sendikalar siyasi partiler odalar oldu. En son Cumhuriyet Gazetesi’ne yapıldı.
Cumhuriyet’in adını koyan Atatürk’tür. Bunları bir suçu varsa bağımsız ve laik ülke istemektir.
Aslında baktığımızda 2004 yılında sokaklardaydık. Niye. Eskişehir’de yürüyüş yapmıştık. Sağlığın eğitimin özelleştirilmesini istemiyorduk. İMF ve Dünya Bankası’ndan şartlı kredi almıştı.
İkinci treni 2011-12 yıllarında kaçırdık. AKP hükümeti 6.8 milyar kredi aldı. Ulusal İstihdam strateji meclisten geçireceksiniz dediler. Bunlara karşı çıkmıştık. Şili’de 40 yıl sonra işçiler bireysel emekliliğin ne olduğunu anladılar. Biz 40 yıl beklemeyelim.
İşçi memur ve emekli arkadaşlarımızın bankalardan çekmiş olduğu ihtiyaç karşılayabilmek için 500 milyar… Bu arkadaşların 25’i icralık. Bunları işten mi atacağız. Özel istihdam büroları merkezi Hollanda da uluslararası bir şirket. İşçi kiralayan işçi satan yani ticaret yapan bir şirket.
Bu özel istihdam bürolarının açılmaması için kiralık işçi olarak bir yerden başka bir yere gönderilmemesi için büyük mücadele ettik durduramadık. CHP’li milletvekillerini aracılığı ile bir savunma hazırladık Anayasa Mahkemesine...Kiralık işçinin hiçbir hakkı olmaz…
Basın ve ifade özgürlüğü anayasa teminatı altıdadır diyor Anayasamız. Yargı kararı olmadan kapatılması yanlıştır. Fişi çekilen radyo ve televizyonlar var. Gazeteciler kadar burada çalışan 2 bine yakın işçiler de mağdur oldular.
Eğer siz sokağa televizyonlara çıkacaksanız, size karşı muhalif olacak adaylarla aynı hakka sahip olmak zorundasın. Aykırı ses olan televizyonları gazeteleri kapatıyorsun sonra ‘hodri meydan’ diyorsunuz. Bizim başkanlığa değil, işsiz kardeşlerimizin istihdam yaratmaya ihtiyacımız var.
GAYE USLUER: ÇOK ZOR GÜNLER GEÇİRİYORUZ
CHP PM üyesi Eskişehir Milletvekili Prof.Dr. Gaye Usluer panelde konuşmasını, ölüm yıldönümü olan Erdal İnönü’yü saygı sevgi ve özlemle andığını belirterek, 15 Temmuz sonrası Türkiye’de yaşananları dile getirdi. 81 ilde sıkıyönetim ilan ettiklerini belirten Usluer şunları söyledi:
“ Sivil yönetimi olduğu için ismi OHAL oldu. Daha şiddetlisini yaşıyoruz. CHP olarak mağdur komisyonu kurduk. Eğitim Komisyonu ayağındayım. Türkiye’nin bir çok yerinde ziyaretlerde yaptık, görüştük, mağduriyetlerle görüştük. Durum içler acısı. 12 Eylül ile kıyasladığımızda çok zor günlerde geçtiğini görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Alman faşizmi için önemli olan Nurnberg de idik. Müzeyi gezdik. O müzeden çıkarken faşizmi yüreğimde hissettim. Hitler faşizmini defalarca okuduk filmi izledik. Ama müzeyi gezerken yüreğim daha fazla sıkıştı. Bugünkü Türkiye’yi gördüm. Meşhur mahkemelerine geçtik. Kendi istediği biçimde insan gurubunu yaşatmak isteyen eninde sonunda yargılanan mahkemeleri izlediğim için içim rahatladı. Yani hiçbir suç cezasız kalmayacak. O duygularla ayrıldım.
4 parti başkanı ortak bildiriye imza attılar, birlikte konuştular. Bir hafta sora AKP OHAL teklifi ile geldi, MHP’nin oylarıyla kabul ettiler.
4 partinin ilk kez demokrasiyi koruma adına çok önemliydi.
Hak ihlalleri, suç tanınmadan işlemler, ihraç edilenler, tutuklu insanlar… Tutuklu aileler arasında engeller var. Avukatlar bile dosyanın tamamına ulaşamıyor. 15 günde bir telefonla görüşebiliyorlar yakınları ile…
Sizin Fettullah Hoca dediğiniz ile koalisyon ortağı idiniz. Şimdi Fetö örgütü diyorsunuz. Fettullah okulunda mezun olmuş damat bir bakanımız var. Şimdi başbakan çıkıp içimizde yok diyor. 1,5 ay demokrasi nöbeti tutmuşlardı, aslında bunlar korku nöbetleri tuttular. Bu süreç içinde yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, basını tutsak hale getirdiler.
Konuşanı ve düşünen herkesi suçlu konumuna koydular. 15 Temmuz gecesi sonra kimlerin zarar gördüğünü sonrasında kimlerin güçlendiğine baktığımızda fazla tartışmaya gerek yok.
AKP, devleti yeniden yapılandırmayı, devlet kurumlarını boşaltmaya KHK’larla yola çıktı.
İşkence iddialarına baktığımızda 12 Eylül’ü aratmadığını görüyoruz. AKP, Darbe Araştırma Komisyonu’nun başkanlığına Fettulah Gülen’in avukatını getiriyorsun.
AKP içindeki FETÖ’cü milletvekiline, bakana ve bürokrata dokunamayınca sempatizan olarak diye vatandaşlara dokunuyor.
CHP’ne yapıyor yerine ne yapmalıyız, birlikte ne yapacağız bunları konuşmalıyız. Bir çatı altında birleşme olmalı. Tek bir çatı altında birleşerek demokrasi ile çözeceğimize inanıyorum.”(Kaynak Esgazete)
Hukukun olmazsa olmaz ilkeleri olan masumiyet karinesi, orantılık, ölçülük amaçla araç arasındaki denge gibi ölçütlerin yerle bir edildiğini belirten Güçlüer, “15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Fetullahçı cemaat yapılanmasına yönelik tutuklama, gözaltı ve işten atma rüzgarı kısa bir süre sonra yön değiştirerek demokrat ve muhalif kesime doğru esmeye başlamıştır. Dahası yaşanılası bir dünya için barış isteyenler akademisyenler, gazeteciler öğretmenler derken sıra meslek örgütü yöneticilerine gelmiştir” diye konuştu.
ARİF KOŞAR: TÜRKİYE NASIL BİR REJİM YAŞIYOR?
“Kapatılmış bir televizyonun programcısı, yetkisiz bir gazeteciyim” diye sözlerine başlayan Panelist gazeteci Arif Koşar, şunları söyledi:
“Türkiye nereye gidiyor. Türkiye’de nasıl bir rejim yaşıyoruz. Türkiye’nin gidişatı karşısında ne yapmamız lazım. Nasıl bir rejim işaret ediliyor. Çok karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız. Adım adım geliyor. Bugünkü adım Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelikti. Eskisi gibi değil. 5 gün boyunca avukat görüşmesi yapmadan gözaltılar. Yani adım adım geliyorlar. Evrensel ve Birgün’e gelmeleri mümkün. Türkiye’nin temel politikalarına eleştirenlere yönelik olanlara doğru. Medyayı bugün açısından el koymalarla kayyumlar, ekonomik baskılar, siyasal baskılarla hizaya getirdiler. Bugün Türkiye’de Halk tv’yi kenara koyarsak hükümeti eleştirilecek televizyon kalmadı. 1980’lere geri döndük. Artık tek kanal sistemine döndük. 15 Temmuz darbesinin lütfunu Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı bunu iyi kullandı.”
KAMURAN KARACA: KAMU KURUMLARI TAVSİYE EDİLDİ
Panelistlerden birisi olan Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca emperyalist güçlerin, İslam ülkeleri Afganistan’a olan coğrafyada daha kolay sömürüyü hayata geçirmek için harekete geçtiğini söyledi. AKP’nin bir taraftan kapitalist ve liberal çevreleri politikaları birer birer hayata geçirmeye başladığını belirten Karaca, “ Kamu kurumları tasfiye edildi, yok pahasına sermaye çevresine devredildi. Her geçen seçim süreci sonrası yeni hedefler belirlendi.
Eğitim ve sağlıkta liberal çevresine para babalarına aktarmaya başladılar. Dinselleştirme, inanç sömürüsünü hayata geçirmeyi sürdürdüler. Ana büyük ortaklığı çıkar ortaklığının sona gelmediğini gördük. Bu ortaklık devam ediyor. 10 yıl öncesi aklımızın ucuna gelmeyecek şeylere tanıklık etti. Demokrasi adına, tezgahlar gördük. Bu tezgahların içinde AKP’nin rolü… Çok kolay anlatılacak bir tablo değil. Tablo içinde yüzbinlerce insanın yitirilmesi, çocukların denizlerde ölmesi, mülteciler, çocukların sağlık eğitim sorunları ile bu dramı gördüğümüzde bölgeye biçilen siyasal yönelik ve yaklaşım yıkım ve tahribat bıraktığını görüyoruz.
15 Temmuz darbe süreci önce mücadele eden KESK ve DİSK’e yönelik mücadeleleri yaşadık. İktidar bize karşı mücadelesi daha şiddetli bir şekilde sürdürüyor. Darbelere her zaman karşı olmuş, darbelerden ençok üyeleri mağdur olmuş Eğitim Sen ve KESK’liler olarak sorgulamaya devam edeceğiz. Kaygılarımızı dile getirmeye devam edeceğiz.
Yeni kapı ruhu gibi yaklaşımlar söylense de bu gerici yaklaşımlardan demokrasi çıkmayacağını düşünüyorduk. AKP iktidarı belki bu süreçten sora kaldığı yerden gitmez diyorduk. Değişen bir şey olmadı. Kaldığı yerden DİSK, KESK, Eğitim Sen’e yönelik saldırılarını sürdürdü” diye konuştu.
KANİ BEKO: BİZ 40 YIL BEKLEMEYELİM
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, 15 Temmuz darbe girişiminin kanlı olduğunu belirterek darbeden ençok karşı koyan darbelerden en çok mağdur olan konfederayon olarak, 1980 12 Eylül faşist cuntasının el koyduğunda da sendikacı olduğunu söyledi.
Türk İş’in 12 Eylül süreç içinde kurulan hükümete genel sekreterini bakan olarak gönderdiğini hatırlatan DİSK Genel Başkanı Kani Beko şunları söyledi:
“15 Temmuz sonrası FETÖ örgütü adı altında FEÖ araç oldu amaç ise özgürlük, demokrasi sendikal haklar, barış mücadelesi veren sendikalar siyasi partiler odalar oldu. En son Cumhuriyet Gazetesi’ne yapıldı.
Cumhuriyet’in adını koyan Atatürk’tür. Bunları bir suçu varsa bağımsız ve laik ülke istemektir.
Aslında baktığımızda 2004 yılında sokaklardaydık. Niye. Eskişehir’de yürüyüş yapmıştık. Sağlığın eğitimin özelleştirilmesini istemiyorduk. İMF ve Dünya Bankası’ndan şartlı kredi almıştı.
İkinci treni 2011-12 yıllarında kaçırdık. AKP hükümeti 6.8 milyar kredi aldı. Ulusal İstihdam strateji meclisten geçireceksiniz dediler. Bunlara karşı çıkmıştık. Şili’de 40 yıl sonra işçiler bireysel emekliliğin ne olduğunu anladılar. Biz 40 yıl beklemeyelim.
İşçi memur ve emekli arkadaşlarımızın bankalardan çekmiş olduğu ihtiyaç karşılayabilmek için 500 milyar… Bu arkadaşların 25’i icralık. Bunları işten mi atacağız. Özel istihdam büroları merkezi Hollanda da uluslararası bir şirket. İşçi kiralayan işçi satan yani ticaret yapan bir şirket.
Bu özel istihdam bürolarının açılmaması için kiralık işçi olarak bir yerden başka bir yere gönderilmemesi için büyük mücadele ettik durduramadık. CHP’li milletvekillerini aracılığı ile bir savunma hazırladık Anayasa Mahkemesine...Kiralık işçinin hiçbir hakkı olmaz…
Basın ve ifade özgürlüğü anayasa teminatı altıdadır diyor Anayasamız. Yargı kararı olmadan kapatılması yanlıştır. Fişi çekilen radyo ve televizyonlar var. Gazeteciler kadar burada çalışan 2 bine yakın işçiler de mağdur oldular.
Eğer siz sokağa televizyonlara çıkacaksanız, size karşı muhalif olacak adaylarla aynı hakka sahip olmak zorundasın. Aykırı ses olan televizyonları gazeteleri kapatıyorsun sonra ‘hodri meydan’ diyorsunuz. Bizim başkanlığa değil, işsiz kardeşlerimizin istihdam yaratmaya ihtiyacımız var.
GAYE USLUER: ÇOK ZOR GÜNLER GEÇİRİYORUZ
CHP PM üyesi Eskişehir Milletvekili Prof.Dr. Gaye Usluer panelde konuşmasını, ölüm yıldönümü olan Erdal İnönü’yü saygı sevgi ve özlemle andığını belirterek, 15 Temmuz sonrası Türkiye’de yaşananları dile getirdi. 81 ilde sıkıyönetim ilan ettiklerini belirten Usluer şunları söyledi:
“ Sivil yönetimi olduğu için ismi OHAL oldu. Daha şiddetlisini yaşıyoruz. CHP olarak mağdur komisyonu kurduk. Eğitim Komisyonu ayağındayım. Türkiye’nin bir çok yerinde ziyaretlerde yaptık, görüştük, mağduriyetlerle görüştük. Durum içler acısı. 12 Eylül ile kıyasladığımızda çok zor günlerde geçtiğini görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Alman faşizmi için önemli olan Nurnberg de idik. Müzeyi gezdik. O müzeden çıkarken faşizmi yüreğimde hissettim. Hitler faşizmini defalarca okuduk filmi izledik. Ama müzeyi gezerken yüreğim daha fazla sıkıştı. Bugünkü Türkiye’yi gördüm. Meşhur mahkemelerine geçtik. Kendi istediği biçimde insan gurubunu yaşatmak isteyen eninde sonunda yargılanan mahkemeleri izlediğim için içim rahatladı. Yani hiçbir suç cezasız kalmayacak. O duygularla ayrıldım.
4 parti başkanı ortak bildiriye imza attılar, birlikte konuştular. Bir hafta sora AKP OHAL teklifi ile geldi, MHP’nin oylarıyla kabul ettiler.
4 partinin ilk kez demokrasiyi koruma adına çok önemliydi.
Hak ihlalleri, suç tanınmadan işlemler, ihraç edilenler, tutuklu insanlar… Tutuklu aileler arasında engeller var. Avukatlar bile dosyanın tamamına ulaşamıyor. 15 günde bir telefonla görüşebiliyorlar yakınları ile…
Sizin Fettullah Hoca dediğiniz ile koalisyon ortağı idiniz. Şimdi Fetö örgütü diyorsunuz. Fettullah okulunda mezun olmuş damat bir bakanımız var. Şimdi başbakan çıkıp içimizde yok diyor. 1,5 ay demokrasi nöbeti tutmuşlardı, aslında bunlar korku nöbetleri tuttular. Bu süreç içinde yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, basını tutsak hale getirdiler.
Konuşanı ve düşünen herkesi suçlu konumuna koydular. 15 Temmuz gecesi sonra kimlerin zarar gördüğünü sonrasında kimlerin güçlendiğine baktığımızda fazla tartışmaya gerek yok.
AKP, devleti yeniden yapılandırmayı, devlet kurumlarını boşaltmaya KHK’larla yola çıktı.
İşkence iddialarına baktığımızda 12 Eylül’ü aratmadığını görüyoruz. AKP, Darbe Araştırma Komisyonu’nun başkanlığına Fettulah Gülen’in avukatını getiriyorsun.
AKP içindeki FETÖ’cü milletvekiline, bakana ve bürokrata dokunamayınca sempatizan olarak diye vatandaşlara dokunuyor.
CHP’ne yapıyor yerine ne yapmalıyız, birlikte ne yapacağız bunları konuşmalıyız. Bir çatı altında birleşme olmalı. Tek bir çatı altında birleşerek demokrasi ile çözeceğimize inanıyorum.”(Kaynak Esgazete)