“İstanbul Sözleşmesinden çekilmek, kadınların eşit ve özgür bir yaşam hakkını tanımamanın ilanından başka bir şey değildir.”
MUSTAFA BULUT
ESKİŞEHİR
Eskişehir Demokratik Kadın Platformu, Aile
Eskişehir Demokratik Kadın Platformu tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin boyutları çok artmış, biçimleri daha da vahşileşmişken, her gün kadınlar katledilirken geçtiğimiz günlerde bir gece yarısı kararnamesiyle; Türkiye’nin, kadınları koruyan yasaların da dayanağı olan İstanbul Sözleşmesinden çekildiği ilan edildi. Bir adamın tek imzasıyla ulusal, uluslararası tüm hukuk kuralları yok edilerek hem de… Hukuk ve hukuk güvenliği, meclis iradesi, çok vurguladıkları millet iradesi yok sayıldı bir çırpıda. Tek adamın gerici, ırkçı, tarikatçı güçlerin taleplerini karşılamak suretiyle kendi iktidarının bekasını sağlama çabasına peşkeş çekildi İstanbul Sözleşmesi.
Bu topraklarda en son ihtiyacımız olan şey kadınları yasal korumalardan mahrum bırakmaktır. Şiddet her yanımızı sarmışken, üstelik şiddettin boyutlarının ya da çeşitlerinin herhangi bir kaydı, incelemesi, araştırması yokken İstanbul Sözleşmesinden çekilmek, kadınların eşit ve özgür bir yaşam hakkını tanımamanın ilanından başka bir şey değildir. İstanbul Sözleşmesi önemlidir çünkü taraf devletlere kadına karşı şiddeti önleme, şiddet kurbanlarını koruma, failleri kovuşturma ve şiddeti önleyici tedbirleri alacak iyileştirmeler yapma sorumluluğunu yükler.İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta, şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunu vurgulayan ilk sözleşmedir.
DEVLETİN KADINLARI KORUMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN KAÇMASI ANLAMINA GELİR
İstanbul Sözleşmesi'nin gerekleri zaten çekilmeden önce de etkin uygulanmadığı için pek çok kadın ellerinde uzaklaştırma kararlarıyla karakol kapılarında öldürülüyordu, boşanmak istediği için katlediliyordu, suç duyurusu olmasına rağmen korunmuyordu, ölümle yaşam arasında kaldığı noktada kendini kurtarıp şiddet faili erkeği öldürdüğü için müebbet hapis cezalarıyla yargılanıyordu. İstanbul Sözleşmesi’nin “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikalarından” oluşan dört temel yaklaşımı yerine getirilmediği için kadına yönelik şiddet hızla tırmanırken böylesi bir süreçte bu sözleşmeden çekilmek, devletin kadınları koruma yükümlülüğünden kaçması anlamına gelir. Kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddeti önlemek için sorumluluk almayı reddettiği anlamına gelir.
Ancak bu kararı verenlerin atladıkları nokta şudur ki; İstanbul Sözleşmesi kimsenin iki dudağının arasında değildir. Milyonlarca kadının hayatı ve hakları tek bir adamın kararına sığamaz, milyonlarca kadının canı tek adamın bekasına kurban edilemez. Kadınlar vazgeçmedikçe, arkasından çekilmedikçe İstanbul Sözleşmesinden çıkmak o kadar da kolay olmayacaktır. Kadınların da ne vazgeçmeye ne de biat etmeye hiç de niyeti yoktur.
HAKLARIMIZI VE HAYATLARIMIZI SİZİN VİCDANINIZA TESLİM ETMEYECEĞİZ!
Bugün burada Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü önünde toplanmamızın amacı da isminde dahi “kadın” olmadığı halde kadını korumayı amaçladığını iddia eden bakanlığa “yok hükmündesiniz” demektir. Tıpkı bir gece yarısı çıkan kararnameniz gibi siz de kadınlar için yok hükmündesiniz. Kadınların ve çocukların her türlü şiddete maruz kaldığı toplum ve aile düzeninin savunuculuğuyla ne kadınları koruma iddianızı yerine getirebilirsiniz ne de kadınların nezdinde inandırıcılığınız kalır. Daha dün 12 saatte 6 kadının katledildiği haberlerini almışken bugün, İstanbul Sözleşmesi yerine daha iyisini yaparız söylemlerinize inanmıyoruz. Kazanılmış haklarımıza yapılan tüm saldırılardan siz sorumlusunuz. Bir sonraki kadın cinayetinde yine çıkıp timsah gözyaşları dökeceksiniz, kadın cinayetlerinde cezasızlığın kol gezdiği bu ülkede ağır ceza getireceğiz safsataları ile bizleri yatıştırmaya çalışacaksınız, inanmıyoruz! Sizlere güvenmiyoruz! Öldürülen her kadının en az fail kadar sorumlu bir diğer suçlusu da sizsiniz! Sizin temsilcisi olduğunuz iktidar anlayışı bugün hepimizin aklıyla dalga geçercesine, salgın koşulları sanki sadece işçiler ve emekçiler için varmışçasına lebalep kongreler gerçekleştirdiler. Ve tek adam hiç utanmadan milyonların gözlerinin içine baka baka İstanbul Sözleşmesini bir kağıt parçası olarak ima edip kadınları kağıtlarda değil vicdanlarda koruyacaklarını söyleme gafletine düştü. Ekledi bir de; zaten geniş aileden çekirdek aileye geçilmiş, evlilik yaşı yükselmiş, çocuk sayısı düşmüş… Bizler, yani İstanbul Sözleşmesinin en temel yaşam hakkımızın dayanağı olduğunu bilip asla vazgeçilemeyeceğini haykıran kadınlar, diyoruz ki; haklarımızı ve hayatlarımızı sizin vicdanınıza teslim etmeyeceğiz! Direnerek sokaklarda elde ettiğimiz hiçbir hakkımızın peşini bırakmayacağız! Ne zaman evleneceğimizi, kaç çocuk doğuracağımızı size sormayacağız!
SOKAKLARI TERK ETMEYECEĞİZ
Bir kere daha, her zaman ve her yerde yaptığımız gibi tekrar ediyoruz; iktidarın kadınlara karşı açtığı savaşta kaybeden biz kadınlar olmayacağız. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz! Haklarımızdan, hayatlarımızdan ve birbirimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Mutlaka kazanacağız. İstanbul Sözleşmesi bizimdir, biz bitti demeden bitmez! Yok hükmündeki kararnamesi sadece tek adamı bağlar. Kabul etmiyoruz!Sadece İstanbul Sözleşmesi için değil, 6284 sayılı Şiddeti Önleme Yasasının etkin uygulanması için, Nafaka Hakkı, Kürtaj Hakkı, LGBT+’ların hakları için de sokakları terk etmeyeceğiz.