Gazeteciler, avukatlar ve akademisyenler tutuklu meslektaşları için Kadıköy Altıyol’da açıklama yaptı.
Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda toplanan gazeteciler, akademisyenler ve avukatlar Kadıköy Altıyol’a yürümek istediler. Ancak güvenlik güçleri OHAL gerekçesiyle katılımcıların toplu bir şekilde sloganlarla yürümesine izin vermedi. Aralarında HDP’li vekil Filiz Kerestecioğlu, CHP’li vekiller Barış Yarkadaş, Mahmut Tanal ve EMEP GYK Üyesi Levent Tüzel’in de içinde bulunduğu kitle, dağınık ve slogansız şekilde Altıyol’a kadar yürüdüler.
Slogan atmalarına izin verilmeyen yurttaşlara Kadıköy halkı alkışlar ve ıslıklarla destek verdi. Eyleme cübbeleriyle katılan avukatlar, ellerinde tutuklu meslektaşlarının ve 2 yıl önce öldürülen Tahir Elçi’nin fotoğraflarını taşıdı. Akademisyenler, “Akademi iktidara biat etmeyecek” dövizi taşırken gazeteciler de tutuklu meslektaşlarının fotoğraflarını taşıdı.
Kadıköy Altıyol’a bir araya gelen yurttaşlar, “Özgürlük, adalet, barış, hakikat sözümüz var”, “Gazetecilere özgürlük”, “Talebimizde ısrarcıyız! Bu suça ortak olmayacağız” pankartı açarak, “Hemen şimdi adalet”, “OHAL’e karşı omuz omuza”, “Nuriye Semih yalnız değildir”, “Devrimci avukatlar onurumuzdur” sloganları attı.
Kadıköy Altıyol’da yapılan eylemle eş zamanlı olarak Brüksel, Londra ve Paris’te de eylemler yapıldı. Eylemde, 5 Aralık’ta başlayacak olan akademisyenlerin ve Aralık ayındaki gazetecilerin duruşmasına da özgürlüğe ve adalete sahip çıkmak için katılım çağrısı yapıldı.
Dışarıdaki Gazeteciler, Barış Akademisyenleri ve Adalet Nöbeti’nin ortak basın açıklamasını Ertuğrul Mavioğlu okudu. Mavioğlu, “Hakikatin kamusallaşması adına, her türlü tehdide, gözdağına, linç ve tecrit koşullarına rağmen dimdik ayakta kalmayı başaran tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için yürüyoruz. Çünkü bizim hakikate sözümüz var. Milyonlarca dolarla dönen rüşvet çarklarının, vergi kaçakçılığının, adam kayırmacılığın ayyuka çıktığı bu günlerde; hapse attığınız gazetecilerin ne bayrağın ardına gizleyecek suçları, ne de dinin arkasına saklayacak günahları var. Sadece ve sadece barış istedikleri, çocuklar öldürülmesin dedikleri için önce kanun hükmündeki kararnamelerle işlerinden, öğrencilerinden uzaklaştırılan, şimdi de her biri ayrı ayrı terör sanığı yapılmaya çalışılan akademisyenlerin haksız ve yalnız olmadıklarını anlatmak için yürüyoruz. Çünkü herkes biliyor, ne kadar çaba sarf edilirse edilsin, akademinin üzerinde terörist yaftası durmaz. Ve hiç umulmasın ki, baskılar akademiyi sahibinin sesi de yapmaz. Eğer boğazına tasma takılmasına razı olursa, işte o vakit akademiden sayılmaz. Çünkü bilim her zaman itaatsiz olana ihtiyaç duyar! Ve biz, akademiyi yok etmenin, bir ülkenin geleceğini karartmak olduğunu herkes duysun diye yürüyoruz. Gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin ve her dönemin olağan şüphelisi gençlerin kötü gün dostu olan hak savunucusu avukatlar, ağır bir cenderenin içinde boğulmaya çalışıldıkları için yürüyoruz. Mahkeme salonlarından yaka paça atılan, adalet talepleri coplarla, tekmelerle yanıtlanan, büroları basılıp gözaltına alınan, tutuklanan avukatlar için yürüyoruz. Savunmayı susturmanın, toplumdaki adalet duygusunu yok etmek anlamına geldiğini biliyor, bunun doğurabileceği felakete dikkat çekmek için yürüyoruz” dedi.
“Umudumuz da çaremiz de var” diyen Mavioğlu, basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılara rağmen gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu söyleyerek, iktidarın gerçeklerden uzaklaştırma çabasının nafile olduğunun altını çizdi. Akademisyenlerin her koşulda bilim üretmeye devam edeceğinin altını çizen Mavioğlu, “Toplumu hurafelerle alıklaştırma planlarınızdan vazgeçin. Açtığınız davalarla barış yanlılarından terörist üretmeye çalışarak, itibarsızlaştırma taktiğiniz tutmaz. Asla başaramazsınız, çünkü bilim su gibidir; sızacağı çatlağı, akacağı vadiyi er ya da geç illa ki bulur” dedi.
Tutuklamalara ve gözaltılara rağmen mahkemelerdeki savunma kürsülerinin boş kalmayacağını söyleyen Mavioğlu, “Boş yere, taşları bağlayıp köpekleri salarak toplumu hizaya getirme hayalleri kurmayın. Avukatlarını tutuklayıp, Soma, Ankara, Suruç, Ermenek, Berkin davalarının sahipsiz kalacağını sanmayın. Dünya alem bilsin istiyoruz: Savunma, dün olduğu gibi bundan sonra da nerede olması gerekiyorsa orada olmaya devam edecek. Evet, inatçıyız, vazgeçmiyoruz. Çünkü sözümüz var! Barışa, hakikate, adalete sözümüz var. Gençlere, çocuklara, kadınlara, düne, bugüne, yarına dair sözümüz var. Her daim haksızlıklara karşı feryat ederiz ama sözümüzden feragat etmeyiz. Evet sözümüz var! Çünkü biliyoruz: Sözün bittiği yerde faşizm başlar” diye konuştu.