Cumartesi Anneleri 810. hafta eylemi, 1993 yılında Ankara'da JİTEM tarafından katledilen Abdulmecit Baskın için gerçekleşti.
Babalarının ardından hak arama mücadelesini sürdüren Melek ve Eren Baskın, failler ve onları koruyanlar yargı önüne çıkana kadar asla durmayacaklarını kaydetti. Davanın avukatlarından Ekinci ise devletin bizzat içinde bulunduğu bu davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını söyledi.
2 Ekim 1993 yılında iş yerinden çıktıktan sonra özel harekat polisleri tarafından gözaltına alınan Abdülmecit Baskın, katledileli 27 yıl oldu. Kayıp yakınları, 27 yıldır ısrarla adaletin sağlanmadığı Abdülmecit Baskın dosyasında bir kez daha adalet istedi.
Cumartesi Anneleri 810. buluşmalarını bu hafta da Covid-19 salgını nedeniyle online düzenlendi. Açıklamada konuşan Eren Baskın ve Melek Baskın, tüm kayıp yakınları için mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti ve kayıplarla buluşma mekanı olan Galasaray Meydanı'ndan asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
EREN BASKIN: HAK ARAMA MÜCADELEM ÇOK ERKEN YAŞLARDA BAŞLADI
Babasının ardından mücadeleyi sürdüren Eren Baskın, babasını kaybettiğinde henüz 4 yaşında olduğunu dile getirdi. Baskın, "Hak arama mücadelem çok erken yaşlarda başladı. Ölüm, öldürme, faili meçhul cinayet, Mehmet Ağar, Tansu Çiller gibi isim ve olgularla da çok erken yaşlarda tanışmış oldum" dedi.
'ADİL VE EŞİT BİR DÜNYA BIRAKMA BİZLERİN BOYNUNUN BORCU'
"Bunların ben ve benim gibi çocukların üzerinde bıraktığı etkileri tahmin bile edemezsiniz" diyen Baskın, babasının dosyasının tozlu raflarda bekletildiğini söyledi. Zamanaşımının dolmasına 4 gün kala dosyanın davaya döndürüldüğüne dikkat çeken Baskın, şu ifadeleri kullandı: "Aslında bu tiyatro oyununun bir parçası olup, sanıkların ceza alabileceği umudunu taşıdığım için kendimi de hiç affetmedim. Bütün gerçekliklere rağmen; beyanlara, yer göstermelerin doğruluğuna rağmen sanık sandalyesindeki Mehmet Ağar ve avanelerine ödül gibi bir beraat kararı verildi. Ama tarihe de not düşmek isterim her ne kadar 27 yıl da yöntemler, beyaz toroslardan skorskilere evrilmiş olsa da bu hukuk tanımaz zihniyetle karşı savaşım çok daha güçlü olacaktır. Başka bir çocuğun annesiz, babasız büyümemesi için adil ve eşit bir dünya bırakmakta bizlerin boynunun borcu olsun."
MELEK BASKIN: BİZ EVLATLAR ZATEN ONLARI MAHKUM ETTİK
"Bugün karanlık eller babamı bizden koparalı 27 yıl oldu" diyerek sözlerine başlayan Melek Baskın da, 27 yıl boyunca gösterdikleri tüm çabalara rağmen, faillerin ve sorumluların sokaklarda gezmeye devam ettiğini dile getirdi. Baskın, "Etrafımıza çözümsüzlük duvarı örenler bilsinler ki biz asla faillerin bulunup yargılanması talebinden vazgeçmeyeceğiz. Tek istediğimiz faillerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmaları. Biz evlatlar zaten katilleri ve koruyanları vicdanımızda mahkum ettik. Artık hukuk önünde de mahkum olmalarını istiyoruz" diye konuştu.
EKİNCİ: ÇARKIN'IN İTİRAFLARIYLA SÜREÇ BAŞLADI
Davanın avukatlarından Sertaç Ekinci ise dava hakkında bilgi verdi. Abdülmecit Baskın'ın aralarında olduğu yirmiye yakın Kürt aydın ve iş insanının 90'lı yıllarda metropollerde öldürülmesine ilişkin hukuki sürecin 2011 yılında Ayhan Çarkın'ın medyaya verdiği itiraflar neticesinde başladığına dikkat çekti.
'BU DAVA BİZZAT DEVLETİN İÇERİSİNDE BULUNDUĞU ÖNEMLİ BİR DAVA'
Ekinci, "Bu itiraflar önemliydi zira Ayhan Çarkın, cinayetlerin yerlerini neredeyse 20 yıl sonra birebir gösteriyordu. Kullanılan silahları doğru olarak ifade ediyordu. Cinayetleri işleyen ekibin içindeki şahısları belirtti ve ekibin başının Mehmet Ağar ve Korkut Eken tarafından çekildiğini, verilen emirlerin devletin üst kademelerinden hatta MGK'ın verildiğini ifade ediyordu. Soruşturma 4 sene sürdü ve dava bu 4 sene sonucunda açıldı. Dört savcı değişti. Belki 15-20 hakimle muhattap olduk, sürekli hakimler değişti. Davadaki çok ciddi delliler hakimler tarafından ciddiye alınmadı. 3. duruşmadan itibaren tüm sanıklar hakkında duruşmalardan vareste tutulma kararı verildi. Sanıkların duruşmada olmadığı oturumlar gerçekleşti. Çok ciddi ifadelere, delillere rağmen tüm sanıklar hakkında 2020 başında beraat kararı verildi. Tarafımızdan İstinaf Mahkemesi'ne götürüldü. Takipçisi olacağız ve kuvvetle verilecek onama kararından sonra Yargıtay'a, Anayasa Mahkemesi'ne taşınacak, nihayet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınacak. Bu hukuki sürecin sonucunda devletin içerisindeki ajanların suçlu olduğunun tescil edileceğinden şüphem yok. Ama tabi ki geç gelen adalet, adalet değildir. Ama yine de takipçisi olacağız. Bu dava özellikle devletin bizzat içerisinde bulunduğu önemli davalardan birisi" diye konuştu.
YILDIRIM: GÖZALTINDA KAYBETMELERDEN DEVLET DE SORUMLUDUR
Cumartesi Anneleri 810. haftanın basın metnini 1994 yılında İstanbul'da kaybedilen Adnan Yıldırım'ın kızı Leyla Yıldırım okudu. Gözaltında kaybet suçlarının devletin sağladığı yetkiler ve olanaklar kullanılarak işlendiğini kaydeden Yıldırım, dolayısıyla gözaltında kaybetmelerden sadece bizzat suçu işleyenlerdeğil devletin de sorumlu olduğunu belirtti.
Bu hafta Abdulmecit Baskın için biraraya geldiklerini söyleyen Yıldırım, "Kaç yıl geçerse geçsin Abdulmecit Baskın ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 111 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
NE OLMUŞTU?
41 yaşındaki 3 çocuk babası olan Abdulmecit Baskın, Ankara Altındağ Nüfus Müdürüydü. 2 Ekim 1993 tarihinde işyerindeki makamından çıktıktan sonra özel harekat polisleri tarafından gözaltına alındı.
4 Ekim 1993 tarihinde, sorgulandıktan sora ateşli silahla öldürülmüş, elleri arkadan bağlı cansız bedeni bir çiftçi tarafından Gölbaşı mevkiinde bulundu. Bulunduğu yer Milli İstihbarat Teşkilatı Genel Koordine Merkezi'ne çok yakın mesafedeki metruk bir binanın arkasıydı.
Ailenin başvurusu üzerine başlatılan soruşturma etkin bir biçimde yürütülmedi. Dosya sürüncemede bırakıldı.
Olaydan 18 yıl sonra, 26 Mart 2011 tarihinde özel harekat polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede; 1993 yılında Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin'in emriyle, Abdulmecit Baskın'ı gözaltına aldıklarını ve Baskın'ı özel harekat polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Ayhan Çarkın'ın Emniyet, Savcılık ve Hakimlik beyanlarındaki anlatımlarının yer tanımları, mekanlar ve olay yeri tutanakları ile birebir örtüştüğü savcılık ve mahkeme kayıtlarına girdi.
Çarkın'ın basın ada yansıyan itiraflarından sonra, Mecit Baskın ve Çarkın'ın beyanlarında isimleri geçen gözaltında kaybedilen veya infaz edilen 18 kişiye ilişkin yeni bir soruşturma başlatıldı.
Soruşturma sonrası 2014 yılında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde içlerinde Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in de bulunduğu 19 kişi hakkında "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı örgütün faaliyeti kapsamında insan öldürmek" suçundan dava açıldı. Mahkemede dömenin üst düzey kamu görevlileri söz konusu öldürmelerin devletin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini beyan ederek detaylı açıklamalarda bulundu. Ayrıca suçların, kimlerin talimatı ile kimler tarafından ve naslı işlendiği detayları ile kayıtlara geçti. Ancak kamuyounda Ankara JİTEM davası olarak bilinen dava 13 Aralık 2019 tarihinde tüm sanıkların beraatleri ile sonuçlandı.
Devlet içerisindeki güç odaklarının kavgası hükümet lehine sonuçlarınca, birçok dava gibi bu davanın seyri de tümüyle değişti ve dava, gerçeklerin ortaya çıkarılarak, sorumluların cezalandırılması amacından; sanıkların yargı eliyle aklanması sürecine dönüştü.
Kaynak:MA