Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Feyzioğlu, 'Sürekli Türkiye Cumhuriyeti'ne söz söyleyenleri mütakere döneminin işgal altındaki İstanbul'unun sözde aydınlarının kalıntıları olarak niteliyorum' dedi.
Barış İçin Akademisyenlere yönelik linç kampanyasına katılan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, 'Sürekli Türkiye Cumhuriyeti'ne söz söyleyenleri mütakere döneminin işgal altındaki İstanbul'unun sözde aydınlarının kalıntıları olarak niteliyorum' dedi.
Feyzioğlu, Çorum Barosu'nun 64. kuruluş yıldönümü nedeniyle kentteki bir otelde düzenlenen programa katıldı. Çorum Baro Başkanı Altan Akpınar, çevre illerin baro başkanları, avukatlar ve ailelerinin katıldığı programda konuşan Feyzioğlu, geçtiğimiz kasım ayında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi özlemle andıklarını söyledi.
“Aramızda onu tanımayanlar var” diyen Feyzioğlu, “Tahir başkan -görüşlerine katılırsınız katılmazsınız- sağduyunun sesiydi. ‘Burada silah istemiyoruz’ cümlesini, kanlı terör örgütü PKK’nın utanmazca kazdığı hendeklerin önünde, kanasların, keleşlerin gölgesi altında söyleyecek kadar cesur bir insandı. İstemiyoruz dediği silahlar o silahlardı. Siz bakmayın onun öldürülmesi ve cenazesi üzerinden birilerinin bir kısım propaganda yapmaya çalıştığını” dedi.
Feyzioğlu, devletin yıkılması durumunda adaletten, aydınlık gelecekten, refahtan ve insan haklarından söz etmenin mümkün olmadığını iddia ederek, “Bu noktada kanlı terör örgütü PKK’ya bir cümlecik dahi aleyhte konuşmadan sürekli Türkiye Cumhuriyetine söz söyleyenleri, mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul’unun sözde aydınlarının kalıntıları olarak nitelendiriyorum” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda hukukun üstünlüğüne de değinen Feyzioğlu, şunları söyledi: “Hukuk, üstünlerin hukuku şeklinde değil, herkesin sığındığı bir hukuk olmak zorundadır. Türkiye’nin ve mesleğimizin en önemli sorunu hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Bu 77 milyon yurttaşımızın adalet paydasında kucaklaşması için vazgeçilmez bir koşuldur. Bunu söylediğimiz için varsın birileri bizi inatla yanlış anlasın. Bu dönemde köprü olmak gerekir. Birbirinden uzaklaştırılmaya çalışılan insanları inatla, kararlılıkla birbirine kucaklaştırmaya çalışmamız gerekmektedir. Ülkemizde, biz avukatların tarihin hiçbir dönemde bu kadar ağır bir sorumluluk altına girdiği görülmemiştir. Herkesten önce her şeyden önce bizlerin birbirini anlaması ve ülkemizin birliği ve beraberliğimizin dört tarafımız ateş çemberiyken o ateşlerin ülkemizi yakmasını önlemek için çalışmamız zorunludur.”