Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Bakırköy Belediyesi "Türkiye'de gazeteci olmak, gazeteci ölmek" başlığı altında Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde panel düzenledi.
Moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Gazeteci-Yazar Yasemin Arpa’nın yaptığı panelde konuşan gazeteciler görev başında öldürülen gazetecileri anarken, gazeteciliğin sorunlarını tartıştı.
Panele konuşmacı olarak, Ahmet Abakay (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı), Altan Öymen (Radikal Gazetesi Yazarı), Aydın Engin (Cumhuriyet GazetesiYazarı), Fatih Polat (Evrensel Gazetesi Yayın Yönetmeni), Hıfzı Topuz (Gazeteci, Yazar), Kadri Gürsel (Basın Enstitüsü Derneği Başkanı), Metin Uca (Gazeteci), Mihail Vasiliyadis (Apovyematini Gazetesi Sahibi), Nedim Şener (Posta Gazetesi Yazarı), Sibel Köklü (Yurt Gazetesi Ekonomi Editörü-Öldürülen gazeteci Nuh Köklü’nün eşi), Pakrat Estukyan (Agos Gazetisi yazarı), Uğur Güç (Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı) isimler katıldı.
Piyanist Şevki Karayelle müzik dinletisiyle başlayan panelde, ilk olarak oyuncu Emre Kınay yaşamını kaybeden gazetecilerin yaşamlarına dair ayrıntıları aktardı.
Panelin açılış konuşmasını, TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı. Olcayto, Cuma günü Diyarbakır'da olduklarını belirterek, Türkiye'de gazeteci olmanın zor olduğunu ancak Kürt kentlerinde gazetecilik yapmanın çok daha zor olduğunu söyledi. Kürt kentlerinde gazetecilerin yiğitçe mesleklerini icra ettiğini belirten Olcayto, Türkiye'de gazetecilerin çalışma koşulları noktasında utanç içinde olunduğunu kaydetti.
Panelde ilk olarak konuşan gazeteci Hıfzı Topuz, bir ülkenin uygarlık derecesinin cezaevindeki gazeteci sayısı ile ilgili olduğunu belirterek, “Bir ülkede eğer tutuklu gazeteci sayısı fazla ise o ülkede demokrasinin oturmadığı anlamına geliyor. Gazetecileri katledildiğinde, suçlular bulunamıyor, derin devletin üzerine gidilmedi, katilleri ve delilleri yok etttiler, tanıkları susturdular. Suçlularla derin devlet iş birliği yaptı” dedi.
Topuz'un ardından Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen söz aldı. Öymen, “Öldürülen gazetecilerin faillerini bulunmadı, faillerin bulunmadığı gibi gazetecilere ceza verildi. Geçmiş dönemlerde gazetecilerin mahkemenin kesin kararı çıkana kadar tutuksuz yargılanırdı. Şimdi ise gazeteciler Türkiye tarihinde en fazla baskı gördüğü zamandalar” diyerek AKP döneminde gazetecilerin yaşadıkları baskıyı dile getirdi.
Öymen'in ardından konuşan ÇGD Başkanı Ahmet Abakay " Tahir Elçi tutuklu olsaydı hayatta kalacaktı, Can dündarın oğlu ‘babam hapiste ama can güvenliği var’ diyerek durumun ne kadar vahim olduğunu bize bu sözlerle aktardı. Şimdi de gazeteci, yazarlardan sonra akedemisyenlere gelindi. Diktatörlerin hiçbiri yataklarında normal bir şekilde yaşamını kaybetmedi. Diktatörlerin sonu böyle oluyor. Şu an da medya devletleşti” dedi. Abakay'ın ardından Cumhuriyet Gazetesi'nden Aydın Engin konuştu. Uğur Mumcu ve Hrant Dink gibi katledilen gazetecilerin gerçeği yazdıkları için katledildiğini belirten Engin, bir çok davada gazetecilerin sudan nedenlerle tutuklandığını vurguladı. Basın Enstitüsü Derneği Başkanı Kadri Gürsel, katledilen gazeteci Uğur Mumcu'yu anarak başladığı konuşmasında şunları aktardı: "Mumcu asla bugün gazeteciliğini satmazdı. Bugün rejimin hedefinde gazetecilik vardır. Gazetecilik düşmanı bir rejimin altında yaşıyoruz. Bugün gelinen noktada basın özgürlüğü ve gazetecilik yok edilmek isteniyor."
Gürsel'in ardından Sunucu-Yazar Metin Uca konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gazetecilere sürekli olarak dava açtığını hatırlatan Uca, ana akım medyada nitelikli insanların işlerinden ayrıldığını belirtti. Uğur Mumcu'yu her zaman kendisine örnek aldığını belirten Uca, "AKP 24 Ocak'ta bir kere yas ilan etti. O da Suudi Kralı içindi. İşte böyle bir ülkede gazetecilik yapmak çok zor. Herkesin gazetecilere sahip çıkması gerekiyor" dedi.
Apoyevmatini Gazetesi sahibi Mihail Vasiliyadis ise gazetecilerin düşünceleri nedeni ile tutuklandığını dile getirerek, "24 Ocak günüydü Güneydoğu'da birçok kişiye insan dışkılarını yedirdiler. Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri o gün bu gerçeği yazdılar. Bunu yazmak kolay değildi, yazdılar. Akabinde karar geldi. Bu gibi gazeteciler nasıl yazılacak noktasında karar geldi. Bugün bakıyorum artık sıfat kullanmadan haberi doğru şekilde yazan gazeteciler parmakla sayılacak kadar az" şeklinde konuştu.
Gazeteci olmanın önemli ama son nefesine kadar bu mesleği onuruyla yürütmenin daha önemli olduğuna vurgu yapan Posta gazetesi Yazarı Nedim Şener “Dink cinayetinde ortaya çıkan fotoğraf da tıpkı Mumcu cinayetinde olduğu gibiydi, bütün cinayetlerde işleyiş hep aynı. Siyasi cinayetler de devletin bir parçası” dedi.
Agos Gazetesi yazarı Pakrat Estukyan da Türkiye’de çok fazla gazeteci katledildiğine ve iktidarın su içer gibi yalan söylediğine değindi. Estukyan “Aklım Cizre'de kaldı. Cizre'de yaşananların sadece birkaç televizyon kanalı tarafından verildi”dedi.
Kadıköy'de arkadaşlarıyla kartopu oynarken camına kartopu isabet esnaf tarafından bıçaklanarak katledilen Gazeteci Nuh Köklü’nün eşi Yurt Gazetesi’nden Sibel Köklü de konuşmacı olarak katıldığı forumda Nuh Köklü cinayetinin de politik bir cinayet olduğu vurgusunu yaptı.
Son olarak konuşan TGS Genel Başkanı Uğur Güç, Katledilen gazetecilerin niye öldürüldüğünü sorarak başladığı konuşmasına, “Gazeteci cinayetleri 1909 Ermeni Soykırımı ile başladı. Gazeteciler her zaman karanlık kişilerin hedefinde oldular. Gazeteciler düşünce özgürlüğüne hizmet eder ve bazı odaklar bunu istemeyerek gazetecileri hedef alır. Bölge’de AA ve TRT dışında gazetecilik yapmak çok zor. Çekim yaparken gözaltına alınıyorlar, yaralanıyorlar, tehdit ediliyorlar” dedi.
Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat Evrensel Muhabiri Metin Göktepe cinayetini hatırlatarak, “Türkiye’de devlet görevlilerinin öldürdüğü bir gazeteci cinayetinden ilk kez devlet görevlileri ceza almış oldu. Burada meslektaşlarımın ve basın meslek örgütlerinin sıkı takibi son derece önemli ve anlamlı yani ilden ile sürülen Metin Göktepe davasında böyle bir sonuç olduysa bu bir ortak kazanımdır” dedi.
Göktepe'nin genç bir gazeteci olduğunu söyleyen Polat, DİHA muhabiri Nedim Oruç'un da Göktepe gibi katledilmek istendiğini hatırlatarak. “Aslında iktidarların gazeteciler karşısındaki tutumu hala devam ediyor. 5 Ocak 2016 günü DİHA muhabiri Nedim Oruç Silopi’de gözaltına alındı ve Yenişehir Mahallesi’nde kapalı spor salonuna götürüldü. Metin’de ilk kapalı spor salonuna götürüp dövülerek öldürülmüştü. Ve gözaltına alındığı kabul edilmemişti. Nedim Oruç da kabul edilmedi. Ve meslektaşları sürekli aradılar Silopi emniyetini. Sosyal medyada çok ciddi baskı yaptılar ve ardından kabul edildi gözaltına alınmış olması. Ve daha sonra tutuklandı. Ardından Beritan Can Özer heyecanlı tavırları gerekçe gösterilerek tutuklandı. Diyarbakır’da Van’da meslektaşlarımızı gözaltına alıyorlar ondan sonra sosyal medya içeriklerine bakıyorlar Sosyal paylaşımlarına oradan suç icat ediyorlar” diyerek bölge de gazeteciliğin zorluğuna dikkat çekti. Polat, "Meslek örgütlerimizin başkanları Diyarbakır'a gitmişti. Bu çok önemli bir dayanışmaydı. Biz bir grup gazeteci olarak bir dayanışma nöbeti başlatma kararı aldık. Yakında başlayacağız. Siz de katılabilirsiz" dedi.
Forum son olarak Piyanist Şevki Karayel’in güne uygun olarak seçtiği parça ile son buldu