Gezi Parkı’na yürümek isteyen yüzlerce yurttaşa polis izin vermedi.
EMRE ORMAN
Gezi direnişinin 6’ncı yıldönümünde Taksim Dayanışması “Gezi’yi savunuyoruz” diyerek Gezi Parkı’na yürümek istedi. Gezi direnişinde yaşamını yitirenlerin ailelerinin de katılımıyla TMMOB Beyoğlu Şubesi önünde bir araya gelen yüzlerce kişi, “Hepimiz Gezi’deydik”, “Gezi Silivri’ye sığmaz”, “Gezi yargılanamaz” yazılı dövizler de taşıdı. Çok sayıda milletvekilinin de destek verdiği eylemde “Gezi umuttur umut bitmez, karanlık gider Gezi kalır” pankartını açan yurttaşlar, “Gezi’de düşene dövüşene bin selam”, “Yaşasın Gezi direnişimiz”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Her yer Taksim her yer direniş” şeklinde sloganlar atarak Gezi parkına doğru yürüyüşe geçti.
Gezi direnişi sırasında yaşamını yitirenlerin isimlerini haykırarak “Yaşıyor!” diyen yurttaşların önünü polis, İstiklal Caddesi girişinde kesti. Polisin yürüyüşü engellemesini ıslıklarla protesto eden yurttaşlar, basın açıklamasını Meşelik sokakta okudu. Taksim Dayanışması adına basın açıklamasını Mimarlar Odası İstanbul Büyük Kent Şube Başkanı Esin Köymen yaptı. Açıklama şu şekilde:
“Gezi Umuttur, Umut Bitmez... KARANLIK GİDER GEZİ KALIR!
Taksim Gezi parkında başlayıp 80 ile yayılan, ülkemizin en kitlesel ve en barışçıl hareketinin, Haziran Direnişinin;
Abdocan'ın, Mehmet'in, Ethem'in, Medeni'nİn, Hasan Ferit'in, Ali İsmail'in ve Ahmet'in hayatları pahasına öne atıldıkları
Gezi'nin üzerinden altı yıl geçmiş.
Biber gazı ve polis şiddeti ile gözlerini kaybeden, büyük bedensel travmalar yaşayan arkadaşlarımızın yeni yeni iyileşip hayata dönebildikleri koskoca altı yıl.
Ölümlere ve yaralanmalara yol açan polis şiddetinin açılmayan soruşturma dosyalarında, takipsizlik kararlarında, hafifletilen cezalandırmalarında yaşanan büyük adaletsizliklere rağmen; anıları hep taze, mücadeleye ve hayata dair azimleri hep omuz başımızda.
Bugün Gezi direnişinin altıncı yıl dönümü. Çok kısa ve çok uzun bir altı yıl. Berkin'in ömrünün neredeyse yarısı kadar uzun! Ülkemizin yüzlerce yıllık özgürlük ve eşitlik mücadelesi için kısacık bir zaman dilimi...
Geçen bu altı yıl en açık biçimiyle göstermiştir ki, Gezi direnişinde cisimleşen değerlerden ne kadar uzaklaşılıyorsa, ülkemiz o kadar karanlığa gömülüyor.
Gezi'nin değerlerinden uzaklaşılan her an ve uzaklaştıran her tutum ülkedeki loşluğu zifiri karanlığa doğru evriltiyor.
Kibir ile özverinin, şatafat ile sefaletin, öfke ile sevginin ülke aynasındaki yansıması büyük bir tezata doğru yol alıyor.
Ekonomik kriz; sosyal, siyasal ve kültürel bir krize dönüşürken, ortaya çıkan yoksulluk; işçilerin, emekçilerin en çok da yoksul evlerindeki kadınların sırtına biniyor.
Birkaç oy daha fazla almak için hukuku, adaleti, demokrasiyi, hatta vicdanı ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir anlayış, toplumun dokusuna nüfuz etmeye devam ediyor.
Ülkemiz Gezi direnişinin yaratıcılığından, enerjisinden, duygusundan ne kadar uzaklaşıyorsa o kadar karanlık dipsiz bir kuyuya doğru yol alıyor.
Ölümcül biber gazı fişeklerinin ülkede yarattığı boğucu sisin dağılması için ne yazık ki sadece zamana değil büyük bir mücadeleye de ihtiyaç var.
Bencillik, çıkarcılık, güçlüden yana olmak; sömürüye, hukuksuzluğa, adaletsizliğe sessiz kalmak meşru ve olağan hale getirildi. Ülkenin kaynaklarını talan etmek, geleceğine ipotek koymak, üretmemek, paylaşmamak ve talan düzeninden yana olmak doğal bir tutum olarak algılanır oldu.
Anayasal haklarını, demokratik ve barışçıl gösteri haklarını kullanan binlerce insanı yargılamak, yüzlercesine ceza vermek yetmemiş olacak ki, daha önce mahkeme kararı ile beraat etmiş olan Taksim Dayanışması'na bir kez daha ve bu defa müebbet hapis istemiyle dava açılmış durumda.
Öncesindeki onlarca dava da olduğu gibi olmayan suçlar yaratılıp olmayan delillerle cezalandırma hazırlığı yapılıyor. Taksim Dayanışmasını, daha doğrusu bu ülkenin özgürlük umudu Gezi'yi suç kapsamına sokup, bundan sonra hiç kimsenin muhalefet etmeye cüret edememesi murat ediliyor.
Oysa herkesin, hepimizin çok iyi bildiği gibi, Gezi Umuttur, Umut Bitmez!
Şehir meydanındaki tek parkı AVM'li kışla yapmak isteyen doğa ve kent talancısı zihniyet gider. Sömürüye dayalı sermaye düzeni Kapitalizm gider...
Yalancılık, çıkarcılık, riyakarlık gider. Hırsızlık ve uğursuzluk gider...
Savaş çığırtkanları gider. Gericilik, mezhepçilik, ırkçılık gider. Kadın düşmanları, Göçmen karşıtları, Homofobikler gider...
Fetva veren şeyhler, hacamatçılar ve sülükçüler gider... Karanlık sokaklardaki palalı, sopalı saldırganlar gider...
Ankara'nın meydanında, Gülsuyu'nun, Lice'nin sokaklarında kurşun sıkan katiller gider. Otobanlarda arabaları öldüresiye kullananlar gider. Antakya'nın Armutlu'sunda biber gazı fişekleri ile gençleri öldüren caniler gider...
Emirleri uygulayan İçişleri Bakanları, Valiler, Emniyet Müdürleri gider...
Ve herkes bilsin ki emri ben verdim diyenler de gider... Ama GEZİ kalır!
Tüm bu kötülüklerin, şiddetin ve hukuksuzluğun hesabını soracak, yargılanmalarını sağlayacak olan GEZİ kalır!
Çünkü Gezi Umuttur, Umut Kalır...
Dayanışma kalır. Paylaşma kalır. Emek kalır...
Paranın geçmediği komünler, bir günde oluşturulan kütüphaneler, özveriyle hasta bakan revirler kalır...
Gençlerin enerjisinin, öfkesinin, coşkusunun yansıdığı konserler, tiyatrolar, şenlikler kalır...
Doğrudan demokrasinin işletildiği forumlar, cinsiyet eşitsizliğini reddeden toplantılar kalır...
Yeryüzü sofraları, alternatif medya kanalları kalır...
Tribünlerden caddelere yayılan " biber gazı oley” sesleri kalır...
Duvar yazılarını yazan gençler, biz de varız diyen LGBTI bireyler kalır...
Annelerin zinciri, Kürtlerin halayı, Lazların horonu, Trakya'nın karşılaması, Egenin zeybeği kalır...
Duran Adamlar-Kırmızılı kadınlar, piyano çalan müzisyenler, sokak çalgıcıları kalır...
Laikliğin önemine ve ancak demokratik rejimlerde yaşam bulabileceğine dair bir miras kalır...
Kadınların, gençlerin, işçilerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin taşıdığı meşaleler kalır...
Gezide simgeleşen değerlerle özdeşleşen yitirdiğimiz canlar, ülkenin geleceğini aydınlatan birer deniz feneri olarak kalır...
Çünkü Gezi umuttur, GEZİ Kalır!
Her açıklamamızda ve her anmamızda ısrarla tekrarladığımız gibi:
Bizler, Taksim Dayanışması ve Gezi Direnişinde demokratik ve barışçıl tepkisini gösteren milyonlarca yurttaş olarak;
2012 yılının Şubat ayında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de, Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de,
Gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da,
parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için direnen milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam ediyoruz.
Bu taleplerimizi bir kez daha dillendirmek ve savunmak için herkesi 24-25 Haziran'da Silivri duruşma salonlarında görülecek GEZİ davasına bekliyoruz.
Çünkü biliyor ve inanıyoruz ki,
Gezi Umuttur, Umut Bitmez... Karanlık Gider GEZİ Kalır!
TAKSİM DAYANIŞMASI”