Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi (KHK) ile görevlerinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve sınıf öğretmeni Semih Özakça hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hakkında hazırlanan iki dosya birleştirilerek sanıkların tutukluluk devamının devam edilmesine hükmedildi. Daha önce 31 Ekim olarak belirlenen duruşma tarihi ise 14 Eylül'e alındı. Akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, açlık grevinin 76. gününde tutuklanmıştı. Semih Özakça Sincan 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde, Nuriye Gülmen ise Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Gülmen ve Özakça'nın avukatı Selçuk Kozağaçlı son durumla ilgili olarak DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Birleştirilen iddianameler arasında nasıl bir fark var?
Kozağaçlı: İki iddianame arasında büyük bir farklılık bulunmuyor. İlki Gülmen ve Özakça'nın eyleme başladığı tarihten açlık grevine başladıkları tarihe kadarki dönemi, ikinci iddianame ise 2 Mayıs'tan evlerinden gözaltına alındıkları ve tutuklandıkları tarihe kadarki (23 Mayıs) süreci kapsıyor. Her iki iddianamede Gülmen ve Özakça'nın “örgüte üye olmak”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlarından 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
İddianamede Gülmen ve Özakça'ya yönelik suçlamalara neler delil olarak gösteriliyor?
Kozağaçlı: İddianame toplam 50 sayfadan oluşuyor ve dosyanın 28 sayfasını "Açık Kaynak Araştırması” verilen tutanakları oluşturuyor. Bunlar Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın facebook ve twitter hesaplarındaki açık paylaşımlarının alt alta dizilmesinden ibaret. İddianamede bir polis soruşturması yer almıyor. Gülmen ve Özakça'nın hesapları hala erişilebilir. Dolayısıyla bu paylaşımlar hiçbir suç unsuru barındırmıyor. Ama alt alta dizilerek ‘Açık kaynak araştırması' adı altında örgüt üyeliğine delil olarak gösterilmişler. Bunun yanı sıra Gülmen ve Özakça'nın telefonları da dinlenerek iddianameye konulmuş. Telefon dinleme bizim hukukumuzda ancak çok ağır özel katalog suçları için yapılabilen bir tedbir. Son derece ağır bir tedbir çünkü özel yaşamın ihlalini barındırıyor. Oysa burada basit bir oturma eylemi söz konusu. Kayda geçirdikleri telefon görüşmelerini iddianameye eklemişler örgüt üyeliği iddiasına dayanak olsun diye.
İddianamede yer alan telefon dinlemelerinin içeriğinde neler var?
Kozağaçlı: Konuşma kayıtlarının yüzde 30'unu Gülmen ve Özakça ile söyleşi yapmak isteyen gazetecilerle yapılan görüşmeler oluşturuyor. Gerçekten komik şeyler var. Söylediğim gibi yüzde 30'unu gazetecilerle yapılan söyleşi talebiyle ilgili görüşmeler oluşturuyor. Yüzde 30'u kendi Gülmen ve Özakça'nın kendi aralarında yaptıkları ve ‘Nerede kaldın? Yorulduk, Yağmur var' türünde gayet gündelik konuşmalar. Geri kalan konuşmalar ise onlarla dayanışmak için aramış insanlarla yapılan telefon görüşmeleri. Bu telefon görüşmelerinin hiçbiri örgütsel iddiaya dayanak olacak emare taşımıyor. Gündelik konuşmalar ve bunları iddianameye koşmuşlar. Ama iyi ki hukuka aykırı bir iş yapıp bu görüşmeleri kaydetmişler ki biz de Gülmen ve Özakça'nın bütün bu süreçte ne yaptıklarını görüyoruz.
Siz avukatlar olarak bundan sonra nasıl bir adım atacaksınız?
Kozağaçlı: Gülmen ve Özakça'nın tutukluluk durumlarına ikinci kez itiraz edeceğiz. Müvekkilerim tutuklandıkları gün yaptığımız itiraz 15 gün boyunca görüşülmedi. OHAL kararnamesinin bu konuda tanıdığı üst sınır 15 gün. Normalde bir kişinin tutukluluk kararına yapılan itiraz konusunda derhal karar verilmesi gerekir. Ama 15 gün beklediler. Ayrıca 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Gülmen ve Özakça için verrdiği tutukluluğun devamı yönürdeki kararına itirazın ardından cevaba göre hiç beklemeden Anayasa Mahkemesi'ne ve AİHM'ne tedbir talebiyle başvuracağız. Çünkü 14 Eylül'e bırakılmış bir duruşmanın müvekkileriminin sağlık durumlarıyla orantılı bir sonuç vermesi mümkün değil. Eğer eylem böyle devam ederse 14 Eylül'e kadar çok ağır zarara uğramış olacaklar.
Müvekkileriniz açlık grevine devam ediyor. Durumları nasıl?
Kozağaçlı: Gülmen ve Özakça ile avukatları olarak sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez görüşme yapıyoruz. En yakın görüşme bugün öğleden sonra yapıldı. Açlık grevinde oldukları gün sayısına göre orantılı semptomlar var; kas ağrıları, halsizlik belirli bir düzeyde ışık hassasiyeti, görme bozuklukları, belli ağrılar. Bu şekildeki açlık grevleri daha uzun sürdürülebilir. Belki 10 gün, 120 gün. Ama bu yaşam tehlikesini, ağır fiziksel zarar tehlikesini ortadan kaldırmıyor. İşlerine iade edilene ya da bu konuda somut bir gelişme görmeden eylemlerini bırakmayı düşünmüyorlar.(Kaynak: Cumhuriyet)