ÇHD İstanbul Şubesi, hapishanelerdeki kitap-yayın yasağına ilişkin Erdi Tütmez, İpek Özel ve Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun katılımıyla panel düzenledi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, hapishanelerdeki kitap-yayın yasağına ilişkin Karaköy'de bulunan TMMOB Mimarlar Odası Şube binasında panel düzenledi.
ÇHD Hapishane Komisyonundan Av. Seda Şaraldı'nın moderatörlüğünü gerçekleştirdiği panele, Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdi Tütmez, Akademisyen İpek Özel ve HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioglu konuşmacı olarak katıldı.
Panelde cezaevinde yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekildi, yasakların son bulması talep edildi.
"GENELGE VE YÖNETMELİKLERLE TEMEK HAKLAR SINIRLANDIRILAMAZ"
ÇHD Hapishane Komisyonundan Av. Seda Şaraldı, hapishanelerdeki kitap-yayın yasağının, tecrit uygulamalarının en açık ve en ağır ihlal örneklerinden birisi olduğunu söyledi. Şaraldı sözlerine şöyle devam etti:
"Kitap, dergi, gazete okuyabilmek; kapatılmış durumda olan tutsağın bilgi edinebilme, haberlerden ve olaylardan haberdar olma, manevi varlığını geliştirme hakları ve önemlisi düşünce ve ifade hürriyetini kullanabilmesi için zorunlu. Bütün bu haklar, uluslararası sözleşmelerde ve anayasal metinlerde yer alan ve kabul edilen önemli haklar. Hapishanelerde bu haklar sürekli bir şekilde ihlal ediliyor. Kitap yasaklamaları, tutsakların hücrede bulundurabilecek kitapların sayısal olarak sınırlandırılması, günlük gazetelerin geç verilmesi ya da pandemi nedeniyle hiç verilmemesi… Bu yasaklar rutin halini almış durumda. Bütün bunlar tutsakların düşünce dünyasını daraltmaya yönelik uygulamalar. Peki bu uygulamaları hapishaneler nasıl yapılıyor? Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan genelgeler ve yönetmeliklerle. Ancak şunu belirtmek gerekiyor: Düşünce ve ifade özgürlüğü temel bir hak, İnsan Hakları Sözleşmesi'nde tanınmış bir hak. Türkiye Anayasası'nda kabul edilmiş bir hak. Dolayısıyla bu temel hakkın sınırlandırılması bazı şartlara bağlı. Böyle temel hakları ancak kanunlarla sınırlandırabilirler. Genelge ve yönetmeliklerle temel haklar sınırlandırılamaz."
"GÖRÜŞ İHLALLERİ, YAYIN HAKKI İHLALLERİ, SAĞLIK HAKKI İHLALLERİ…"
Hapishanelerde gittikçe artan bir tecrit uygulaması olduğunu söyleyen HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, şunlaru dile getirdi:
"Hapishanelerdeki mahpus sayısı çok fazla. Bazı cezaevlerinde bu sayı fazlalığı daha fazla hissediliyor. Avrupa Konseyi'nin son yaptığı çalışmada cezaevlerindeki mahpus sayısında dünya ikincisiyiz. Son bir yılda cezaevine girenlerin sayısı da dünya genelinden fazla. Bu rakamlar Türkiye'de iktidarın adaleti sağlamak istemediğini gösteriyor. Kendisine itiraz edenleri cezaevine doldurmak istediğini gösteriyor. Özellikle OHAL döneminde milyonlarca kişi cezaevine girdi, çıktı. Son 6 yılda yoğun bir şekilde artış oldu, baskı politikası iyice arttı. Tabii dışarıda baskı ne kadar artarsa içeride daha fazla artar. Şu anda görüş ihlalleri, sohbet hakkı ihlalleri, yayın hakkı ihlalleri, sağlık hakkı ihlalleri ve birçok ihlal rahatsız edici boyutta arttı. Siyasi mahpuslar daha ağır koşullara maruz bırakılıyor. Pandemi döneminde bu yasaklara daha çok başvurdular. Pandemi, tecridi daha çok artırdı. Pandemi devlet yetkililerin çok hoşuna gitti. Çok rahat bir gerekçe buldular. Şu an pandemi dışarıda hafifledi ama hâlâ cezaevinde en ağır koşullarıyla devam ediyor."
"YAŞANANLAR SON DERECE ABSÜRT"
Akademisyen İpek Özel, "Yasalarımız cezaevlerinde gerek eğitim almayı gerek kitap okumayı yasaklamazken biz, Adalet Bakanlığı ile, cezaevlerin kalan mahpusların kitap okumasını serbest bırakması için çeşitli yollarla diplomasi kurmaya, onları ikna yoluyla yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Son derece absürt" dedi.
"ÖZELLİKLE OHAL'DEN SONRA HABER ALMA HAKKI AYAKLAR ALTINA ALINDI"
Halkın haber alma hakkının son derece önemli bir hak olduğunu söyleyen Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdi Tütmez, "Bu, en temel ihtiyaçlardan biri. Özellikle OHAL'den sonra bu hak ayaklar altına alındı. Zaten gerçekleri yazan bir avuç medya var, onlara da erişemiyorsunuz. Hem insanı dört duvar içine hapsediyorsunuz keyfi şekilde hem tecrit ediyorsunuz hem dışarıyla bağlantısını kesiyorsunuz. Burada çok büyük bir hak ihlali var. Sonra 'Ben sana Evrensel, BirGün, Yeni Yaşam vermeyeceğim' diyorsunuz. Bu keyfiyeti nereden buluyorlar? İnsanların ne okuyup ne okumayacağına kim karar veriyor? Kim, neye göre kitap sınırlaması getiriyor? Bu gibi etkinlikler önemli, cezaevlerinden gelen seslere karşılık veriliyor. 'Biz kitaplara ulaşamıyoruz, mektupları okuyamıyoruz, gazetelere erişemiyoruz. Bizim haber hakkımız elimizden alınıyor' diyorlar. Bu sesin böyle etkinliklerle karşılık bulması çok önemli bir dayanışma" diye konuştu.