HDP Sözcüsü Ebru Günay, Demokratik Mücadele Programı'nın 3. aşamasının kayyum saldırılarının yaşandığı 19 Ağustos tarihinde Mardin ve İstanbul'dan başlatacaklarını duyurdu.
Günay, finali 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde 7 merkezde yapacakları insan zincirleri ile tamamlayacaklarını söyledi, çağrı yaptı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi'nde güncel gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmelerle başlayan Günay, "Bir yandan içeride ciddi bir yönetim krizi, ekonomik kriz, toplumsal kriz yaşanıyor öte yandan da bu iktidar Türkiye'yi her tarafta alabildiğine bir savaş, çatışma ve gerginlik kıskancına soktu. Libya, Suriye, Irak'ta boğazına kadar ülkeyi savaş bataklığına çeken iktidar şimdi de Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi öngörülemez, son derece tehlikeli bir maceraya sürüklüyor" dedi.
'SAVAŞ VE KANDAN BESLENİYORLAR'
Doğu Akdeniz'de yaşananların, AKP-MHP iktidarının bir savaş, rant ve talan iktidarı olduğunu bir kez daha kanıtladığını söyleyen Günay, AKP'nin ilk iktidara geldiği dönemde "Komşularla sıfır sorun" sözlerini hatırlattı.
Günay, şunları söyledi: "Yoksullukla, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceklerini söylüyorlardı. Şimdi tüm komşularıyla savaş halindeler, saplandıkları savaş, kan ve talan bataklığından çıkmıyorlar. Buradan çıkma gibi bir dertleri de maalesef de yok. Çünkü ülkenin geleceğini düşünmüyorlar. Çünkü artık AKP iktidarı, AKP'li sermayedarlar ve yandaş medyası savaştan ve kandan besleniyor. Suriye'de, Rojava'da, Irak'ta, Güney Kürdistan'da Kürt düşmanlığı üzerinden yürüttükleri savaş yıllardır devam ederken, Yeni Osmanlıcılık gibi bu coğrafya halkları için kan ve gözyaşından başka hiçbir getirisi olmayan hastalıklı bir politikayla Kafkasya'dan Libya'ya kadar, Doğu Akdeniz'de militarist politikalarını derinleştiriyorlar."
'AKDENİZDE GERİLİME ONAY VERDİLER'
Son günlerde Ege ve Akdeniz'de son derece tehlikeli bir askeri hareketliliğin yaşandığını söyleyen Günay, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: "Askeri hamlelerle gerginliği tırmandırdıktan sonra, AKP iktidarının diyalog ve diplomasi çağrısında bulunması ya kötü bir niyet göstergesidir ya da şovenizmin etkisi altında artan bir kibir ile yürütülen dış politikadaki iflasın yansımasıdır. Doğu Akdeniz'de meşruiyeti tartışmalı Trablus Hükümeti ile ilan edilen deniz sınırı anlaşması, Mısır'ı, Yunanistan'ı ve Arap Birliği ülkelerini Türkiye'ye karşı ortak cephede konumlandırmıştır. Libya-Türkiye anlaşması Meclis'e geldiğinde bunun olası sonuçları hakkında HDP olarak uyarılarımızı kapsamlı ve net bir şekilde yapmıştık. Ancak iktidar ve ne yazık ki diğer muhalefet partileri bu uyarılarımızı dikkate almayarak Akdeniz'deki yeni gerilim hattına, savaş politikalarına el birliğiyle onay verdiler."
'AKP'NİN DOSTLARI KARANLIK GÜÇLERDİR'
AKP'nin IŞİD, El Nusra, İhvan Hareketi ve paralı militarist gruplarla birlikte hareket etiğini ifade eden Günay, "Bu örgütlerin tamamı AKP'nin bölge politikalarında koalisyon ortaklarıdır. AKP-MHP iktidarının dostları karanlık güçlerdir, bu coğrafya halklarına yüzyıldır acı çektiren emperyalistlerdir. Onlardan onay almadan veya onlar yeşil ışık yakmadan tek bir adım atmıyorlar. Sonra utanmadan sıkılmadan sözde 'Millici' olup, 'Anti-emperyalistlik' yalanlarıyla algı operasyonları oluşturuyorlar. Başta halklarımız olmak üzere tüm dünya halkları bunların savaş, çatışma ve rant politikasının temsilcileri olduğunu ve bundan nemalandıklarını biliyor. Bunun için ne kadar kutuplaşma siyaseti yapsalar da, erimeye devam ediyorlar. Yürüttükleri bu iç ve dış politikayla tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklardır" ifadelerinde bulundu.
'MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ'
Günay, HDP olarak, savaş, rant ve talan politikasını halklara anlatmaya ve bu politikaya karşı demokrasi ve barış için mücadele etmeye devam edeceklerini kaydetti.
Günay, şöyle devam etti: "AKP-MHP iktidarı; ülkeyi, yaşadığımız coğrafyayı ortaklarıyla birlikte ne hale getirdiklerini görüyoruz. Halklarımız görüyor. Savaş bataklığı içerisinde yok olup gideceklerdir; bu iktidar ve savaşçı anlayış miladını doldurdu. Savaş siyaseti de onları kurtaramayacak. Fakat bizim derdimiz halklarımızın yaşadığı acı, döktüğü gözyaşı, yaşadığı ölüm, yoksulluk, ekonomik kriz, işsizliktir. Artık mızrak çuvala sığmıyor, hangi ölçülerle kılıf dikerlerse diksinler onu delip geçiyor. Kendilerini çekiç, herkesi çivi sanan, bir askeri yönetime dönüşen bu savaş koalisyonundan bir beklentimiz yok.
"Onun için çağrımız, savaş istemeyen, yoksulluk istemeyen, kan istemeyen, işsizlik, açlık istemeyen başta bu topraklarda yaşayan tüm insanlar olmak üzere; muhalif olan, insanlığın geleceğini düşünen tüm kesimleredir. Gelin hep birlikte bu savaş iktidarının, politikalarına dur diyelim. Emek, demokrasi, barış ve özgürlük için ödenecek bedel neyse ödeyip, bu topraklardaki yaşamı birlikte, eşit ve özgür bir şekilde inşa edelim. Bu yıkımı durduramazsak insanlık önünde tarih önünde hepimiz suçlu duruma düşeceğiz. Savaş değil barış, adaletsizlik değil adalet, susmak değil sokağa çıkmak, esaret değil özgürlük ve birlikte eşit halklar olarak bir yaşam kurarsak hem bizler hem gelecek kuşaklarımız yarınlara umutla bakabilir."
'MECLİS'TE YETKİN BİR KOMİSYON KURULSUN'
Günay, Türkiye'nin SİHA'larla Irak'ta yaptığı saldırılarıyı kınadı, "Neredeyse tüm Arap ülkeleri bu saldırıyı kınadı ve Türkiye'yi uyardı. Oysa biz aylardır bu operasyonların çözüm ve çare olmadığını söylüyoruz. Sizin elinizle ülkeyi bataklığa sürükleyen bu aklı size kim veriyor? Bunun felaket olduğunu görmeniz için daha neler yaşamak gerekir? Tekrar vurgulamakta fayda görüyoruz; Parlamentonun tarihe ve gelecek nesillerimize karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Bu bağlamda bölgesel sorunların derinleştirilmesi yerine çözümüne dair parlamento gruplarının eşit oranda katılımıyla yetkin bir komisyon kurulması çağrısında bulunuyoruz" diye belirtti.
'ÜLKEYİ DOLARLA BORÇLANDIRDINIZ'
Ekonomik krize de dikkat çeken Günay, "Bakın içerde ve dışarıda yürütülen bu savaş politikasının ekonomide ülkeyi getirdiği durum ortadadır" diyerek iktidarı eleştirdi. Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Milyonlarca insanımız işsiz ve aç kalırken, bu iktidarın Hazine ve Maliyeden Sorumlu Bakan çıkıp, 'Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz? Dolar borcunuz mu var? Dolarla bir işiniz var mı' diye hiç sıkılmadan evine bir ekmek dahi götüremeyen milyonlarca işsizle, açlığından dolayı intihar eden, kendisini yakan insanlarla dalga geçiyor. Zaten bunlarda biraz vicdan kalmış olsaydı ülkeyi, ekonomiyi getirdikleri durumdan dolayı istifa ederlerdi. AKP hem ülkeyi dolarla borçlandırdı hem de dolarla ne işiniz var diyor. Ne işimiz var öyle mi?
"Köprü geçişleri son bir haftada doların yüzde 7 değer kazanması nedeniyle 20 TL arttı. Bu yükselişle birlikte, şehir hastanelerine hizmet alım ve kiralama bedeli olarak önümüzdeki 25 yıl boyunca ödenecek olan toplam 142,2 milyar dolarlık bedel de (TL cinsinden) yüzde 7 oranında arttı. Hazine ve Maliye Bakanı bunları biliyor ama kendisi ne benzine ne ekmeğe ücret ödemediği için devlet hazinesini kendi kişisel kasası gibi kullandığı için etkisi yok diyor. Türkiye'nin dışarıdan aldığı her bir mal dolar yükselince vatandaşın cebinden çıkıyor. Buğday ithal edecek hale getirdiler memleketi. Dolar yükselince unun, un yükselince ekmeğin fiyatı artıyor. Dolar artınca varil petrol maliyeti yükseliyor. Bu da mazota ve benzine zam demek. Saray ve bakan bilmiyor çünkü toplumla, insanlarla, halkla bağları kalmadı. İşte bu cehalet Türkiye ekonomisini çökertti. Bu çöküşten kurtulmanın tek yolu AKP-MHP ittifakını demokrasinin çöp sepetine atmaktır."
KÜRT SORUNU
Kürt meselesine yönelik muhalefetin açıklamalarını da değerlendiren Günay, "Ülkenin sürüklendiği uçurumun en büyük nedenlerinden biri Kürt sorununda savaş ısrarıdır, 40 yıllık kör dövüştür. Bu politikayla gidilecek yol kalmamıştır. Çözüm kendisini dayatıyor. Son günlerde Kürt sorunun yeniden gündeme gelmesinin nedeni bu acil çözüm ihtiyacından kaynaklanıyor, çözümün bir zaruret haline gelmiş olmasından kaynaklanıyor. Biz 'Kürt sorununu çözeceğiz, bunu çözmeye adayız' diyenler kadar, kendilerine bunu söyleten gerçekleri, hakikatleri de görüyoruz" dedi.
'SAVAŞLA MESAFE KOYMAYA HAZIRLAR MI?'
Kürt sorununu çözeceğini iddia edenlere seslenen Günay, şunları söyledi: "Bu sorunun esas olarak halkların mücadelesiyle çözüme kavuşturulacağının farkındayız, yeter ki siyasi aktörler buna engel olmasın, yeter ki çatışma ve savaş politikalarında ısrar etmesinler. Kürt sorunu günlük siyasetin küçük çıkar çatışmalarının ötesinde ele alınması gereken, çözüldüğü anda sadece Türkiye'yi değil tüm bölgeyi rahatlatacak bir meseledir. Dürüst yaklaşılmadıkça daha çetrefilli hale gelecektir, bu da kimsenin çıkarına değildir. Biz her zamanki çağrımızı yeniliyor ve samimi her çabaya açık olduğumuzu, çözüm için üzerimize düşen her türlü gayreti ve çabayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Sorunu çözmeye aday olanların da çözüm projelerini ortaya koymalarını önemsiyoruz. Mesela soruna kaynaklık eden Kürt dili, kimliği ve özgürlük talepleri konusunda ne düşünüyorlar? Örneğin kaba retçi, inkarcı, savaşçı anlayışlarla aralarına mesafe koymaya hazırlar mı? Bu meselenin çözüm yolu diyalogdur, diyalog için Kürt sorununun muhatabı belidir ve çözümden bahseden güçlerin bu gerçeği kabullenmeleri gerekir."
Günay, çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:
-Çözüm için Meclis devreye girmeli, hak ve özgürlükleri önceleyen bir perspektifle çözümden yana tarafı olduğunu deklere etmelidir.
-Şimdiye kadar çözüm için yaşanan girişimlerden gereken sonuçları çıkaracak, aynı hataların tekrarlanmaması için yol ve yöntem gösterecek, toplumun geniş kesimlerini kapsayan bir gözlemci heyet oluşturulmalıdır.
-Çözümün önünde engel olan, çözümsüzlük dayatan güçler teşhir edilmeli ve bu konudaki engelleri aşacak bir duyarlılık gösterilmelidir."
-Demokrasiye geçiş programında ortaklaşan tüm güçler bir araya gelerek çözüm iradelerini deklere etmelidir.
-Kayyım ve irade gasplarına neden olan darbe pratiklerini ortadan kaldıracak yeni düzenlemeler için ortak hareket edilmelidir."
Günay, "Bu önerilerimizin ve çağrımızın muhatabı çözüm isteyen, çözüm istediğini dile getiren herkestir. Aksine yapılan açıklamaların ve 'çözüm istiyoruz' açıklamalarının hiçbir anlamı yoktur. Biz HDP olarak bu konuda da inisiyatif almaya hazırız" diye belirtti.
7 MERKEZDE İNSAN ZİNCİRİ
Günay, son olarak Demokratik Mücadele programının 3'üncü aşamasına ilişkin şunları söyledi: "HDP olarak demokrasi ve barış düşmanı olan bu iktidara karşı direnişimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda Demokratik Mücadele Programımızın 3'üncü aşamasını 'Hep birlikte savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük" şiarıyla kayyum gasplarının yıldönümü olan 19 Ağustos'ta Mardin ve İstanbul'da başlatıyoruz. Eylem programımızın finalini ise 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde 7 merkezde Türkiye tarihinin en büyük insan zincirlerini oluşturarak tamamlayacağız. İstanbul, Amed, Urfa, Adana, Van, İzmir, Ankara ve Antalya'da Barış Zinciri Eylemleriyle "Savaşa karşı Barış" savunucularını bir araya getiriyoruz. İktidarın körü körüne girdiği bu savaş politikaları hepimizin canını yakıyor ve hepimizi günden güne yoksullaştırıyor. Bu yüzden gelin hep birlikte bu iktidarı durduralım ve ülkeye demokrasi, umut, barış ve kardeşlik yayalım."