Mor Dayanışma, ‘Dünyanın Bütün Kadınları Birleşin’ Şiarı ile dün Kadıköy rıhtımda bir bilgilendirme ve bildiri dağıtımı yaptı.
NECDET ÖZSAYGIN
Dağıtılan bildiride şu ifadelere yer verildi:
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, mücadele başlıklarımızın tüm dünyada ne kadar benzerlik gösterdiğini bir kez daha görüyoruz. Ekonomik kriz, savaş, erkek şiddeti, taciz, tecavüz, cinayetler, çocuk istismarları, kadınlara karşı erkekleri koruyan yargı kararları,medyanın erkek dili,toplumun her kesiminden erkeklerin kadınlara ne yapıp ne yapmayacaklarını söyleme cüretinde bulunması,sürekli üretilen kadın düşmanı politikalar.Yaşamımızın hücrelerine kadar nüfuz etmiş ataerkil tahakkümün türlü tezahürleriyle her an karşı karşıyayızKadın düşmanı söylem ve politikalara karşı,binlerce kadınla sokaklara çıkan,mahalle mahalle ev ev örgütlenerek kadın dayanışmasını büyüten kadınların biriktirdiği güç;Kazanılmış tüm haklarımızın en önemli teminatı olacak dediler.
Türkiye’de yeni bir rejim inşa edilmeye çalışılıyor. Bu rejim inşa olurken kriz yaşıyor. İktidar bloku içerisinde bulunduğu çoklu krizlere yön verebilmek için dört bir koldan toplumsal muhalefetin bütününe saldırıyor.Saldırdıkça Faşizm’in kurumsallaşması daha da hız kazanıyor.Devrimci,demokrat,halkçı toplumsal dinamiklere başta da kadın hareketine ve kadınların kazanılmış haklarına savaş açıyor.
Kadın hareketi ise, kürtaj eylemlilikleriyle başlayan süreci iktidarın her türlü saldırısının karşısında güçlü ve kararlı duruşunu sürdürüyor.Türkiye’de var olan toplumsal dinamikler içinde en önde ve görünür olmayada devam ediyor.
Bir kişi daha hayır!
Sadece 19 ayda 652 kadın erkekler tarafından öldürüldü, binlerce kadın erkek şiddetine maruz kaldı.18 Ağustos’da boşandığı erkek tarafından çocuğu önünde hunharca katledilen Emine Bulut toplum da büyük bir infiale yol açtı.Emine Bulut’un son sözü ‘’Ölmek istemiyorum’’idi.Tıpkı öldürülen tüm kadınlar gibi.
Kadın hareketinin en önemli kazanımlarından olan, doğrudan şiddeti önleyici niteliğinde ki yasal dayanak İstanbul sözleşmesine uzunca süredir Erdoğan iktidarı tarafından göz dikilmiş durumda.Sadece iktidar partisi değil diğer partilere Yenişafak ve Akit gazeteleri başta olmak üzere medyaya varıncaya kadar ailenin bütünlüğünü bozduğu iddiasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin uygulatıl maması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Yaşamak için mücadele!
Kadın cinayetlerinin, şiddetin, çocuk istismarının önlenmesi ve engellenmesi için önemli teminatlardan biri olan İstanbul sözleşmesinin uygulanması erkek iktidar tarafından engelleniyor. Kadınlar için yine zorlu bir süreç kapıda. Var olan saldırılara karşı güçlü bir konumlanışın yanında savunmadan taarruza geçebilecek topyekün bir mücadele biçimini hayata geçirmek gerekiyor.
Tarih boyunca bütün yönetim biçimleri, en köklü ayrımcılık biçimi olan cinsiyet ayrımı üzerine inşa edilmiştir.Bu gün varlıklarını merkeziyetçi ve tekçi zihniyete dayandıran iktidarlar,kadın kimliğini yok sayarak kadınları erkeğin ve devletin denetimi altına alan erkek egemen sisteminbir devamcısıdır.
Fakat tarih aynı zamanda kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin, kazanımlarının da tarihidir. Bizlerde kadınların sosyal, siyasal, toplumsal ekonomik süreçlerde söz,yetki ve karar sahibi olmalarının hukukunu oluşturan bu mücadele devamcılarıyız.
Tüm yetkileri merkezde ve tek elde toplayan erkek egemen yönetimlere karşı evlerden, sokaklardan, köylerden mahallelerden ve kentlerimizden başlayarak cinsiyet eşitlikçi,demokratik yerelde ve yerinden yönetimi esas alıyoruz.
Ne İstiyoruz?
-Her mahalleye kadınlara ücretsiz hukuksal ve ruhsal destek sağlayan kadın dayanışma merkezleri istiyoruz.
-Her mahalleye kreş ve gündüz bakım evi açılmasını istiyoruz.
-Her belediyede Şiddet önleme birimlerinin acil olarak açılmasını ve bu birimlerin aktif olarak çalışmasını istiyoruz.
-Belediyelerde ki tüm kamu çalışanlarının Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadele eğitimi almalarını istiyoruz.
-Kadın sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, burada yaşamak zorunda olan kadınların koşullarının iyileştirilmesini ve seçme haklarını kullanmalarını istiyoruz.
-LGBTİ+düşmanı, homofobiktransfobik olmayan belediye başkanları ve çalışanları istiyoruz.
Başka Bir Kent Mümkün!
Yerel yönetim politika ve uygulamaları hayatlarımızı doğrudan etkiler.
Evde, sokakta ne yaşadığımızdan hangi hizmetlerden ne kadar yararlanabildiğimize, mekanın planlanmasından ulaşım koşullarına,park bahçe yeşil alan oranından sokağın ışıklandırılmasına,anadilde hizmetlere erişim hakkına kadar yeni kaynakların kimler için nasıl kullanılacağına dair kararlar politikalar ve uygulamalar yaşam biçimimizi şekillendirir.
Bu sebeple, hayatımızı ve yaşadığımız yeri biçimlendirebilmenin yolu yerel yönetim politikalarını birlikte oluşturmaktan,söz ve karar süreçlerine dahil olabilmekten geçiyor.